Aşkın Sûreti Hilye-i Şerîfeler serlevhalı yeni kitabımız Sabri Ülker Vakfı Yayınları nezdinden sanatseverlerin irfanına arz edildi.
Böylelikle Yıldız Holding İslam Eserleri Koleksiyonu’nda yer alan hilye-i şerîfeleri “Aşkın Sûreti Hilye-i Şerîfeler” isimli kitapta bir araya getirdik. Kitaptaki eserlerden oluşan sergi de 15 Ocak 2025 Çarşamba günü Yıldız Holding’in Çamlıca Kampüsü’nde ziyarete açıldı. Yoğun ilgi gören açılışa geleneksel sanatlarımızın duayen isimleriyle birlikte Yıldız Holding yöneticileri, İstanbul Vali Yardımcısı Serap Özmen Çetin, Üsküdar Kaymakamı Adem Yazıcı ve kitapta eserleri bulunan sanatçılar ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
Kitap özelinde değerli koleksiyoner, Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve pladis Başkanı Murat Ülker’in kitaba ve hilye-i şerîfelere müteveccih mülahazaları şu cümleleriyle şekillendi: “İslam toplumunun sanatkârları hemen her fırsatta Sevgili Peygamberimize (s.a.v.) yönelik sevgilerini ve içten gelen muhabbet yüklü bağlılıklarını sanatlarıyla en güzel şekilde ifade etmeyi başarmıştır. İfade tarzlarının adı kimi zaman kasîde, kimi zaman mevlit, kimi zaman naat ve çoğu zaman da hilye-i şerîfe olmuştur.
Süs, cevher, güzel yüz, güzel ahlâkî sıfatlar şeklinde dilimizde karşılık bulan hilye-i şerîfeler peygamber sevgisinin hüsn-i hat sanatında âharlı kâğıt, kamış kalem ve is mürekkebi eşliğinde aşk ile tanımlanmasıdır.
Bir hattat için ehliyetinin nişanesi, aşk, göz nuru ile başlayıp sabır ve heyecan ile bitirdiği hilye-i şerîfelerdir. Zaten Hattat Hâfız Osman (1642-1698) beyden beri her hattatın mezuniyetinin tevsiki, yazdığı hilye olmuştur. Ve hilye-i şerîfelerin anahtar kelimesi hiç şüphesiz aşktır. Çünkü hattatlarımız aşkla yazdılar, tezhipçilerimiz şevkle bezediler ve böylelikle bizlere kutlu birer emanet olarak yüzlerce, binlerce müzeyyen hilye bıraktılar. Hilye bize Hz. Peygamberin tarifinin yanında salavâta vesiledir. Bu anlamlar istikametinde insan ve toplum ilişkilerinde bize rehber olan hilyelerin, levhalarının emanetçiliğini yapmak önemli bir vazifedir. Bize de hattatlarımızın kudretli kalemleriyle yazarak, tezhip sanatkârlarımızın mahir fırçalarıyla bezeyerek ortaya çıkardıkları sanat ve estetik harikası hilyelerin emanetçiliğini yapmak düştü, çok şükür.
Murat Ülker: Biz bile kendimize emanet değil miyiz?
Zaten her şey, hatta biz bile kendimize emanet değil miyiz, tümünün hakkını teslim edip hukukunu korumakla mükellef değil miyiz? Bizler de mükellefiyetimizin bir gereği olarak Yıldız Holding İslâm Eserleri Koleksiyonu’muzda bulunan farklı asırlarda yazılmış, hattatlarımızın ellerinden, avuçlarından geçmiş, üzerlerinde tezhipçilerimizin alın teri ve göz nuru bulunan, sanat tarihimize ve hatta halkımıza mâl olmuş hilyeleri iki kapak arasında sizlerle buluşturmak istedik.
Pladis Başkanı Ülker: İstedik ki mutluluklar gibi güzellikler de paylaşıldıkça çoğalsın.
İstedik ki mutluluklar gibi güzellikler de paylaşıldıkça çoğalsın. Böylelikle onun latif ahlâkını, mümtaz sûretini, estetiğe yön veren örnek davranışlarını anlatan her bir hilyeyi titrek gönüllerimizi salavâtlarla teskin ederek Aşkın Sûreti Hilye-i Şerîfeler kitabımızda bir araya getirdik. İstedik ki #mutluetmutluol felsefemiz çerçevesinde yaşadığımız çağın aile, iş ve cemiyet hayatında Efendimizin (s.a.v.) güzel ahlâkı, hilyeler üzerinden daha fazla görülsün ve daha çok okunsun. Görülsün istedik. Çünkü insan görerek öğrenir. Öğrendiklerini yaşadığı hayata tatbik eder. Böylelikle çevresine güzellikleri yaymaya başlar ve yaşamın, kulluğunun zevkine varır. Çünkü teslim olmanın ayrı bir zevki vardır! Okunsun istedik. Çünkü İslam’ın ilk emri okumaktır. Okunsun ki “Ve seni sadece alemlere rahmet olarak göndermişizdir.” Âyet-i kerîmesi sadece satırlarda kalmasın, mütemadiyen okunarak gönüllere de nakşedilsin.
Yazarımız, sanat danışmanı İbrahim Ethem Gören beyin dediği gibi, “Hilye-i Şerifler her yerde olsun istedik, zaman ve mekân çapını ve kutrunu ondaki estetiğe bakarak ayarlasın istedik, yerde, gökte, batıda, doğuda, evde, işte, nefsimizde ve ruhumuzda o esrarlı akışta kaybolmak istedik.” İşte budur muradımız, Rabbim hayırlar versin hepimize ve affetsin bizleri. Allah’a hamd ü senâ; Efendimize selâm olsun.”
Murat Ülker’in bıraktığı yerden aşkın sureti hilye-i şerîfelerin musandırasına müşfikâne nazar edelim. Musandıra, Anadolu’da gündelik ihtiyaçlar için bir nevi depo vazifesi gören, duvar içindeki dolaba verilen ad. Yani bildiğimiz şekliyle gömme dolap. Aşkın Sûreti Hilye-i Şerîfeler’in de bir musandırası var, birlikte nazar edelim!
“O” nu anlayın ve anlatın dendi.
Elbette önce söz vardı… Kelâm vardı önce, mânâ vardı, yazı vardı ve harfler vardı. “Kün Fe Yekün” cümlesinin esrarından yaratıldık biz. “O”nun hürmetine var edildik. Mükevvenâta, yazıya, kaleme, mânâya, söze, hurufâta ve insana “O” nu anlatın dendi. Anlayın ve anlatın. Resûl-ü Kibriyâ’dır, “O” Gönderilenlerin en şereflisi. Mahbûb-u Hudâ’dır, “O” Aşkın sûretidir, usâresidir aşkın. Ma’bud-u Cânan’dır, “O” Cümle canlardan âzâde. Elçiyi Kur’an’dır, “O’”. Kur’ân “O”nu, “O”, Kur’ânı metheder. Muhammed-i Mustafâ’dır, “O” Övülerek seçilmiş bir “kul’’ dur. “O” nu anlayın ve anlatın dendi.
Sözler sustu, kalem durdu, kelâm haptoldu.
Sözler sustu, kalem durdu, kelâm haptoldu, mânâ silindi, yazı ve hurufât donup kaldı. Hayranlık ve hayretle dona kaldılar. Biz onlara “Hilye” dedik. Bütün mükevvenât elif veznince hürmet ve tazime durduk, “Hilye-i Şerîfeler”e müteveccihen ve ruhlarımız şâd oldu.
Zaman ve mekân çapını ve kutrunu hilyelerdeki estetiğe bakarak ayarlasın istedik.
Hilye-i Şerîfeler her yerde olsun istedik, zaman ve mekân çapını ve kutrunu ondaki estetiğe bakarak ayarlasın istedik, yerde, gökte, batıda, doğuda, evde, ‘iş’te, nefsimizde ve ruhumuzda o esrarlı akışta kaybolmak istedik.
Resûl-u Zîşân üstüne salât-ü selâm yağmurları yağsın diye yazdık… Bâd-ı Sabâ gönül iklimimizde ılgıt ılgıt essin diye yazdık, ağlayan gözler, sararmış yüzler, mahzun gönüller bu aşka şahit olsun diye yazdık, Bedir tepelerinden yeniden bütün ihtişamıyla ay doğsun diye yazdık.
Hilye-i şerifeler rûhun nakışıdır.
Hilye-i şerifeler rûhun nakışıdır. Yüzyıllardır, Türk-İslâm toplumunun yazıcıları tarafından, cemiyetin aynası olsun ve cümle cihana Allah ve Resûlünün güzel vasıflarını anlatsınlar, yansıtsınlar diye nakşedilmişlerdir. Anlatabilmek mümkün değilse de, anlayabilmek azmiyle…
Edebiyat ve sanat, milletlerin asliyet ve terkip şuurlarının arşivi mahiyetinde olup aynı zamanda hafıza görevini üstlenir. Bu cümleden olarak Hilye-i Şerîfeler sanatkârlarımızın Sevgili Peygamberimize (s.a.v.) yönelik nâmütenâhî aşklarının estetik formlara bürünmüş somut örnekleridir.
Müslümanlar, Allah’ı ve resulünü cânından, cânânından daha çok sever. Habîb-i Kibriyâ Efendimize muhabbetle dolup taşan müminler, Allah’ın resulünü içten gelen bir iştiyakla sever. Ve dahi Ümmet-i Muhammed’in tüm fertleri O’nu, analarından, babalarından, evlatlarından önde tutar. Çünkü onlar, “Sizden biriniz beni annesinden-babasından, çoluk-çocuğunuzdan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz.” meâlindeki hadis-i şerifi işitmiştir.
İslâm ümmetinin sanatkârları hemen her vesileyle Peygamber Efendimize (s.a.v.) yönelik muhabbetlerine eserlerinde yer vermiştir. Şair ve ediplerin en güzel şiir ve yazılarının öznesinde Efendiler Efendisi (s.a.v.) bulunur. Ebrucular peygamber hasretlerini gül ebrularıyla büyütmeye çalışırken, çinicilerin sevgi çiçekleri gönül ocaklarında pişer! Muhammed (s.a.v.) ism-i şerifinin etrafını süsleyen tezhip sanatkârlarının kirpikleri gözyaşlarıyla ağırlaşır! Nakkaşlar yeşil kubbeyi gönül iklimlerine nakşederken, hattatlar hilye-i şerîfelerde cehrî bir zikri arar mütemadiyen. Yazı da başlı başına zikir değil midir?
“Cismânî âletlerle icra edilen ruhânî mühendislik” ifadesiyle tabir ve tavsif edilen hüsn-i hattın özü bizâtihî zikirdir. Öz sanatlarımızın bir gayesi de zikrullaha kapı aralamaktır. Sanatkârlarımız asırlar boyunca Allah sevgisini esmâ-i hüsnâ eserlerinde; peygamber sevgisini de hilye-i şerîfe levhalarında ifade etmenin gayreti içerisinde bulundular. Böylelikle sanat tarihimize birbirinden âlâ keyfiyeti haiz nice sanat âbideleri kazandırdılar.
Bugün müzelerde, ibadethanelerde, muhtelif koleksiyonlardaki Efendimiz Aleyhisselâm’ın sîret ve sûret tasviri mahiyetindeki hilye-i şerîfeler bulundukları yerlerden Medine-i Münevvere’ye; Hücre-i Saâdet’e hâl lisanlarıyla mütemadiyen selâm gönderiyor!
Kalem güzelleri marifetiyle Peygamber Efendimizin fizîkî özelliklerinin ve ahlâkî husûsiyetlerinin anlatıldığı hilye-i şerîfeler her bir nazarda muhabbeti içten içe büyüterek aşkın sûretine bürünüyor.
Aşkın Sûreti Hilye-i Şerîfeler serlevhalı kitabımızı Yıldız Holding İslâm Eserleri Koleksiyonu’ndan yola çıkarak hazırladık. Kitapta, yazıyı ibadet şuuruyla Osmanlı Cihan Devleti asırlarının şeref levhalarına yazan hat sanatı üstadlarından Hâfız Osman’a, Mustafa Kütâhî Efendi’ye, Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye, Mehmed Fehmi Efendi’ye, Bakkal Ârif Efendi’ye, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a, Şeyh Aziz Rıfâî’ye ve Hâfız Kemal Batanay’a rahmet niyazıyla müşfikâne nazar eyledik. Bu nazarda üstadlar eliyle üstad olmuş hattatlarımız Ömer Faruk Dere, Semra Güler Mercan, Ekrem Eşkin, Ebubekir Altıok, Savaş Çevik, Necmi Atik, Mahmut Şahin ve ressam Murat Kılıç bizlere yol arkadaşlığı yaptı. Kendilerine müteşekkiriz.
Çalışmamızda günümüz hattatlarından Savaş Çevik’in, Fuat Başar’ın, Hüseyin Öksüz’ün, Süleyman Berk’in, Ferhat Kurlu’nun, Said Abuzeroğlu’nun ve İsmail Öztürk’ün hilyelerinin hikâyelerini, daha doğrusu vâkıalarını kendi lisanlarından dinledik. Var olsunlar.
Katalog bölümümüzde Yıldız Holding İslâm Eserleri Koleksiyonu’ndaki hilye-i şerifelerden 47’sini yazı ve tezyinat unsurları açısından teberrüken değerlendirirken bu kısımda hattatlarımızın kısa biyografilerine de yer verdik.
Kitap on aylık yoğun bir çalışmanın ardından ‘kisve-i tâb’a büründü.
Aşkın Sûreti Hilye-i Şerîfeler on aylık yoğun bir çalışmanın ardından ‘kisve-i tâb’a büründü. Kitabımıza hizmetleri sebkat eden bu toprakların sanatkârlarına teşekkürü borç biliyoruz. Bu cümleye, Murat Ülker nezdinde Yıldız Holding ailesini, Sanat Tarihçisi, Hattat Dr. Necmi Atik’i, hattat Mahmut Şahin’i, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Geleneksel Türk Sanatları Bölüm Başkanı, Tezhip Sanatçısı Prof. Dr. Faruk Taşkale’yi, MSGSÜ Öğretim Üyesi Dr. Hüseyin Gündüz’ü, MSGSÜ Tezhip Bölümü Başkanı, Tezhip Sanatkârı Prof. Dr. Münevver Üçer’i, Tezhip ve Kalemişi hocası, MSGSÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kaya Üçer’i, Hattat-Ressam Turan Sevgili’yi, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi, Hattat, Prof. Dr. Fatih Özkafa’yı, Hattat Tahsin Kurt’u, Hattat Ekrem Eşkin’i, Osmanlıca âlimleri Zeki Özkan’ı ve Ahmet Sözer’i, Hattat Erhan Bektaş’ı, Doç. Dr. Ebubekir İnan’ı, Ebrucu Dr. Muhammet Çevik’i, Dr. Seyfettin Kurt’u, Dr. Mehmet Köse’yi, Mine Parmaksız’ı, Enes Karakurt’u, İbrahim Deniz’i, Tezhip Sanatkârı Özlem Gören’i ve tasarımcımız Yüksel Yücel’i dâhil etmemiz vâkıa mutâbık olacaktır.
Aşkın Sûreti Hilye-i Şerîfeler’i birbirinden âlâ keyfiyeti hâiz eserleriyle şenlendiren merhum hattatlarımıza rahmet niyaz ederken, çalışmamızın Allah (c.c.) rızasına ve Peygamber (s.a.v.) sevgisine kapılar aralamasını niyaz ediyoruz. Gayret bizden; tevfîk Allah’tan…
The Kitap Yayınları’ndan (https://thekitapyayinlari.com) temini mümkün olan Aşkın Sûreti Hilye-i Şerîfeler kitabında yer alan eserlerden oluşan seçki ise (0216) 524 25 00 numaralı telefondan randevu alınarak, 09.00-17.00 saatleri arasında Yıldız Holding Çamlıca Kampüsü’nde ücretsiz ziyaret edilebilecek. Sergi, 28 Mart 2025 tarihine kadar ziyarete açık olacak.
Yarın: Aşkın Sûreti Hilye-i Şerîfeler’in musandırası-I
İbrahim Ethem Gören/18.01.2025 Yazı No: 644