Asya’dan seslenen Mevlana’yla, Avrupa’dan seslenen İbn Arabi’nin, bilgi ve bilgelik hazineleri, ikinci binyılın Avrupa’sını dönüştürüyor.
İkinci binyılın ilk yarısında dünyadaki gelişmeler, enine boyuna sorgulanmayan dünyanın, savaşlardan kurtulamayacağını gösteriyor. Yeni dünyanın aydınları, insan kaynaklı akıl medeniyetinin bilgelerinden daha çok, peygamber kaynaklı vahiy medeniyetinin peygamberlerini izliyorlar. Ve dünyanın Yeni Endülüs’ü beklediğini vurguluyorlar.
Peygamberleştirilmiş filozoflar, seçimlerle değişmeyen yöneticiler yüzünden, Yirminci yüzyılın Avrupa’sı gibi, Yirmibirinci yüzyılın Avrupası’ da savaşlarla sarsılıyor. Sürekli yenilenmesini bilen, değişmekten korkmayan, Yeni Avrupa’nın geleceğini, Yeni Endülüs’te gören, Roger Garaudy’yi seven aydınların sayısı hızla artmaya devam ediyor.
Vahiy medeniyetinin üç büyük dininin özüne bağlı bilgeler, Kurtuba’da yeniliklerini hiç yitirmeyen, sürekli yorumlanan eserler bırakırlar. Pascal gibi, Vahiy medeniyetine, akıl medeniyetinden daha çok önem veren bilge aydınlar, Atina’nın değil, Kurtuba’nın eserlerini güncelleştirerek, yeni dünyanın temellerini atıyorlar.
Asya’nın Gazali’siyle, Avrupa’nın İbn Rüşd’ü arasındaki “Tehafüt” tartışmaları, hem Asya’nın, hem Avrupa’nın düşünce ve eylem dünyasına, büyük bir canlılık kazandırırlar. Yıllar sonra her ikisinin, “Tehahüt”lerini yorumlayan çalışmalarla, hem İstanbul’da, hem Paris’te, hem Londra’da, köklü bilgi, uyandırıcı bilgelik, zenginleşmesine yol açılır.
Hicaz’dan Endülüs’e kitabımızda İbn Rüşd’ün, Farabi gibi Yunan düşüncesini eleştirel bir gözle incelediği, geliştirdiği ve yorumladığı vurgulanır. Ernest Renan “İbn Rüşd ve İbn Rüşdçülük” kitabında, Endülüs düşünürlerinin Avrupa düşüncesindeki yerlerini araştırır. İbn Rüşd çalışmalarıyla, Avrupa Rönesans’ının ana kaynaklarından biri olur.
Seyid Hüseyin Nasr’ın “Three Muslim Sages” çalışmasında anlattığı gibi, Yavuz’un geleceğini haber veren İbn Arabi, ilk yıllarını Mursiye’de, gençlik yıllarını İşbiliye’de geçirir. O ilk eğitimi Yasemin ve Fatıma isimli iki hanım erenden alır. Ve Endülüs’ün bütün şehirlerini tek tek dolaşır, Kurtuba’da döneminin büyük bilgesi, İbn Rüşd ile görüşür.
İbn Rüşd’ün dış dünyaya açtığı kapılar yanında, İbn Arabi iç dünyaya kapılar açar. Kuzey Afrika’yı baştan sona gördükten sonra, İbn Arabi Mekke’ye gider, “Fütühat”ı yazar. Kahire’nin, Malatya’nın, Konya’nın, Bağdat’ın bilgeleriyle tanışır, ömrü Şam’da noktalanır. Konya’da “Mevlana’nın İmam”ı, Sadettin Konevi’yi yetiştirir.
Batı’nın ve Doğu’nun elele veren aydınları, hem İbn Rüşd’ü hem İbn Arabi’yi güncelleştirerek, yalnızca iki kıtayı değil, bütün dünyayı aydınlatıyorlar.