Türklerin Asya'dan başlayan, Avrupa ve Afrika'ya kadar uzanan, geniş bir coğrafyada etkili olmalarının kaynağında, ülkelerin kazanan silahlı güçlerinden daha çok gönülleri kazanan silahsız güçleri vardır. Silahlı güçler, Yahya Kemal'in ''ordu millet'' olarak nitelendirdiği Türklerin, su üstündeki yüzleridir. Türk tarihinde silinmez izler bırakan, su altındaki yüzlerini ise, silahsız güçlerinin başında gelen dergahlar temsil ederler.

Öğrenmenin yeri, zamanı ve yaşı olmaz diyen, iki günü birbirinden farklı kılmayı özendiren, el açan değil el açılan olmayı öneren dergahlar, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın omurgasını oluştururlar. İktisat Tarihçisi  Ömer Lütfi Barkan'ın vurguladığı gibi: "Türklerin Avrupa'ya, ordularından önce dervişleri gitti, dergahları gitti. Semerkant'tan, Saraybosna'ya uzanan büyük yürüyüşte başı çekenler, kılınç taşıyanlardan çok ayrı bir yol ve çok ayrı bir yöntem izleyen gül taşıyanlardır."

Dergah kültürü, Yunus kültürüdür, dergah insanı, Yunus insanıdır. Milletlerin harman olduğu Anadolu'nun insanı, Yunus'un şiirleriyle yoğrulmuş, yetmiş iki milleti bir millet bilen, Yunus insanıdır. Yunus'un dergahı kötümserlik dergahı değil, iyimserlik dergahıdır. Yunus'un düşünce ve eylem dünyasında kavga yoktur, sevgi vardır. Yunus kültürü kavga kültürü değil, sevgi kültürüdür. Yunus insanı kavga insanı değil, sevgi insanıdır.

Yunus kültürüyle yoğrulan Türkler, Akdeniz Tarihçisi  Fernand Braudel'in araştırmalarında ortaya koyduğu gibi, Avrupa'ya ''millet sistemi'' odaklı, bir ekonomik ve siyasal yapı taşıdılar ve Avrupa'da yüzyıllarca süren bir barışın güvencesi oldular. Bunun için, söz konusu dönemde, sığınma ve nüfus hareketleri, Batı'dan Doğu'ya oldu. Yunus kültürü ve Yunus insanı geniş Osmanlı coğrafyasında, bir mıknatıs gibi, insanları çevresinde topladı.

Yunus insanı Asya'da İslam'ı silah baskısıyla seçmediği için, Avrupa'da kimseyi silah baskısıyla İslam'ı seçmeye zorlamadı. Yunus kültüründe sevgi alınır sevgi satılır, sevgiden terazi tutulur, sevgi sevgiyle tartılır, Asya, Avrupa sevgidir. Asya ve Avrupa'da herkes sevdiği kadar büyüktür, Allah'ı seven herkesten büyüktür. Allah sevdiği insanın düşünen aklı, seven gönlü, okunan kitabı, yazan kalemi olur.

Bilgiyi bilgeliğe dönüştüren Yunus kültürü, dört kitabın ortak mesajını taşıyan bir ''Elif''le özetlenir. Yunus insanının bulduğu sevgi, Asya'da ve Avrupa'da değil, insanların gönüllerindedir. İnsanların gönüllerini kazananlar, kıtaları kazanırlar. Dünyaya barışı, yağmur yüklü bulutlar değil, sevgiyle silahlanmış Yunus insanları getirecektir. Onlar düşünceleriyle kazandıklarını, eylemleriyle dağıtırlar.

Yunus insanının dağı Ağrı dağıdır, gemisi Nuh'un gemisidir.

Yunus insanının bir eli Doğu'dadır, bir eli Batı'dadır.

Sevgiyle Batı Doğu olur.Sevgi Doğu'dan gelir.