Dünya pazarlarında bütün kuruluşların, en güçlü silahları yılların içinde oluşan markalardır. Dünyada pazarlamayı bilimleştiren, Philip Kotler’in vurguladığı gibi: “Pazarlama sanatı, büyük ölçüde bir marka inşa etme sanatıdır.” Ekonomik ve kültürel dünyada ülkelerin başarıları, ürünlerde ve hizmetlerde, yılların içinde oluşmuş markalara dayanır. Dünya pazarlarında yer tutan kuruluşların sağlamlıkları, görünen ürünlerinden daha çok, görünmeyen marka değerlerinden kaynaklanır.

Mercedes, Harvard, Oxford,Toyota ve THY gibi, dünyaca bilinen markaların, yıllar içinde gelişen, uzun bir tarihsel oluşum süreçleri vardır. Her kuruluşun bilinen ve aranılan   markasının arka planında, büyük imtihanlardan geçmiş, kaliteli ve uzun ömürlü ürünler ve satış sonrası hizmetler bulunur. Dünyanın güçlü markaları, hiç değer yitirmeyen, kültür ve sanat eserleri gibi, zamana karşı direnerek, kurumların işlerini ve insanların hayatlarını kolaylaştırmasını bilenlerdir.


Kuruluşlarda ürünlerin yıldan yıla iyileştirilerek, uzun ömürlü olmaları, bütün tüketicileri etkiler ve daha çok tanınmalarına yol açar. Sürekli yenilenen  bir ürünün, pazarlardan hiç eksik olmaması, sevilmesini sağlarken, kalitesinin de en büyük güvencesi olur. Kuruluşlarda ürünlerin ve hizmetlerin markaları gibi, kaliteleri ve güvenirlikleri de, zaman içinde inşa edilir. Dünyanın uzun ömürlü markaları, kalıcı değerlere sahip olan, derin köklü markalardır. 

Dünya markası ürünler, hizmetler ve bilgiler üreten, kuruluşlar arasındaki iyileştirme yarışı, üretimde ve yönetimde yeni gelişmelere yol açma yarışıdır. Yarış misyonda derinlikle ve vizyonda genişlikle, kuruluşların kusursuzluğu arama yolculuğuna dönüşmüştür. İster ürün, ister hizmet, ister de bilgi üretilsin, markalar kuruluşların toplumların üzerine düşen gölgeleridir. Kuruluşların geçmişten geleceğe yolculukları, ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla bir bütündür. 

Yeni yüzyılın  yeni fatihleri, dünya pazarlarında kaliteli ürünlerin ve üstün hizmetlerin simgesi olan markaların arkasındaki kuruluşlardır. Reklamcı Jacques Sequela’nın dediği gibi: “Firmalar günümüzün misyonerleridir.” Onların ürünlerinin   satılmadığı hiçbir ülke yoktur. Ülkeler arasındaki sınırları küresel kuruluşlar  kaldırmıştır. Dünyanın her yerinde ülkeler, bayraklarından önce dünya markası olan ürünler, üreten kuruluşlarıyla tanınmaktadırlar.

Ülkeler arasındaki siyasal sınırları aşmakta, hiçbir sınır tanımayan küresel kuruluşlar, ürünleriyle, hizmetleriyle birlikte, kültürlerini de bütün dünya pazarlarına taşımaktadırlar. Yirmi birinci yüzyılda, ülkelerin ekonomik ve kültürel güçleri, dünya pazarlarında aranan ürünler, hizmetler ve bilgiler üreten kuruluşlarından kaynaklanmaktadır. Kuruluşlarıyla dünya pazarlarında yerleri olan ülkelerin, uluslararası ilişkilerde sözleri olmaktadır.

Markalar silah taşımazlar, ancak hayatı hem güzelleştirmede, hem  çirkinleştirmede silahlardan daha güçlüdürler.

Geleceğin tarihini orduların, hayatı zorlaştıran silahları değil, kuruluşların hayatı kolaylaştıran markaları yazacaktır. 

Katılımcı dünyada tüketiciler, üreticilerin ortaklarıdır, olumsuzluklardan markalar kadar sorumludurlar.