Seçimler yaklaşıyor. Peki adaylardan hangi kriter bekliyoruz. Öncelikle kibirli adaylar istemiyoruz.

Bizim bir muhtar var. Ben bildim bileli muhtar. Ama en büyük vasfı nedir biliyor musunuz? Mütevazı olması. Önümüzdeki hafta seçim var. Mahalli idarecilerimizi seçeceğiz. Seçilecek insanda olması gereken birinci vasıf tevazuu sahibi olmaz gerekiyor. Çünkü Tehânevî tevazuu 'aza razı olma ve halkın yükünü çekme' diye tanımlar. Eğer bu işe talip olan mahalli idarecilerimizde bu vasıf olmazsa, bu iş onlara külfet gelir. Halkın yükünü çekemeyeceklerse boşuna bu işi başlamasınlar.
İbn Hibbâ'a göre ise tevazu iki kısım olup biri övülmüş, diğeri yerilmiştir. Övüleni Allah'ın kullarına üstünlük taslamamak, onları aşağılamaktan sakınmak, yerileni ise dünya ehli karşısında dünya menfaati için küçülmektir. İnsanın değerini yükseltmesi, şerefini arttırması gibi bireysel yararları yanında tevazu, toplumda kin beslemeyi ve birbirinden uzaklaşmayı önler, huzur ve kaynaşmaya vesile olur, böylece bir sevgi ortamı oluşturur. Çünkü insanlar arasında kibir kadar kin doğuran, tevazu kadar sevgi üreten başka bir şey yoktur. Râgıb el-İsfahânî toplumda mertebeleri düşük insanlarda tevazuun belli olmayacağını, sosyal durumlarının yüksekliğine rağmen mütevazi davranmayı başaranlarda bu erdemin değerinin çok daha fazla ortaya çıkacağını söyler. İşte işin en can alıcı noktası burasıdır. Halkın oyları ile seçilecek kişi makama geldiğinde, mütevazi olabilirse başımızın üstünde yeri var ve verdiğimiz oylar helali hoş olsun. Ama seçilince halka tepeden bakacaksa, kusura bakmasın benim nazarımda sıfırdır. Peki tevazunun ölçüsü nedir? Tevazu, kişinin haklarını koruyamayacak şekilde kendini aşağılaması ile olduğundan daha değerli görmesi şeklindeki iki erdemsizliğin ortasıdır. Kibir, ucb ve tevazuu geniş biçimde ele alan Gazzâlî, kırk bölümden oluşan İḥyâʾü ʿulû mid-dî n'in yirminci bölümünde Hz. Peygamber'in tevazuuna dair rivayetleri toplamış, yirmi dokuzuncu bölümde kibir, ucb ve tevazu konularını işlemiştir. Burada ilgili hadislerle İslâm büyüklerinin sözlerini aktarmıştır. Tevazularıyla tanınan kişilerin güzel huylarına dair kısımda, kibir ve alçak gönüllülüğün insanlardaki ahlâkî yansımaları mukayeseli şekilde incelenmiştir. Bir hastalık sayılan kibrin tedavisi ve tevazu erdeminin kazanılmasının yollarına dair kısımda kibir duygusunu yenmenin farz-ı ayın olduğu, bunun temennilerle değil bilgi ve amel yoluyla başarılabileceği belirtilmiş, bu arada ayrıntılı tahliller yapılmıştır. Tevazuun ölçüsüyle ilgili kısımda diğer ahlâkî erdemler gibi tevazuun da iki aşırılığın ortası olduğu kaydedilmektedir. Tevazuun ifrat derecesine tekebbür, tefrit derecesine tehâsüs (hakirlik, alçaklık) ve mezellet denir. Asıl tevazu, bir kimsenin akranlarına ve kendisinden aşağı mertebede olanlara karşı gösterdiği alçak gönüllülüktür. Zalimlere ve zenginlere tevazu göstermek kişinin dinine zarar verir. Tevazu herkes için güzeldir, fakat en güzeli zenginlerin tevazusudur. Abdullah b. Mübârek''in, 'Zenginlere karşı tekebbür, yoksullara karşı tevazu göstermek tevazu gereğidir' dediği rivayet edilir.

Bende diyorum ki, başkanlara tevazu daha çok yakışır. Benim seçim kıstasım, adayların mütevazı olması.