Yirmi birinci yüzyılın başında, dünyanın çatısının uçtuğu ve ülkelerin üzerindeki örtülerin kalktığı, camdan bir dünya ortaya çıkmıştır.
Karanlık kıtaların aydınlandığı, her ülkenin gün ortasında, yaşamak zorunda kaldığı bir dünyada, artık hiçbir kurumun, hiçbir kuruluşun, kusurlarını gizlemesi mümkün değildir. Yıldan yıla giderek, şeffaflaşan dünyada, her kurum, her kuruluş, güneş altında sürekli kendini yenilemesini öğrenmek zorundadır. Dünyanın her ülkesinde küreselleşmeyle, büyük hız ve yoğunluk kazanan, kültürel, ekonomik ve siyasal dönüşümler yaşanıyor.
Küreselleşmeyle Batı’dan Doğu’ya doğru, bütün dünyada siyasal toplumlar, gönüllü toplumlara dönüşmektedir. Oy peşinde değil, hizmet peşinde koşan gönüllü kuruluşlar, daha etkili olmaktadırlar. Pek çok ülke temsili demokrasiden, katılımcı demokrasiye geçme yolunda, önemli adımlar atmaktadır. İnsanlar kendileriyle ilgili kararlara, doğrudan katılmak istemektedirler. Çatısız dünya ülkelerin, “Serbest Pazar Ekonomisi”nden, “Etik Pazar Ekonomi”sine geçmesini istiyor ve bekliyor.
Küreselleşmeyle tarım toplumları sanayi toplumlarına, sanayi toplumları bilgi toplumlarına, bilgi toplumları değer toplumlarına dönüşmektedir. Bütün ülkeler katma değeri yüksek ürünler, hizmetler ve bilgiler peşinde koşmaktadır. Örtülerin bütünüyle kaldırıldığı bir dünyada, hiçbir kurumda, hiçbir kuruluşta, “Başka yerde şubemiz yok” anlayışına, yer olmadığını herkes öğrenmektedir.
Camdan bir dünyada, her kurum ve her kuruluş, ürettiği ürünlerin, hizmetlerin ve bilgilerin arkasında durması gerektiğini bilmektedir. Kimsenin “Satılan mal geri alınmaz” diyemeyeceği, bir dünya ortaya çıkmıştır. Küreselleşmeyle oluşan dünyada, bilimin, sermayenin ve teknolojinin vatanının olmadığını bütün dünya görüyor. Onların bütün insanlığın, ortak birikimi olduğunu, herkes kabul etmektedir. Siyasal sınırlar önemini yitirirken, sürekli değişen ekonomik sınırlar önem kazanmaktadır.
Küreselleşmenin hız kazanmasıyla, üretim gücünün büyütülmesinde öncelik, finansal sermayeden entelektüel sermayeye geçmiştir. Entelektüel sermaye yoksulu ülkelerin, finansal sermaye zengini olmaları mümkün değildir. Entelektüel sermayesini zenginleştiremeyen ülkeler, yerüstü zenginlikleriyle birlikte, yeraltı zenginliklerini değerlendiremezler.
Ülkelerin finansal sermayeleri, paylaşmakla azalmayan entelektüel sermayeleriyle, ürün ve hizmet üretiminde yenilik yaparlar. Çatısız dünyada hiçbir şey eskisi gibi değildir, ülkeler arasında zaman farkıyla birlikte, mesafe farkı ölmüştür. Kurumların ve kuruluşların sınırlarının nerede başlayıp, nerede bittiğini kimse bilmemektedir.
Amerika’da bir Boing uçağı, dünyanın yirmi ülkesinde, bine yakın tedarikçiden satın alınan üç milyon parçanın bir araya getirilmesiyle ortaya çıkmaktadır. Çatısız dünyanın kurumları ve kuruluşları, bütün ülkelerle iş birliği yapmasını ve birlikte yaşamasını öğrenmeden, uzun ömürlü olamazlar. Çatısız ve camdan dünyada, kimsenin yaptığı haksızlık yanına kar kalmaz.
Kare dünya her kuruma, her kuruluşa, eşit fırsatlar sunuyor. Kurumlar ve kuruluşlar, sürekli yenilenmezlerse yenilirler.