Son yıllarda Türkiye'nin Afrika kıtasındaki dış politikası uluslararası ilişkilerin karmaşıklığında önemli bir yer tutmaktadır.
Türkiye'nin Afrika'ya yönelik jeopolitik stratejisi, nüfuz arayışı ve ekonomik çıkarlarının bir bileşimi olarak değerlendirilmelidir. Bu politika, Türkiye'nin küresel arenada daha fazla varlık gösterme amacının bir yansıması olarak öne çıkıyor.
Türkiye'nin Afrika politikasının temel özelliklerinden biri, kıtada bir etki alanı oluşturmayı ve halkların sempatisini kazanmayı amaçlayan kapsamlı bir yaklaşımdır. Türkiye bu amaçla cami ve kamu hizmeti projeleri gibi insani yardım ve kalkınma projeleri ile kıtadaki ülkelerin ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışmaktadır. Ayrıca, Türk yatırımları ve ticari ilişkiler yoluyla kıtadaki ekonomik bağların güçlendirilmesi ve kaynaklarla iş birliği yapılması yönünde adımlar atılmaktadır.
Türkiye'nin Afrika stratejisinde güvenlik ve savunma boyutları da önemli bir yer tutuyor. Askeri eğitim, silah sistemleri tedariki ve barışa destek operasyonları gibi unsurlar Türkiye'nin kıtadaki nüfuzunu artırmayı hedefliyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgedeki görevleri, özellikle Bosna, Kosova, Somali, Libya, Lübnan, Irak ve Azerbaycan gibi ülkelerde gerçekleştirdiği barışa destek operasyonları, Türkiye'nin bölgesel istikrara katkı sağlama çabasının bir yansıması olarak görülebilir.
Türkiye'nin Afrika politikasının bir diğer önemli boyutu da siyasi ittifakların genişletilmesi ve çeşitlendirilmesidir. Bu bağlamda, Türkiye'nin KKTC'yi uluslararası alanda tanıma çabaları, ülkenin Afrika'da daha fazla destek arayışını yansıtabilir. Ancak unutulmamalıdır ki bu tür çabalar bazı ülkelerde Batı ile ilişkileri olumsuz etkileyebilir.
Türkiye'nin Afrika politikasını değerlendirirken diğer büyük güçlerle rekabet ve çatışma dinamiklerini de göz önünde bulundurmak önemlidir. Özellikle Fransa ve ABD'nin kıtadaki çıkarlarına zarar vereceği iddiaları, Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu daha da karmaşık hale getiriyor. Bu tür rekabetin kıtanın istikrarı ve gelişimi üzerinde olumsuz etkileri olabileceği unutulmamalıdır.
Türkiye'nin Afrika politikası, bölgedeki diğer büyük güçlerle rekabet ve çatışma dinamiklerini göz önünde bulundururken karmaşık ve çok boyutlu bir zeminde şekillenmektedir. Özellikle Rusya'nın Afrika'daki etkinliğini artırma çabaları ve Fransa'nın kontrolündeki bölgelerdeki askeri ihtilaller, bölgedeki denge ve güç ilişkilerini derinlemesine etkileyebilir.
Son olaylar, diğer büyük güçlerle rekabet ve çatışma dinamiklerini dikkate alarak Türkiye'nin Afrika politikasının değerlendirilmesini gerektirmektedir. Özellikle Rusya'nın Wagner Muharebe Grubu aracılığıyla Afrika'daki nüfuzunu artırma çabaları ve Fransız etkisinin azaldığı bölgelerde gerçekleşen askeri darbeler, bölgedeki güç dengelerinin karmaşıklığını gözler önüne sermektedir. Bu dinamikler, Türkiye'nin Afrika politikasının stratejik yönlerini etkileyebilir.
Özellikle Fransızlar bölgeden yavaş yavaş çekilirken Wagner'in boşalan üsleri doldurması Mali ve Burkina Faso'daki darbelerin Rusya'nın işine yaradığına dair iddialar dikkat çekiyor. Nijer'deki gösterilerde Rus bayrağının taşınması bölgede rüzgârın hangi yönden esebileceğini gösteriyor. Ancak bu iddialar henüz somut verilerle doğrulanmış değildir.
Mali ve Burkina Faso'dan çekildikten sonra Nijer, sadece Fransa için değil, diğer Batılı güçler için de merkezi bir konum haline geldi. ABD, Sahel bölgesinde stratejik bir üs kurarak bölgedeki etkisini artırdı. Agadez'deki üs, ABD İHA ve SİHA operasyonlarına ev sahipliği yapan Sahel'deki askeri operasyonların merkezi haline geldi. AB ise askeri eğitim ve insani yardım programlarıyla Nijer'i destekliyor. Böylece Nijer, Batılı güçler için önemli bir müttefik haline geldi.
Rusya'nın Afrika politikası, geçmişte SSCB'nin sömürgeciliğe karşı yürüttüğü mücadele temelinde şekilleniyor gibi görünüyor. Putin yönetiminde Afrika'yı yardım, hibe, eğitim, silah gibi kanallarla destekleyen bir yaklaşım benimsendi. Afrika-Rusya Zirvesi, Rusya'nın Afrika'daki kararlılığını ve etkinliğini pekiştirdiğini de gösteriyor. Wagner Savaş Grubu'nun birlikte çalıştığı ülke sayısındaki artış, Rusya'nın bölgedeki etkinliğini daha da artırabileceğini gösteriyor.
Rusya'nın ihtilalcilere destek verme çabaları, Türkiye'nin Rusya ile olan dış politika dengesini de etkileyebilir. Türkiye, hem Rusya ile iş birliği yapma hem de kendi ulusal çıkarlarını koruma arasında hassas bir denge kurmaya çalışmaktadır. Rusya'nın ihtilalcilere verdiği destek, Türkiye'nin Rusya ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmesine ve bu ülkeyle ilişkilerini dikkatli bir şekilde yönetmesine neden olabilir.
Türkiye'nin Afrika politikası, bu rekabet ve çatışma dinamikleri arasında denge sağlama çabasıyla şekillenmektedir. Türkiye, hem bölgesel istikrarı desteklemek hem de kendi çıkarlarını korumak amacıyla diplomatik, ekonomik ve güvenlik alanlarında çeşitli stratejiler izlemelidir. Bu bağlamda, Türkiye'nin Afrika'daki varlığı ve etkinliği, uluslararası ilişkilerin karmaşıklığını ve jeopolitik dinamikleri anlamada önemli bir unsurdur.
Türkiye'nin Afrika politikası jeopolitik strateji, ekonomik çıkarlar, güvenlik ve savunma iş birliği, siyasi ittifaklar ve rekabet gibi çeşitli unsurların bir bileşimi olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye'nin kıtada artan varlığı, uluslararası ilişkilerdeki dinamikleri şekillendiren önemli bir faktör olarak değerlendirilmelidir. Ancak bu politikanın bölgeyi nasıl etkileyeceği ve bunun uzun vadeli sonuçları uluslararası toplumun dikkatle izlemesi gereken önemli bir konudur.