Günümüzde artık internet olmadan bir yaşam hayali kurmak, tıpkı çay olmayan masada kahvaltı etmeye benziyor.
Evet, portakal suyu da iyi olurdu ama gel de çaysız bir kahvaltı için nefsini ikna et! Ancak internetin tatlı dünyasında gezinirken, arka planda sinsi sinsi dolaşan siber tehditleri de unutmamak lazım. Peki, bu dijital ormanda nasıl hayatta kalacağız?
Dijital dünyada yaşıyoruz; ama burası “her şeyin bedava olduğu” bir dünya değil. Bedava gibi görünen her şeyin bir bedeli var ve maalesef o bedel genellikle kişisel verilerimiz oluyor. İnternette gezinirken sanki bir kahve içmeye çıkmışız gibi rahatız, ama biz farkına bile varamadan siber korsanlar o kahveye “şeker yerine kötü niyetli yazılım” atabilir.
Özellikle son zamanlarda dolandırıcıların akıl almaz türlü türlü yöntemleriyle siber saldırılar öyle bir arttı ki, neredeyse her gün yeni bir haber duyuyoruz. Fidye yazılımları, bilgisayarımıza girip "Dosyalarını rehin aldım, fidyeyi ver yoksa fotoğraflarını internete sızdırırım!" diyor adeta. Kimlik avı saldırılarıyla da bir anlık boşluğumuzdan faydalanıp bizi tuzağa düşürmeye çalışıyorlar. Bedava peynirin yalnızca fare kapanında bulunduğunu anlatan kısa mesajları da çoğunlukla dikkate almıyoruz.
Siber saldırılar, filmi bol efektli bir Hollywood yapımı gibi görünse de aslında hayatın tam ortasında, evde oturup çay içerken bile başımıza gelebilecek şeylerden ibarettir. Kişisel verilerimiz, siber korsanlar için adeta dijital altın haline geldi. Kimlik bilgilerimiz, finansal verilerimiz ve hatta en sevdiğimiz diziye kadar her şey dolandırıcıların ilgi alanına giriyor.
Yeni bir hesap açarken çoğumuz için “123456” gibi parolalar kullanmak, çocuklarımızın ismini yazmak ya da “1453” gibi pin kodları oluşturmak oldukça cazip geliyor. Ancak bu ve benzeri şifreleri çözmek, dolandırıcılar için çok da zaman almıyor artık. Yani, bu parolalarla bir yerleri korumak, evimizin anahtarını kapının önüne bırakıp dışarı çıkmaya benziyor. Güçlü, karmaşık ve benzersiz parolalar seçmediğimiz takdirde bir gün “Hesabım çalındı” diye ağlayanların safında bizler de yer alabiliriz. Hem de en safından.
Bir dizi izlerken ya da iş yaparken “Yazılım güncellemesi mevcut” diye bir bildirim gelir ve “Of yine mi?” diyerek erteleyip dururuz. Ama bilmediğimiz şey şu ki bu güncellemeler, güvenlik açıklarını kapatmak için geliyor. Bir bakıma, bilgisayarımıza ya da telefonumuza kalkan takıyor. Bundan ötürü çok bekletmeden güncellemelerimizi hemen yüklememiz gerekir. Güncellemeler, biz internette gezinirken kötü çocukları dışarıda bırakmakla görevlidir. Antivirüs yazılımı olmadan dijital dünyanın ortasında zırhsız bir yeniçeri neferi gibi dolaşıyoruz demektir. Antivirüs kullanmak, siber dünyada güvende kalmanın en temel yollarından biridir.
Bir diğer önlem de verilerimizi belirli bir sıklıkla yedeklemek olup adeta hayat sigortası gibidir. Hiçbir şey olmaz diye düşünebiliriz ama bir gün başımıza gelebilecek olan bir hata, bir yanlışlık ya da bir siber saldırı ile tüm verilerimiz uçup gidebilir. O an “Keşke yedekleseydim” demek yerine, şimdiden harekete geçip önemli dosyalarımızı harici bir diske ya da bulut hizmetine yedeklersek günün birinde uykumuz kaçmayacaktır. Yoksa geçmiş olsun; tüm fotoğraflar, dosyalar ve projeler tarihe karışabilir!
Elbette hepimiz sosyal medyayı seviyoruz. Kim bir kedi videosu izleyip de keyiflenmez ki? Ama burada önemli olan, paylaşımlarımıza dikkat etmektir. Her önümüze geleni paylaşmak zorunda değiliz. Hele ki kişisel bilgileri asla. Doğum günü ya da evlilik yıldönümü gibi tarihlerimizi çok rahat paylaşıyoruz ama sosyal mühendislik saldırıları bu tür bilgileri toplayıp günü gelince bize karşı kullanabiliyor. O yüzden hem gizlilik ayarlarını gözden geçirmeli hem de paylaşımlarımızda ölçülü olmamız gereklidir.
İnternet dediğimiz sanal alem, sınırı olmayan bir dünya ve fırsatlarla dolu gibi görünse de aynı zamanda siber tehditlerin vücut bulabildiği yegane yer. Bu dijital dünyada güvende kalmanın birçok yolu var ve bunları uygulamak düşündüğümüzden çok daha basit. Güçlü şifreler kullanarak, programlarımızı güncel tuttuğunuzda, verilerimizi yedeklediğimizde ve çok daha fazla dikkatli olduğumuzda kolay kolay sorun çıkmayacaktır. Kısacası mahallenin kötü çocukları topumuzu alıp kaçmadan önce güvenli sahada kendimizi güvenceye alırsak önümüzdeki maçlara da bakabiliriz.