İnsanlar hem bireysel, hem de toplumsal olarak, ilk atalarının yitirdikleri Cenneti bulmak için, zamanda uzun bir yolculuğa çıkmışlardır. Yitirilen Cennette başlayan zaman, Cennet bulunduğunda ömrünü tamamlayacaktır.
Zamanda yolculuk, Cennete yolculuktur. Cennette mekân gibi, zaman da kendilerine verilen görevleri tamamlayarak, başladıkları bilinmeyen noktaya, asıllarına döneceklerdir.
Necip Fazıl’ın “Çarkları sizi yürütüyor” ve “Çarkları beni öğütüyor” dediği zaman, hem her yerde, hem her şeyin içinde, hem her şeyle birliktedir. Alman düşünür Heidegger’ın üzerinde çok düşündüğü gibi, zamanın metafizik bir anlamı vardır. İnsanın kendisine verilen sınırlı zaman içinde, geçmişin bilinirliğinden, geleceğin bilinmezliğine doğru, uzun yolculuklara çıkmadan, yitirilen Cennete giden yolların karmaşık yapısını kavrayamaz.
Zamanda yapılan yolculukta, seküler kültür yitirilen Cenneti yeryüzünde ararken, kutsal kültür gökyüzünde arar. Yalnızca bir dünya vardır diyen Ademoğullarıyla, birbirinden ayrılmaz iki dünya vardır diyen Ademoğulları, birbirleriyle her alanda kıran kırana çatışmaktadırlar. Bir kesim Cennetin sönmeyen ışığını dünyaya taşımaya çalışırken, bir kesim de Cehennemin ateşiyle, dünyayı büyük bir savaş alanına çevirmeye çalışmaktadır.
Yirmi birinci yüzyılın bir ateş değil de, bir ışık yüzyılı olabilmesi için, bütün insanlığın kutsal kültürle olan kopmaz bağlarını, sürekli güçlendirmesi gerekir. Kutsal kültürün Son Peygamberinin, şehirlerin sultanı Mekke’den, barış şehri Kudüs’e, oradan da kat kat göklerin, sonsuzluğunda yaptığı yolculukla, herkes peygamberlerin haber verdiği Cenneti, yeryüzüne taşımanın ilke yöntemlerini, eksiksiz olarak öğrenmiştir.
İnsanlık tarihinde Son Peygamberin miracı, zamanın donduğu Cennete bir yolculuktur. Yitirilen cenneti bulan peygamberlere yapılan ziyaretlerle, kutsal kültürü bütünlüğüyle birlikte, sürekliliği vurgulanarak, üstün habercilerle olan bağlar yenilenmiştir. Yeryüzünden gökyüzüne yapılan yolculukla, birbirleriyle savaşan toplumlarla birlikte, bütün insanlığın Ademoğulları oldukları, kimsenin kimseden üstün olmadığı, en güzel ve en yalın olarak anlatılmıştır.
Miraç insanlara zamanın derinliklerinde kalmış, ulaşılamayacak kadar uzakta olan büyük Peygamberleri, bütün düşünce ve eylemleriyle, hayatın içine taşımaktadır. Hayatın tamamlayıcı bir boyutu olan namazda, günde en az beş defa Cennete yapılan bir yolculuktur. İnanan her insan namazlarla Peygamberleri ziyaret ederek, erdemlerini yeryüzüne taşımaktadır. Erdemli insanlar, dünya barışının, en büyük ve en önemli güvenceleridir.
Her namaz iniş mi yokuş mu olduğu bilinmeyen, zamanın içinde yitirilen Cennete yapılan, kısalığına karşılık, etkisi büyük olan yolculuktur. Varlığın nabzında ve yokluğun ağzında olan, akrep ve yelkovanın bilincine, iç dünyada yapılan yolculuklarda varılır. Aşılması zor engellerle dolu, büyük yolculuklara çıkılmadan, yitirilen Cennet dünyada bulunmaz.