Hayattaki acılar katıksız tuza benzer. Tattığımız acının miktarı onu koyduğumuz yere göre değişir. Acı içindeyken yapabileceğimiz yegâne şey algımızı genişletmektir.

Acıyı bir bardağa sıkıştırmak değil, acıya karşı göl olabilmek yani algımızı olabildiğine geniş tutmak. Mütefekkir, diriliş neslinin öncüsü Sezai Karakoç, çıkmazlarda,  imtihanlarda, acılardan geçtiğimiz dönemlerde konu ne olursa olsun fikir dünyası ile acılara göl oluyor, tefekküre, diri olmaya sevk ediyor. 

“Mühletini  iyi kullan. Ölümün aralığından verilen mühleti. Kendini mühletsiz bırakırsan yâni mühletini eşyanın çekimine kaptırıp elden kaçırırsan,  yaşamın ve varoluşun, anlamını yitirir. Ve o vakit, ölüm sınavında kurumuş bir çınar gibi devrilirsin. 
Oysa, asıl varoluş, o sınavdan sonra. Yaşam deneylerinin toplam armağanına kavuşacağın günü bugünden, çırılçıplak ve yoksul bir kınanma saatine çevirmeğe gönlün râzı olacak mı, ya da nasıl râzı olacak çocuk?
Burdaki işini unutma. İşin, ölümden sonraki o büyük şölen geometrisinden bir gölge düşürebilmek buraya. Diriliş toplumu, böyle bir simetri muştusudur. Kendini bu muştuya adadığın ölçüde sen sensin. Yoksa başkasını kendinde konuk etme mutsuzluğuna mahkûm olacaksın ömür boyu. Oysa sen bu dünyada tutsaklığını değil, özgürlüğünü belgelemek için bulunmaktasın.” (Makamda/s.16) 

Hayatı alışageldik kalıp ve kurallar için de mi tüketiyoruz? Farklı düşünüş, farklı bakış, üretken olma yönünde varsa bir çabamız hangi noktadayız? Özgürlüğü nerede arıyoruz? Bilime, sanata, teknolojiye yenilik getirenler engin fikir dünyasına sahip, kurallara meydan okuyan cesur beyinlerdir. 

Bir de yaşadığımız hız dünyasında umutsuzluk, ruhun karanlık dehlizlerde kaybolması ve zamana isyan hâllerimiz var. Geçmişi özlemek, bugüne isyan etmek, gelecekten umudu kesmek. Nesillerimizden umudu kesmek.  Umut ve umutsuzluk arasındaki belirsizliklere, geçmiş ve gelecek arasındaki  çıkmazlarda kendimizden umut kesmememizi tavsiye ediyor. 

“Gelecek zamanın geçmiş zaman gibi olacağını düşünmen hayâlcilik sayılmaz. Tersine, gelecek zamanı peşin mahkûm etmen, zamanın yaradılış sırrına saygısızlık olur. Gelecek zamanda umut kalmamışsa, gelecek zaman olamaz. Çünkü umut, yeni gerçekleşimler, onun yaşama özüdür. Ancak umutların saklandığı kıvrımlar vardır zamanın katmerli katları arasında. Kıvrımlarda olağanüstü gelişimler bir embriyon gibi neşvünemasını bekliyor. Harikalar doğum günlerini bekliyorlar. Erenler, o günlerin kahramanıdırlar. Olayların içinde bereket ve keramet tohumları vardır. Yeter ki, insan, bunları değerlendirebilecek bir kıvama ersin. Sen kendinden umut kesmemişsen, bil ki, zamandan da umut kesilmez. Yeni nesiller gelecek ve bugünkü nesilleri aşacaktır. Doğacak her çocuk, Allah’ın yeryüzüne gönderdiği bir kurtuluş umududur. Sen toptan hepsini nasıl bir çırpıda yadsıyabilirsin?” (Makamda/s.42) 

Sezai Karakoç'un dünyasını anlamak, nesillerimize o pencereden bakmayı öğretmek dirilişimize vesile olacaktır.

Bu dünyada özgürlüğünü belgeleyen, büyük mütefekkir diriliş şairimiz Sezai Karakoç’u rahmetle ve saygıyla anıyoruz. Ruhu şâd olsun.