Ulusların kendi kültürlerini yansıttıkları önemli öğelerden biridir bahçeler. Bahçelerine bakarak bir milletin kendi inanışı ölçüsünde kâinatın yaratılışını nasıl idrak ettiği, tabiatı nasıl benimsediğini, yorumladığını anlamak mümkündür. Japon kültürü, diğer dünya ülkelerinin bahçeleri içerisinde en önemli, en gizemli tek Asya ülkesidir.
Japonya, milli ve dini değerlerini koruyarak, özgün sosyal ve kültürel yapısı ile gelişmiş ülkeler arasındadır. Japon bahçesi kurmadaki temel ilke, kendi ruhundaki duygu ve güzellikleri doğanın eşsiz güzellikleri ile bütünleştirip bahçeye uyarlama fikridir. Bugün “Japon Kültürü”nün temeli Muromaçhi (1336-1573) döneminde atılmıştır. Bu dönem, Japon sanatlarının “Zen Dönemi” olmuştur. Japonların doğaya duyarlılığı Zen felsefesi ile birleşip, dönemin sanat ve kültür hayatına ruh vermiştir. Japon kültüründe, dolaylı anlatım egemendir. Japonların Budizm ile tanışmasından sonra Japon kültürü önem kazanmış, inanç sistemi yaşamı şekillendirmeye başlamıştır. Japon bahçesi, günlük hayattan bir kaçış değil, geçmişle buluşma yeridir. Biçim, renk ve duygu bütünlüğü, Japon sanatının estetiğidir.
Japon kiraz ağacı (Prunus Serrulata) sakura Japonya’nın ulusal çiçeğidir. Japonya’da 1500 yıl öncesinden beri yerel Kiraz türlerinin melezlenmesiyle elde edilmiştir. Olağanüstü güzellikteki çiçekleri için aşılanarak üretilirler. Kiraz çiçekleri baharda kar tanecikleri gibi her yere saçılarak insanların kalbini fetheden gönül çelendir. Japonya’da sakura zamanı âdeta seferberlik ilanı gibidir. Japonya’yı sakura zamanı ziyaret etmek muhteşem bir tecrübe olmalıdır. Tüm haber kanallarında çiçeklerin hangi şehirde ne zaman açacağına dair türlü tahminlerde bulunulur. Öyle ki bazı şirketler bir elemanını sabahın ilk saatleri ile birlikte altında nöbet tutmaya gönderir, olur da sakura çiçekleri açarsa piknik yapmak için bir yer ayırması için. Kiraz çiçekleri iyimser olmaya bir delil gibidir. Yüzlerde tebessüm vardır. Japon çiftleri sakura boyunca daha detaycı olabilir, ağaçlara yakın restoranlarda yemekler yerler. Yalnız olanlar bu dönemde ruh eşini bulmayı umar, aşka kalplerini açarlar. Caddelere de neşe ve sanatın çiçekleri bulaşır. Tabiat en nazik, en ince ve en göz kamaştırıcı yüzünü gösterirken yeni projelere başlanır. Yılın bu zamanı ağaçlar şehirde ruh halini, yapılan işleri şekillendirir. Her yıl Hanami (çiçek seyretme) Festivali’nde, sakura ağaçları altında toplanıp, yeni başlangıçlar, güzel enerjiler, aile sevgisi ve sağlık için şükredilir.
Türkiye’de de Japon kirazı park ve bahçelerin en gözde çiçeğidir. İstanbul’da sakura keyfini Baltalimanı Japon Bahçesi’nde yaşamak mümkündür. 2003 yılında, “Türkiye’de Japon Yılı” vesilesiyle kardeş şehir anlaşması bulunan İstanbul ile Yamaguchi Eyaleti, Shimonoseki şehri tarafından tamamlanan bahçenin giriş kapısı, iki kardeş şehrin sembolü olan İstanbul Boğazı ve Shimonoseki Boğazı’ndan esinlenilerek yapılmıştır. Doğal göleti, doğal taştan imal edilmiş fenerleri, şelale adası, taş ve tahta köprüleri ile ağaçları temaşa etmek için değişik bir atmosfer sunmaktadır.
Japon bahçe kültürü özelinde tabiata bakış açımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekir. Seyyid Hüseyin Nasr’ın “İnsan ve Tabiat” eseri bir insan olarak Gazze başta olmak üzere, dünyanın her köşesinde katliama isyan eden gönüllerin tabiat ile ilişkisini düzenlemenin ne kadar kıymetli olduğunu muhteşem ifadelerle özetler:
“Tabiatla insan arasındaki barış ve uyum gerçekleşmedikçe insanlar arasında barışın sağlanması imkânsızdır. Tabiatla barış ve uyum içinde olmak da Göklerle ve nihayet her şeyin kaynağıyla, uyum içinde olmaya bağlıdır. Rabb’la barışık olan O’nun yarattıklarıyla da barışıktır… Tabiatla da barışıktır… İnsanla da barışıktır…”