TARİHİN ÖTEKİ YÜZÜ

CHP’nin 6 nolu şefi Özgür Özel Genel Başkan seçildiği Kurultaydaki konuşmasında partisinin 1972 Kurultayına atıfta bulunmuş ve şöyle demiş:

-Bugünkü süreç İsmet İnönü’nün CHP liderliğinden ayrılarak koltuğu Bülent Ecevit’e bıraktığı 1972 Kurultay sürecine benziyor. 1972 Kurultayımız önümüze yeni bir vizyon kuran, hayatın akışını değiştiren bir diğer kurultayımızdır. Kurultay, Bülent Ecevit'i genel başkanlığa getirmiş, partimizi sosyal demokrat çizgiye yerleştirmiştir.

Acaba doğru mu Özgür Özel’in verdiği bilgiler? Özgür Özel kendi partisinin tarihini doğru biliyor mu? Bakalım.

Bir kere 1972 Kurultayı diye tek bir kurultay yok ki, iki kurultay var.

O yıl biri 6 Mayıs’ta, diğeri 12 Mayıs’ta olmak üzere iki Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı düzenlenmişti altı gün arayla.

Dahası, 5 Mayısta yapılması kararlaştırılan ama Genel Başkan İsmet İnönü’nün bir kalp spazmı geçirmesi üzerine ertesi güne bırakılan CHP 5. Olağanüstü Kurultayını İnönü 709 oyla kazanmış, Ecevit’e ise sandıktan 503 oy çıkmıştı.

İnönü’nün “milli damadı” Metin Toker’in deyişiyle “Kurultay, 503’e karşı 709 oyla genel merkeze güvenoyu verdi.”

Yani İnönü 1972 Kurultayında Genel Başkanlığa seçilmişti.

Peki sonrasında hadiseler nasıl gelişti?

88 Yaşındaki yaşlı kurt İnönü şaşırtıcı ve ani bir kararla genel başkanlıktan istifa etti.

Besbelli öz elleriyle kurup büyüttüğü partisinde bu kadarcık bir oy farkıyla seçilmeyi şanına layık bulmamıştı.

Üstelik Kurultayda başkanlığa aday gösterdiği Hüdai Oral 575 oyda kalmış, Ecevitçilerin adayı olan Sırrı Atalay ise 733 oyla başkanlık koltuğuna oturmuştu.

Bu İnönü açısından bir yenilgi demekti.

İşte bu yenilgiyi içine sindiremeyen İsmet Paşa seçildiği halde istifa etmişti genel başkanlıktan.

Bu “şok”istifanın ardından tüzüğün 28. maddesi gereği 12 Mayıs’ta kurultay yeniden toplanacaktı. Bu defa Ecevit’in karşısında İnönü yoktu.

Boş kaleye oynayan Ecevit de toplam 913 delegenin katılımıyla toplanan olağanüstü kurultayda 826 oyla CHP’nin üçüncü genel başkanlığına seçilmişti

İşin ilginç tarafı, CHP'nin yeni genel başkanını belirlemek üzere kurultay düzenlediği 6 Mayıs sabahı, Özgür Özel dahil şimdiki CHPlilerin timsah gözyaşı döktüğü Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan idam edilivermişti.

Bu kaderin bir ironisi miydi?

Şimdiki CHPlilerin “Üç Fidan” diye Bilinken gibi ardından yalancıktan ağladıkları Gezmiş, Arslan ve İnan’ın 12 gün önce gerçekleşen oylamasında evet oyu veren tam 28 CHP milletvekili olduğunu da söylemezler.

Öte yandan 2 CHP’li vekilin o oturumda çekimser kalarak idamlara dolaylı onay verdiğini düşünürsek evet diyenlerin sayısı 30’a yükselir.

Peki şu olguya ne buyurulur:

O gün TBMM’deki oturumuna tam 67 CHPli milletvekili katılmayarak idama yine dolaylı yoldan destek vermişti.

Böylece ne oldu?

28+2+67=97 eder değil mi?

Bir başka deyişle tam 97 CHPli vekil Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarına onay vermişti.

İdamlara hayır oyu kullanan CHPli vekil sayısı ise 47 idi.

Bu durumda 144 CHPli vekilden 97’si evet diyerek olsun, çekimser kalarak veya oturuma katılmayarak, yani oyunu belli etmeyerek olsun idamlara onay vermiştir ki, bu miktar toplam red oyu kullanan CHP’linin iki katıdır.

Sabahattin Ali’yi öldürten onlar, arkasından ağlayan yine onlar değil midir?

Aslında Kemal Tahir’e izafe edilen bir fıkra CHP denilen bu marazî bünyeyi bütün çıplaklığıyla ifşaya kâfidir.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asıldığı gece Bayramoğlu’nda en meşhur solcu yazarlar kafayı çekmektedir. Derken Kemal Tahir görünür meyhanede. Öfkesinden masalarını tekmeleyerek şu kelam tokatlarını aşkeder kızarmaz yüzlerine:

-Ulan ….lar, fidan gibi gençleri azdırıp astırdınız, şimdi de üzüleceğinize kafa mı çekiyorsunuz?