Ekonomik, siyasal ve kültürel alandaki gelişmelerle, kültürler arasındaki yarışta, ülkelerden daha çok, şehirler önem kazanmaktadır. Yüzyılların içinde oluşan, zamanın sınavından geçen şehirler, tarihin derinliklerinden seslenen eserleriyle, kültürlerin duvarsız ve kapısız üniversitelerine dönüşmüşlerdir.
Şehirlerin sahip oldukları zenginlikleri, bütün boyutlarıyla kavramadan, onların rengine boyandıkları kültürün derinliklerine inmek mümkün değildir. Kültürlerin el ele verdiği, İslam dünyasının parlayan yıldızı İstanbul, Asya ile Avrupa’nın hem savaştığı hem de barıştığı, iki kıta ve iki denizin kalbinde, yer alan şehirdir.
Çok kültürlü şehirlerin anası İstanbul, kültürler arasında gelip geçilen bir köprü değil, kültürlerin birbirini etkilediği ve birbirinden etkilendiği, bir dünya şehridir. Karadeniz ile Akdeniz’in birbirine açıldığı, ortasından deniz geçen İstanbul’un, bir yakası Doğudur, bir yakası Batıdır. İstanbul’da yalnızca denizler değil, kıtalar da birbirine açılır. Doğusunda Asya’ya renk ve hayat veren Mekke, Medine, Şam, Bağdat, Kudüs, Şiraz, Kabil, Lahor, Buhara, Delhi, Pekin ve Tokyo vardır.
Batısında da Avrupa’ya güç ve tat veren Atina, Roma, Viyana, Berlin, Brüksel, Paris ve Londra yer alır. İstanbul’da Jüstinyanus’un, Ayasofya’sı ile Sultan Mehmet’in, Fatih Cami’si el ele vererek, kutsal kültürü, bütünlük ve süreklilik içinde, Doğu’dan Batı’ya taşımışlardır. Ayasofya ve Süleymaniye, Mekke, Medine ve Kudüs’ten aldıkları insanlığın ortak bilgi ve bilgelik mirasını, başta İstanbul olmak üzere, bütün dünya şehirleriyle paylaşmışlardır.
İstanbul ile birlikte dünya şehirleri, kutsal kültürün kutlu şehirlerinin, düşünce ve eylem birikiminden yararlanmışlardır. Kutsal kültürün solmaz rengine boyanmayan şehirler, güneşin her şeyi solduran ışıkları altında, renkleriyle birlikte canlılıklarını da yitirirler. Yirmi birinci yüzyılda İstanbul, Doğu kültürüyle Batı kültürünün, birbirleriyle iletişim ve etkileşim içinde, el ele verdikleri sürekli barış şehri olacaktır.
Asya ve Avrupa’da olduğu kadar, bütün kıtalarda dünya barışının güvencesi, başta İstanbul olmak üzere, kutsal kültürün kutlu kentlerinin, rengine boyanan şehirler olacaktır. Onlar zamanla yaşıt, zaman kadar zengin geçmişiyle, bütün şehirlere renk veren, Mekke’nin rengine boyanarak, savaş dünyasını barış dünyasına dönüştüreceklerdir. Seküler Batı dünyasının yitirdiği, kutsal kültürün anahtarları İstanbul’dadır. İstanbul Asya, Avrupa ve Afrika’nın çekim merkezidir. O zengin tarihi ve kültürel birikimiyle, dünyanın dört köşesinden herkesi kendisine çekmiştir. Dünyanın neresinden gelirse gelsin, hiç kimse İstanbul’da yabancılık çekmez.
Her şehir İstanbul’da kendinden bir renk bulur. İstanbul, bütün kıtalardan izler taşır. İstanbul geçmişte Atina ve Roma’yı içselleştirdiği gibi, gelecekte de Brüksel ve Washington’u da içselleştirecektir. İstanbul’da tarihinin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkanlar, onun ne kadar zengin bir anlam ve değer kaynağı olduğunu görürler. Kutlu şehirler dışında, bu kadar geniş coğrafyada insanların sevgisini üzerinde toplamış şehirlerin sayısı çok değildir. Yüzü Kâbe’ye dönük yedi tepeli, yedi taçlı İstanbul, gücünü kutlu şehirlerden alan, başka bir kutlu şehirdir.