sitane kadim bir ibadethaneye daha kavuştu. Osmanlı Cihan Devleti`nden günümüz Türkiyesi`ne kadar 481 yıl boyunca cami olarak kullanılan Lala Hayreddin Paşa (Acem Ağa) Mescidi 87 yıl aradan sonra tecdiden ihya ve inşa edilerek yeniden ibadete açıldı.

`height=

Yakın zaman önce camiinin son bânileri Osman Bilgili ve Melih Bilgili`nin davetine istinaden BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, IRCICA Genel Direktörü Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi Ü yesi Dursun Topaloğlu, Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul Bölge Müdürlüğü yöneticilerinden Mürsel Sarı, iş adamı Ferhat Kalsın, İSTED Başkanı Dr. Erhan Sarışın ve Dr. Hikmet Sarıkatipoğlu ile birlikte kadim camiinin mânevî atmosferinde Cuma namazını kılmak için toplandık.

`height=
Minberde bir âlim Dursun Topaloğlu

Değerli ilim adamı Dursun Topaloğlu hocamız minberde Tevbe Sû resi`nin 'Allah ın mescitlerini ancak Allah a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.' meâlindeki ayet-i kerimeyi okurken, kadim ibadethaneyi temelleri üzerinden biiznillah ayağa kaldırmaya muvaffak kılınan Bilgili kardeşlerin merhume valideleri Emine hanımın ruhu şâd oluyordu!

`height=

(; )

Hak ve hakikate râm olan gönül erleri mütemadiyen insanlara ve çevreye faydalı olmanın, bu topraklara, sonraki nesillere miras kalacak eserler bırakmanın tatlı telaşı içerisinde olmuştur. Hamiyetli ecdadımız kimi zaman bu uğurda kitap telif ederek, kimi zaman çeşme-sebil yaptırarak, kimi zaman da medrese, mektep, cami-mescid inşa ederek sadaka-i cariye oluşturmuşlardır.

Hemen her mahalledeki cami, camiinin yanı başındaki çeşme, onun yanındaki medrese ve bitişiğindeki hamam ve şifahane böylesi mülahazalarla Osmanlı asırlarında şehirleri tezyin ederek kentlerimize anlam kazandırmıştır.

(; )

Muhterem Dursun hocamız hutbede Lala Hayreddin (Acem Ağa) Mescidi`nin tarihine ve İstanbul için ifade ettiği anlamı vurguladı. Yazımızın bu yerinde değerli büyüğümüz vakıf ve vâkıf insan hocamızın mufassalan değindiği ibadethanenin tarihine göz atalım. 

Ayasofya`dan eski bir Bizans ibadethanesi

Lala Hayreddin Paşa Mescidi oldukça eski bir Erken Bizans ibadethanesi. Bizans`ta mâbedin ismi Theotokos Khalkoprateia Kilisesi. Yapının tarihini, caminin tecdiden ihyacılarından Osman Bilgili şu cümlelerle özetliyor: 'Theotokos Khalkoprateia Kilisesi Erken Bizans devrinde bakırcılar çarşısında yer alıyormuş. Khalkoprateia Rumca bakır, bronz işlenen yer Theotokos Meryem anlamına geliyor, yani Bakırcılar Meryemi Kilisesi. Başkentin, Meryem adına yapılan kiliselerinden en ünlüsü imiş. Büyük Konstantin döneminde (306-337) bu bölgede Musevilerin ikamet ettikleri ve bunların ibadeti için kendilerine bir sinagog tesis edildiği bilinmekte. II. Theodosius, imparatorluğun son yıllarında bu sinagogu yıktırmış, daha sonra kardeşi Prenses Pulkheria da kutsal eşyanın korunması ve teşhiri için bu sinagogu kiliseye çevirtmiştir. II. Justinianus (565- 578), bir depremde zarar gören bu kiliseyi tamir ettirerek ilaveler yaptırmıştır.

`height=

İstanbul`u Latin işgaline gelen Katolikler yağmaladı.

Bütün bu tarihlerin İslam`ın doğuşundan önce olduğuna dikkatinizi çekerim. Latin işgali sırasında (1204-1261) Katolikler kiliseye el koymuş çeşitli mimari aksamları ve çevresindeki yapılar yağmalanmış. Nitekim kilisenin rölikleri (kutsal eşyaları), 13`üncü ve 14`üncü yüzyıllarda Orta Avrupa`da çıkmaya başlamıştır. Burada şunu belirtmek gerekir. 

Osman Bilgili: Ecdadımız fetih sonrasında İstanbul`daki harap binalara yeni işlevler kazandırdı.

Türkler fetihle birlikte İstanbul`u yıkmadılar, bilakis harap halindeki binalara yeni işlevler kazandırarak ihya ettiler. Bu husus hâlâ korumacılıkta bilinen bir usuldür. İstanbul`u yıkanlar ve yağmalayanlar fetihten önce Latin işgalinde gelen Katolikler oldu.

Mabedin sinagog vazifesi icra ettiği yıllara gidelim. Burası sinagog iken başta halk kabul etmemiş ve ayaklanarak sinagogu yıkmışlar. İmparator II. Theodosius bu ayaklanmaları bastırmış ve yeniden yapılmasına izin vermiş. Milano Piskoposu Ambrosius`un kentlerin kraliçesi olan bir kentin ortasında sinagog yapılmasına izin vermemesini kendisine ihtar etmesi üzerine Musevileri buradan uzaklaştırarak sinagogu tekrar yıktırmış. Kardeşi Prenses Pulkheria da bu yapının üzerine kilise inşa ettirmiş. Kilisenin önemi Hz. Meryem`in hayattayken taktığı kuşağının Kudüs`ten getirilerek gösterişli bir sandık içinde burada saklanıyor olması imiş. Bu kuşak günümüzde Aynaroz`da, Vatopedi manastırında korunmakta. Ayrıca kilise, İmparator Iustinianos (527&ndash 565) aleyhine 532 yılında başlayan ve tarihte Nika ayaklanması olarak adlandırılan isyanda yanan ilk Ayasofya`nın yerine bugünkü Ayasofya, dönemin iki önemli mimarı Miletoslu (Milet) Isidoros ile Trallesli (Aydın) Anthemios`a yaptırılırken, geçici olarak 532-537 yılları arasında patrikhane görevini de üstlenmiş. I. Basileos döneminde (867- 886), Patrik Photius nezaretinde, III. Mikhael ile Basileos`un imparatorluğu beraber yöneteceklerine dair burada yemin ettikleri biliniyor. 

Bilgili: Kilise geçmişi bin yılı aşkın.

Sonuçta bin yılı aşkın uzun bir kilise geçmişi var. Bu dönemde ne kadar çok hadisenin olduğunu düşünmek elbette heyecan verici.

Şimdi 20`inci yüzyıl başlarına gidiyoruz. 1912`deki kazılarda Bizans yapılarına ait parçalar yanında, sütunlar ve narteksin tavan kirişleri ile başka yapı öğeleri gibi kubbeye ait parçalar bulunuyor. Yine Bizans döneminden kalan vaftizhane, vaftiz teknesi, sütun kaidesi, üçbeş kırık mermer ve kripta yapıları sağlam sayılabilir.'

Bundan iki yıl önce, Osman Bilgili`yle birlikte inşa ve imalat süreçlerini yerinde incelerken Lala Hayreddin Paşa Mescidi`nin kilise olduğu dönemde hangi planla inşa edildiğini sual ettiğimde muhatabım şu cevabı vermişti: 'Erken Hristiyanlık devrinin karakteristik plan şemasına uygun olarak Ayasofya gibi bazilikal tipte inşa edilmiş. Apsis, Naos, Narteks, Atrium, üçer adet sağda ve solda Nef, Vaftizhane, hatta Rölik odası gibi tüm ögeler varmış. -Bazilikalarda orta mekân (Naos) sağında ve solunda sütun dizileriyle bölümlere ayrılır, bu yan bölümlere nef denir.- Bazilikaların giriş yönünde Narteks denilen giriş kısımları vardır. Onun önünde de Atrium denilen avlu yer alır. Apsis, yani yapının en sonundaki, ruhbanların törende işgal ettikleri kısım içten yarım daire, dıştan beşgendir. Bu cephedeki üçbüyük pencere boşluğu hâlâ sağlamdır.

'Yapının vaftiz teknesi İstanbul Arkeoloji Müzesi nde korunuyor.'

Osmanlılar camii/mescidi en sondaki bu apsis kısmına kurmuşlar. Yapının tek kurtulan bölümünün de bu kısım olması manidardır... Yani camiinin değerlendirilmemiş olan onda dokuz kısmı maalesef bugüne gelememiş. Bir de sağlam kalan vaftizhane kısmı var. Bu yapı şu anda civardaki bir otelin altında depo olarak kullanılıyor. Burada bulunmuş olan bir vaftiz teknesi şimdi İstanbul Arkeoloji Müzesi nde korunmaktadır. 

Bu yapının sekizgen duvarlarında bir takım freskler 1953 yılında fotoğraflanmıştır ve Aziz Zekeriya`yı tasvir ettiği tespit edilmiştir. Kilise, 150 metre güneyindeki Ayasofya`ya merdivenli bir yol ile bağlanıyormuş. Camide içi boş olsa da yapısı günümüze sağlam gelmiş bir yeraltı odası var. Bu odalara konfesyo veya kripta denmekte ve içinde kutsal sayılan eşyalar ve önemli din adamlarının kemikleri saklanırmış. İlginçolan şudur ki, camiin tam ortasından 10 basamakla inilen haçplanlı bu odanın duvarlarında hâlâ haçtasvirleri görülmektedir. Bir İslâm mâbedinin içinde Hristiyanlık ana sembolünün durmasında sakınca görmeyen ecdadın hoşgörüsüne şaşırmamak mümkün değil ve bugünün anlayışıyla bile kabullenmekte zorlanıyoruz.'

`height=

Lala Hayreddin Paşa`ya rahmet;

Hayırsever işadamı Osman Bilgili`nin 20`yi aşkın tarihi kaynak, kitap ve makaleden yola çıkarak telif ettiği tetebbuattan, ilk tesisinin Ayasofya`nın öncesine tarihlendiğini öğrendiğimiz mekân, İstanbul`un fetih yıllarında yıkık halde iken, bu yapının apsisinin naosa açılan kemerli kısmı örülerek 1484`de mescide çevrilmiş. Bu görevi Emin-i Cev (Arpa Emini) Lala Hayreddin Paşa yerine getirmiş. 1546 tarihli İstanbul Vakıflar Tahrir Defteri`nde kayıtlı olan vakfiyesi ise 1486 yılını işaret ediyor.  

Müstakimzade Süleyman Sadeddin Efendi`nin Tuhfe-i Hattatin ve Ayvansarayi`nin Hadikatü`l-cevami` adlı eserinden öğrenildiğine göre caminin iki beyitlik 1484 tarihli kitabesi Akşemseddin torunu Mehmed b. Hamdi tarafından yazılmış, yangın sonrasındaki tamirde yanındaki çeşmenin üzerine konulmuş. Camii daha sonra Acemi ağalarından Ahmet Ağa tarafından -ki sonradan bu zat Babüssaade Ağası olmuştur- onarılarak cüzleri bağışlanmış. Acem Ağa Camii ismi ile de anılması bundandır. Camiin minberinin Sadrazam Ali Paşa (Bıyıklı) tarafından 1756 yılında yaptırıldığını, daha sonra 1755-56 yılında yapının III. Osman`ın sadrazamı Mehmed Said Paşa tarafından onarıldığını kaynaklardan öğreniyoruz.

1766`daki depremde hasar gören mescid, bu kez Karavezir Seyyid Mehmed Paşa tarafından onarılmış, Sultan I. Abdülhamid döneminde 1779 yılında yeni bir tamir görmüş. 

Yapının tamamen harap olması 1785 yılındaki yangında tarihlenir. İçinden yangınlar geçen İstanbul`un ateşle imtihanı büyük! Mescid 1808 ve 1826 yıllarındaki Yeniçeri ayaklanmaları sırasında çıkartılan yangınlar sonucunda da büyük zarara uğrarken, 1814 yılında Baş Çuhadar Seyyid Ömer Ağa, caminin yanına yeni bir çeşme yaptırmıştır. Bu çeşme ve üzerinde Hattat Mustafa Râkım ketebeli kitâbesi sağlam vaziyette günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır!'

Ahmed Bilgin Turnalı`nın büyük hizmeti

Karavezir Seyyid Mehmed Paşa`nın 1779 tarihli tamirine ilişkin kitabeyi 1969 yılında İstanbul sevdalısı Ahmed Bilgin Turnalı, gömüldüğü çamur deryasının içinden çıkarttıktan sonra uzun bir uğraş ve emekten sonra 1970 yılında Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi içinde düzenlenen Vakıflar Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi nde koruma altına alınmasını temin etmiş. Mürevvihler, İstanbul`da kederine, nisyan karanlığına terk edilen cami, tekke ve mescidlerin hâmilerinden Ahmed Bilgin Turnalı`nın, yazımızın konusu ibadethaneye ilişkin zengin bibliyografyasına (Ahmed Bilgin Turnalı, 'Lala Hayreddin (Acem Ağa) Mescidi', TTOK Belleteni, sy. 60/.339 (1977) s. 8- 13) müracaat edebilir. 

`height=

Ü stad Turnalı, 1969 yılında, mezkû r makalesini Turing belleteninde yayımlamadan birkaçyıl önce, civarda oturan gençve yapılı bir kirâcı ile anlaşarak, ibadethanenin Bema kısmının altındaki 'Confesso'ya açılan merdivenleri adamakıllı kazarak o hücrenin yolunu açmıştır. Turnalı daha sonra açtığı merdivenlerden inerek karşı duvardaki haç`ın resmini çekmiştir.

Bir yangın daha!

Bir yangın daha! Mescit, 1779 yılında tamir edilmesinden bir müddet sonra tekrar yanmış, tamirinin ardından yeniden ibadete açılmış. Böylelikle bir buçuk asır boyunca secde mahalli olan mabedin karşısına 1935 yılında Kadro Kanunu çıkmış! Meşum kanunla devredışı bırakılan mescidin tüm tezyinat unsurları, malzemeleri, kiremitlerine kadar içerisindeki tüm tezyinatı dâhil olmak üzere 1937 yılında hurdacılara satıldıktan kısa bir süre sonra duvarları ile çatısı çökmüş. Tüm bu olup bitenin zamanın ecdadımızın vakıf eserlerini korumakla mükellef bir devlet müessesesinin eliyle yapılması, tarihi mabedin minaresinin yıktırılıp mimari eleman ve aksamlarının, cami yazılarından zemindeki döşemelere, çatısındaki ahşap kaplamaya ve kiremitlere varıncaya kadar yıkıcılara satılması gönülleri hû n eden başka bir mevzu!

`height=
Lala Hayreddin Paşa Mescidi nin kederine terk edildiği yıllara ait bir fotoğraf

Lala Hayreddin Paşa Mescidi her nasılsa 1974 yılının mayıs ayında çıkan yangından da nasibini almış ve 2020 yılına kadar hali üzerine merfû vaziyette, harabe halde kalmış. 

`height=
Kadim ibadethanenin hâmi beklediği yıllara ilişkin bir fotoğrafı!

Uzun yıllar harap vaziyette olan camii iş adamı Osman Bilgili ve Melih Bilgili, merhume valideleri Emine hanıma rahmeti vesile kılarak restore ettirdi. Tarihi mâbedde yapılan imalat çalışmaları restorasyondan öte, restitüsyon yani yeniden inşa. Mescidin yeniden inşa süreci Vakıflar İstanbul bölge Müdürlüğü nezdinde İstanbul Çevre Kültür ve Tarihi Eserleri Koruma Derneği İSTED öncülüğünde gerçekleştirilen tescil ve projelendirme aşamalarından sonra  projeye hüvesi hüvesine sadık kalınarak inşa süreci yönetilmiş. İlgili zaman diliminde Vakıflar Genel Müdürlüğü`nün uzman kontrolörleri ibadethaneyi ziyaret ederek yapım süreçlerini kontrol etmiş. Evvelemirde mevcut duvarların onarılması ve aslına uygun yeni duvarların yapılması işlemleri gerçekleştirilmiş. 

`height=
Lala Hayreddin Paşa Mescidi nin tecdinen banileri Melih ve Osman Bilgili

Kem âlât ile kemâlat olmaz.

Sadece duvar örme işlemlerinin sekiz ay sürdüğünü belirtirsek tarihi eserlerin yeniden kent mimarisiyle buluşmasında ne kadar titiz davranıldığını görmüş oluruz. Her bir tuğla ve dahi taşlar eski aslına benzetilmiş, derz dolguları dahi Bizans döneminde kullanılan malzemeye benzer şekilde yapılmış. Kem âlât ile kemâlât olmaz` fehvasınca tüm malzemelerin temininde ince bir titizlik gösterilmiş.  Şöyle ki, Pınarhisar`dan küfeki taşı getirilmiş. Çoğu sıva altında kalacak olmasına rağmen dönemin tuğlalarının ebadında ve görünümünde özel tuğlalar pişirilmiş. Döşeme ve ahşap üniteleri için özel nitelikli meşe keresteleri temin edilmiş. 

`height=

Sadece malzeme değil, evsafına değindiğimiz malzemeler de ustalıkla işlenmiş. Osmanlı Cihan Devleti`nin klasik mimari usullerine göre doğal taştan inşa edilen minarenin merdivenleri de yine doğal taş malzemenin el işçiliğiyle yontulması neticesinde ortaya çıkmış. Caminin çatısı da mukavim ahşap üniteleri ve kiremit ile örtüldükten sonra içeriye geçilerek minber, kadınlar mahfili, vaiz kürsüsü, sütunlar, tırabzanlar, pencereler, merdivenler ve kapılar ahşap yapı elemanlarıyla dönem keyfiyetine hâiz bir tarzda üretilmiş. Akabinde aydınlatma ünitelerinin montajı ve halıların serilmesiyle cami ibadete hazır hale getirilmiş. 

`height=
Mescid temelden minareye nitelikli özel malzemelerle yenibaştan inşa edildi

`height=

Emine Bilgili`nin ruhuna Fatihalar okuyalım.

Böylelikle Osman Bilgili`nin ifadesiyle 'ilk yüz yılını sinagog, sonraki bin yılını kilise, beş yüz yılını bir İslam mescidi, son 85 yılını da mezbelelik bir virane olarak geçiren bu yapının tekrar inananların ibadetgâhı haline gelmesi elbette tüm Müslümanları duygulandırıyor.'

`height=

Bu duygular içerisinde İstanbul`a tecdiden kazandırılan kadim mescidin minberinde Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi Ü yesi Dursun Topaloğlu hocamızı dinlerken merhume Emine Bilgili`ye rahmet niyaz ettik.  

`height=

Yazı no: 429