Osmanlı coğrafyasının ana merkezi Anadolu’da, toprağın altındaki dünya, üstündeki dünyadan çok daha zengin, çok daha canlıdır.
Gönül dünyasının fatihlerinin Anadolu’da yaktıkları ateş, bütün dünyayı aydınlatmaktadır. Onların yüzyılların içinden gelen ışığıyla, Anadolu insanı gecenin karanlığında, gündüzün aydınlığını yakalamıştır. Bu yüzden, Anadolu’da insanlar, havaya ve sulara karışan şiiri, duymakta güçlük çekmezler.
Anadolu’nun şiirinin derinliğine inmek için, Edirne’den Erzurum’a, Urfa’dan Kastamonu’ya bütün şehirleri bir bir görmek gerekir. Anadolu’da nereye gidilirse gidilsin, Türk toplumunu dönüştüren, gönül fatihlerinin eserleriyle karşılaşılır.
Onlar Anadolu’nun hem kültürünün, hem de ekonomisinin mayası olmuşlardır.
Dünyada hiçbir gücün, onları birbirinden ayırması mümkün değildir. Anadolu onlarsız, onlar Anadolu’suz yaşayamazlar.
“Şair değil, güneş değil”, Anadolu’da “Toprak olsam veli ordularına” diyen Akif İnan, üç yanı denizlerle çevrili, bütün insanlığın sorunlarını omuzlarında taşıyan, Anadolu’nun çile çeken insanının, beslendiği sınırsız kaynakları, iki dizeyle özetlemiştir. Türkler Asya’nın derinliklerinden, Avrupa’nın derinliklerine doğru, uzun yolculuğa çıkarken, önlerinde yol gösterenler, Büyük Türkistan’ın olduğu kadar, Anadolu’nun da ölümsüz gönül sultanları olmuştur.
Osmanlı coğrafyasında yaşayan herkes kendini, ister farkında olsun, isterse olmasın, mutlaka bir gönül zengininin sofrasında bulur. Çünkü gönül fatihleri, gök kubbenin altında hiçbir şehri yalnız bırakmamışlardır. Yalnızca Yunus’un Eskişehir’deki, şiirleri gibi yalın ve derin türbesinin dışında, bilinen en az dokuz makamı vardır.
Onlar yeryüzünün gökyüzüne açılan kapıları olan türbeleriyle, ulaşamadıkları yerlere eserleriyle ulaşmışlardır.
Bir gönüller fatihine yolu uğramayanlar, hem yeryüzünde, hem de gökyüzünde yalnızlıktan kurtulamazlar. Sonsuzluk kervanına katılmayanlar, bencilliğin denizlerinde boğulurlar.
İnsanlar bir el tutmaz, bir gönül dostuna konuk olmazlarsa, Anadolu’nun sırrına eremez, kervan göçer ve dağ başlarında ışıksız kalırlar. Ölümsüzlüğün ışığı, Anadolu’da gönülden gönüle şiirle taşınmıştır. Eşrefoğlu Rumi gönülleri aydınlatan, söz ustalarının önde gelenlerindendir. Anadolu’nun bütün şehirlerinde, yeraltından yerüstünden, bilinen bilinmeyen kaynaklardan, insanların gönüllerinde bahar rüzgârları estiren, yağmur yağar gibi, şiir yağmaktadır. Bunun için Anadolu, bin yıllık tarihinde, bütün toplumların bal yapmada yararlandığı, zengin bir çiçek denizi olmuştur. Anadolu daha keşfedilmemiş, yeni kuşaklar tarafından keşfedilmeyi bekleyen, gönül fatihlerinin toprağıdır. O sırlarını gelecek kuşaklara saklamaktadır.