Şikâyet en gizli, kendinin bile bilmediği bir konfor alanıdır... Kendi gerçekliğini kendinle ters düşmeden, kimsenin ne düşündüğünü umursamadan ortaya koyabilmektir. Yorulacağını, yorulduğunu da hesaba katarak, evet bu önemli; kendini de olduğun haliyle, suçlamadan kabule geçerek elbet. Kendi çizginde, kendi halinde yol yürüyebilmesi ne büyük iç tasarım ve maharet gerektirir insanın değil mi. İçindeki bütün savaşları bitirmek; tek olmak, sonra hiçliğe yol almak herkesi kucaklayabilmeyi ve bir o kadar da en olmaz dediklerinden vazgeçmeyi gerektirir.
Seçimlerimiz, duygularımız bize ait olsa da, bizim gerçekliğimizi bulmamız için doğru ve yeterli olmayabilir. Zaten insanın bir ömür kendini düşe kalka bulma konusundaki çabası, sancıları bundan değil midir? Niyet ve gayretle kolaylık dilemek, tevekkülle yola devam etmek hayat serüveninin özetidir esasında. Bazen olmasını tercih ettiğimiz bir yolda kendimizi şikâyet ederken bulabiliriz. Ama bu yolu bir zamanlar zihnen ya da kalben bir dua ve tercih olarak yaptığımızı hatırlamayız. O an, senin için bir çözümdür fakat bu tercihi bir hayat tekâmülü olarak yaşarken bulursun kendini. Tercihin olduğunu bilmeden, fark etmeden, akletmeden, şükretmeden; nasıl da haklı haklı, haksızlığa uğradığını anlatırsın hem kendine hem çevrene. Oysaki sen bunu dilemiştin. Olmadı mı? Olmuyorsa, bir gömlek daha bir gömlek daha değiştirirken; ipek böceği misali, kozanı örerken, kendini gözlemlemeli ve dinlemelisin... Tarafından suçlandığın insanlar ve olaylar senin hangi noktada hangi duyguda ve hangi aşamada olduğunu gösteren aynadırlar sadece. Biz onlardan yansıyan etki ile zayıf ve güçlü yanlarımızı görebiliriz. Ona göre de, zayıf ve güçlü yanlarımızla önce bir anlayıp sonra sarılmalıyız hem kendimize, hem hayata.
Hiçbir ipek böceği dünyanın en iyi ipeğini yapamadı diye saf dışı bırakılmadı kendi ekosisteminden. En özgün hâli, gücü ve dikkatiyle yolunu tamamladı, onun en büyük motivasyonu kendine atfedilen yetenek ile içgüdüsel tatmini sağlamak ve kendi içsel döngüsünde var olmaktı.
Beğenilmek, rekabete girmek, ipeği ilk defa keşfettiğini iddia etmek gibi yüklere girmedi. Belki zaman zaman doğal yaşam ortamında kendi güvenliği yaşam hakkı için doğal düşmanlarına karşı korunmak adına yavaşladı, durdu belki de her böcek gibi doğal refleks olarak tehlike anında ölü taklidi yaptı... Dahası yok ötesi yok... Hırs, öfke, kibir, kıyas Allah'ım ne temiz iş.
İnsanoğlunun aklı kalbi muhakeme gücü varken bu zaaflara takılması ise, senin affediciliğinin lütufkâr cazibesini gün yüzüne çıkarıyor...
Bu da güzel, tertemiz... Biz mahcubiyetimizle kalıyoruz. Hem tevessül ettiğimiz duygu ve davranışlar hem de üzerine affedilmek seni bize muhteşem bir güzellikle bağlıyor.
İpek böceği misali; sana bağlandıkça, ruhumuz büyük bir umut ve güvenle ördüğümüz bir ipeğe dönüşüyor.
Kendi gerçekliğimizi kabul edebilmek ah, ne zor... Ne de kolay... İşte kendi öznelliğimiz ve sana yakınlık vesilelerinin özgeliği ile, "neden en iyi kumaş değil de bu?", demediğin yumuşacık affınla, merhametinle, yolculuğumuzu sana doğru yapıyoruz. Bir karış ipeksi bir mendil kadar ömrümüzde; mahcup ve ümitli bir çift göz ile...
İPEK BÖCEĞİ
Türkan SEZER
Yorumlar