Nurullah Ataç’ın “Nefse itimat” olarak satırlarında kaleme aldığı ve son 20 senedir özellikle öz güven olarak dillendirdiğimiz olgu aslında varoluşsal bir benlik mücadelesini ifade eder.
90’lı yıllarda bir büyükşehir belediyesinin basın bürosunda çalışıyordum. Henüz 20’li yaşlarda olduğumdan dolayı daha bazı kavramlar benliğime oturmadan siyasetin göbeğinde buluvermiştim kendimi. Bizim belediye başkanına bazı vatandaşlar ısrarla “Cesur Başkan” diyorlardı. Neydi ona bu sıfatın yakıştırılmasının altında yatanlar? Yoksa her belediye başkanına böyle mi deniyordu? Meğer daha önce uğruna önceki belediye başkanlarından birinin vurulduğu ve daha sonra hayatını kaybettiği olayların çözülmesi konusunda korkmadan konuların üzerine üzerine gitmiş. Bunu gören vatandaşlar da ona bu yakıştırmayı uygun görmüşler.
Cesaret ve öz güven, insan davranışları ve kişisel gelişim açısından önemli kavramlardır. Her ikisi de bir bireyin yaşamında olumlu etkiler yaratırken temel özellikleri ve uygulanış biçimleri açısından farklılık gösterirler.
Cesaret, korku ve endişeye rağmen bir zorlukla yüzleşme ve onun üstesinden gelme yeteneğidir. Bu nedenledir ki kişi cesur olduğunda, cesaret gerektiren bir durumla karşılaştığında içindeki motivasyon ve kararlılıkla hareket eder. Cesur insanlar risk alabilir, belirsizlikle başa çıkabilir ve yeni fırsatlara açık olabilirler. Cesaret; bir engel veya tehlike ile karşılaşıldığında, olayın zorluğuna rağmen harekete geçmeyi içerdiğinden aslında “Ben cesurum” diyenlerin bile zaman zaman geri adım atabildiği bir olgu olmakla beraber bazı insanlarda doğuştan gelen bir durum gibi de görülebilir.
Cesaret, insanın kişisel sınırlarını zorlamak ve büyümek için önemli olmasının dışında bir çeşit kahramanlık duygusuyla ilişkilendirilebilir ve acil durumlarda olağanüstü yetenekler sergileme potansiyeline sahiptir.
Öz güven ise bir kişinin kendi yetenekleri, değerleri ve becerilerine olan inancıdır. Bir birey öz güvene sahip olduğunda, kendi içindeki gücü tanır ve bu güvenle kendine olan inancını artırır. Öz güven sahibi insanların genellikle başarıya ulaşma olasılığı daha yüksektir. Çünkü hedeflerine ulaşma konusunda kendilerine fazlasıyla güvenirler ve başarısızlıkla karşılaştıklarında bile motive olmaya devam ederler. Öz güvenli insanlar eleştirilere daha az duyarlıdır ve olumsuz düşüncelerin etkisinden kolayca kurtulabilirler. Kendine güven duymak insanların zorluklarla daha iyi başa çıkmasını sağlarken başarı elde etme olasılığını artırır.
Cesaret ve öz güven birbirini tamamlayan fakat farklı niteliklere sahip kavramlardır. Her iki nitelik de bireyin yaşamında önemli rol oynar ve kişisel gelişim açısından değerlidir.
Son yıllarda kişisel gelişim koçluğu adı altında, talepte bulunan kişilere yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetlerinde artışlar gözlenirken bilimsel yöntemlerden uzak olanların danışanlara pek de faydalı olduğunu söylemek imkânsız gibi görünüyor. Kendi bünyesinde öz güven tesis etme ve daha cesur bir benliğe sahip olmak isteyen birçok insanın bu yola başvurduğu ve bunun artık sıradanlaştığı günlerden geçiyoruz.
Tüm bu sebeplerden ötürü her öz güven sahibi insanın cesur, her cesur insanın da öz güven sahibi olduğu çok da söylenemez. Kahramanca çatışmaya giren bir askerin cesur olduğunu net olarak vurgulayabiliriz ama aynı askerin topluluk önünde konuşma yetisini geçici olarak kaybetmesi de öz güven yetersizliğinin bir belirtisi olabilir. Benzer bir durumda da kürsüden yaptığı konuşmayla binlerce insanı galeyana getirebilecek kapasitedeki birinin öz güveninin tavan yaptığı şüphe götürmezken aynı konuşmacının mezarlıktan geçerken korkması da cesaret konusunda katedeceği bir hayli mesafe olduğunu açık bir dille ifade etmektedir.
Kavramları ince eleyip sık dokuduğumuzda birbirine benzer gibi görünen olguların aslında tamamen farklı özelliklere sahip olduğunu daha net anlayabiliyoruz.