Ahıska Türkleri’nin kimlik hassasiyetini görene kadar tabiyet hususunun ne denli önem arz ettiğini pek de hissedememiştim. Milliyetçi bir yapı beslememe rağmen Ahıska Türkleri’nin vatan mahrumiyetlerine şehadet ettiğim tarihten itibaren aslında milli duruşun ne demek olduğunu, fütursuzca oradan oraya savrularak ya da sürülerek yurt arayışının hangi sonuçlara evrildiğine yakinen tanıklık etmiş oldum. 

Gazeteci Dr. Seyfullah Türksoy ile birlikte ABD’de yaşayan Ahıska Türkleri’nin yaşamlarını konu alan TV programının çekimleri için önce Ohio eyaletindeki Dayton kentine sonra da Kentucky eyaletinin en önemli kenti ve Muhammed Ali Clay’ın da memleketi olan Louisville’e ziyarette bulunduk. 

Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Erdoğan Ahıska Türkleri’ne TC Kimlik Kartlarını dağıtırken hatırladım. Louisville’de konaklayacağımız otelin resepsiyonunda pasaportlarımızı resepsiyon görevlisine uzatıp işimiz bitince geri aldığımızda yaşı bizden bir hayli fazla olan Ahıskalı bir amcamız pasaportumu eline alıp üzerindeki ay yıldızın üzerinde parmağını gezdirdikten sonra öpmeye başladı. Türksoy’la göz göze geldik. Gebze Ahıska Türkleri Derneği Başkanı Aziz Aziz’le de bir an gözlerimiz kesişti. Üçümüz de ağlamamak için kendimizi zor tutuyorduk. Ben artık dayanamayarak gözümdeki yaşları serbest bıraktım. Aziz Aziz lobiye kaçıp kendini kurtardı. Seyfullah Türksoy da artık bakamayarak arkasını dönmek zorunda kaldı. O an ne kadar büyük bir servete sahip olduğumuzu daha iyi anlamış oldum. 

Günümüzde birçok ABD eyaletinde 15 bini aşkın Ahıska Türkü yaşıyor ve noksansız olarak tamamı da ana vatanları olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni görüyorlar. Kimin evine misafir olduysak duvarda Türk Bayrakları ve futbol kulüplerimizin flamalarını gördük. Öyle ki; televizyonda sadece Türk kanalları izleniyor. Minicik çocuklar Türkçe konuşuyor ve bizim muhteşem elitlerimiz gibi kendilerini özünde Amerikalı değil, katıksız bir biçimde Türk olarak görüyorlar. 

İlk olarak 1944 yılında Stalin’in demir yumruğuyla tanışan Ahıska Türkleri, Gürcistan’dan Orta Asya içlerine kadar sürülmüş ve sonrasında ise 1989’da yaşanan Fergana olayları da dahil olmak üzere çekmedikleri çile kalmamıştır.  

Vatansızlığın ne anlama geldiğini bilen ender milletlerden olmaları ve her birinin doğdukları günden itibaren içlerinde bu yarayı taşıyarak yaşamaları Ahıska Türkeri'nin mücadeleci bir millet olmasına sebep olmuş ve bu yönleri de onları çalışkan bir toplum haline getirmiştir. 

Bugün DATÜB adıyla bilinen Dünya Ahıska Türkleri Birliği bu mücadelede en üst çatıyı oluşturan bir sivil toplum kuruluşu olup irili ufaklı tüm kuruluşları bünyesinde toparlamayı başarıyor. Zaten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da DATÜB’ü işaret ederek tüm çalışmaların bu çatı altında gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı. 

Ahıska Türkeri'nin şu saatten sonra önem vermeleri gereken en önemli husus ise kendi içlerindeki anlaşmazlıkları yapıcı bir tutumla gidererek tek bir amaca doğru el ele ve gönül gönüle yürümeleri olmalıdır. Üzümün çöpü, armudun sapı diyerek kendi yollarına set çekmemeleri ve hepsinden önemlisi de özellikle dışarıya karşı, birlik olgusunu net biçimde ifade edecek tavır ve icraatlarla bunu desteklemelidirler. 

İç bünyedeki farklılıkların aslında zenginlik göstergesi olduğu apaçık ortadayken dünyanın birçok farklı ülkesine dağılarak buraları yurt edinmiş olan bu milletin her bir ferdinin DATÜB’ün alacağı her türlü karar ve icraata katılım sağlayarak çemberin içinde kalmaları sağlanmalıdır. 

En mutlu anlarında bile sanki çile çekiyormuş hissiyle yaşayan Ahıska Türkleri, lobi faaliyetleri bakımından bilhassa Amerika Birleşik Devletleri’nde kelimenin tam anlamıyla diaspora çalışmalarında başarılara imza atıyor. Türkiye Cumhuriyeti ile sınırsız bir diplomatik krediye sahip olmaları ve bunu da hunharca kullanmamalarından ötürü hükümetler tarafından da aralıksız olarak desteklenmektedirler. Uzun lafın kısası, her biri soydaşımız olan bu mazlum milletin üzerinden Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman kanatlarını çekmemeli ve yurt dışında yaşayan bu gönüllü elçilerimize hak ettikleri itibar sağlanmalıdır.