Son yıllarda Türkçe çocuk edebiyatına gösterilen ilgi dikkat çekici boyutta. Buna bağlı olarak çocuk kitaplarının hem miktarı hem çeşidi oldukça arttı. Bu kitaplara market raflarında veya indirim reyonlarında bile rastlamak mümkün. Raf ömrü kısa tüketim malzemeleriyle aynı yerlerde satılan bu eserlerin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri malesef o kadar kısa ömürlü değil. Bugün piyasada “çocuk kitabı” olarak satılan eserlerin birçoğu çocukların duygusal ve entellektüel gelişimine katkı sunmaktan uzak. Hatta bazıları travma oluşturabilecek kadar tehlikeli içeriklere sahip. Yayınevleri her yıl yüzlerce çocuk kitabı serileri çıkarıyor. Ancak nicelik olarak artan bu eserler nitelik bakımından oldukça yetersiz görünüyor.
Edebiyat, çocukların masallar, öyküler, şiirler ve diğer türler aracılığıyla düşünmelerini ve hayal gücünü kullanmalarını sağlar. Okuma ve yazma becerileri kazandırırken, kendilerini ifade etme yeteneklerini de geliştirir. Aynı zamanda çocukların toplumsal konuları anlamalarına ve onları kendi hayatlarıyla ilişkilendirmelerine de yardımcı olur. Çocukların kendi dünyalarını keşfetmelerinde ve çevreleriyle etkileşime girmelerinde kitapların rolü büyüktür. Bu sebeple çocuk kitaplarının büyük bir özenle yazılması ve ciddi denetimlerden geçmesi gerekir.
Öncelikle çocuk kitaplarında kullanılan dil, onların bilişsel gelişimine uygun sade ve akıcı olmalıdır. Uzun cümlelerden ve günlük hayatta sık kullanılmayan kelimelerden kaçınmalıdır. Ayrıca metin içindeki fonetik uyum, kafiye ve ritim bu eserler için önemli bir unsurdur. Araştırmalara göre okul öncesi dönemde tekerleme, ninni ve mani gibi kafiyeli metinlerin çocukların beyin gelişimlerine büyük katkısı vardır. Uzmanlar, ritimli ve tekrarlı metinlerde oluşan tahmin edilebilirliğin güvenli temeller oluşturduğundan erken beyin gelişimini desteklediğini belirtmektedir. Bu sebeple Anadolu kültüründe örneklerine bolca rastlanan kafiyeli metinlerin çocuk kitaplarına bilinçli olarak daha çok dahil edilmesi gerekir. Eski Türk edebiyatının en sevilen ve halk tarafından rağbet gören eserleri de kafiye düzeni mesnevi tarzında yazılmış hikayelerdir. Mevlit, Muhammediyye, Garibname gibi bu türden eserler yazıldığı dönemlerde çocukların da ilgiyle dinlediği metinler olmuştur. Hem metnin akılda kalmasını hem akıcılığı sağlayan kafiye ve tekrarlar günümüzde çocuk kitaplarında çok az kullanılmaktadır.
Çocuklar için edebiyatın bir diğer amacı, onların hayallerini beslemek ve dünyayı keşfetmeleri konusunda ilham vermektir. Bu da metnin muhatabını mümkün olduğunca realiteden uzaklaştırarak, herşeyin mümkün olduğu bir atmosphere dahil etmekle olur. Oysa günümüzde bazı çocuk kitapları okula giden balıklar veya parkta oynayan leylekler gibi fabl türünde kurgulanmış hikayelerden ibarettir. Milattan önceki yıllardan beri kullanılan bir teknikle hayvanları konuşturmak günümüz çocuk kitaplarında kullanılan yegane hayal unsurudur. Oysa bir varmış bir yokmuşla başlayan, develerin tellal, pirelerin berber olduğu, annelerin beşiğini sallamanın mümkün kılındığı bir atmosfer çocukların hayal güclerinde olağanüstü etkilere sahiptir. Üstelik bu masal evreninin okul öncesi dönemle sınırlandırılmaması gerekir. Zira “hayal çağı” olarak nitelendirilen içinde yaşandığımız dönemin en önemli ve aranan becerilerinden biri hayal kurabilmektir.
Ülkemizde çocuk kitaplarının bir diğer sorunu ideolojiye boğulmuş olmalarıdır. Farklı düşünüş ve inanıştaki yazarların temel motivasyonu, doğru bildiklerini hikayeler yoluyla çocuklara dikte etmek boyutundadır. Bu durumda kitaplar, çocukların dili kullanma, hayal kurma ve düşünme becerilerini artırmaktan ziyade birer propaganda metnine dönüşmektedir. Oysa temel insani değerler sunulmadan yapılacak bu türden telkinler ne yazarın ne edebiyatın amacına hizmet edebilir.
Sonuçolarak, çocuk kitaplarındaki ve çeşidindeki sayısal büyüme, bu alandaki gelişimi yansıtmamaktadır. Bilakis kalite denetimini zorlaştıran bu durumun geleceğin okurlarına yarardan çok zarar verdiği söylenebilir. Zira çocuklar için metin yazmak kolay gibi görünse de büyük bir emek ve ekip işidir. Yazardan başka, bu alanda uzmanlaşmış editor, eleştirmen, pedogog, illüstratör ve grafikerlerin ortak çalışması gerekir. Oysa ülkemizde bazı eserler yazardan çıktığı gibi aile denetiminden bile geçmeden çocukla buluşuyor. Üstelik, olumsuz içeriklere malesef MEB onaylı kitaplarda bile rastlamak mümkün. Bu durum kitapların ciddi bir denetimden geçmediğinin göstergesidir. Bazı yazarlar pedagog denetimini bir çeşit “sansür” olarak gördükleri için reddetmektedir. Ancak kendileri için doğru içeriği seçmeleri çocuklardan beklenemez. Aile kontrolü ise her zaman işleyen bir mekanizma olmadığından çocuk kitapları okurlarıyla buluşmadan önce çeşitli denetimlerden geçmelidir. Özensiz ve çalakalem yazılmış kitaplardan çocukları korumak da yetkililerin vazifesi olmalıdır.
Bazı yayıncılar salt siyasi propaganda materyali olarak kurgulanan birtakım yayınları çocuk edebiyatıymış gibi göstererek yayımlamak
Öncelik anadilinde kendisini ifade edenilme becerisi kazandırmak ve hayal gücünü geliştirmeltir.