Kim ne derse desin, Cemal Süreyya`nın dizelerindeki gibi, 'Her ölüm erken ölümdür!' Ama bazı ölümler gerçekten de erkendir. Tıpkı geçtiğimiz hafta vefat haberiyle okyanus ötesinden bizleri üzen Paul Dawkins gibi. Gençbasketbolseverler için çok fazla anlam ifade etmeyen Dawkins adı orta yaşlı hele hele Galatasaray taraftarı sporseverler için büyük anlam taşır. Sarı kırmızılı forma altında 80`li yıllara damga vuran, Efes Pilsen, Tofaş, Eczacıbaşı, Çukurova gibi büyük bütçeli holding kulüplerinin hakimiyetine son veren, ezeli rakipler Fenerbahçe ve Beşiktaş`ın da iddialı takımlar kurmasına neden olan, varlığıyla Türk basketbolunun bir dönemine imza atan Paul Dawkins artık yok ama basketbol sahasında yaptıkları, Galatasaray taraftarına yaşattıkları daima anılarda yaşayacak. Sarı kırmızılı formayı terlettiği 7.5 yıla 3 final, 2 Lig, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası sığdıran skorer basketbolcu Galatasaraylılar için adeta bir süper kahramandı. Sarı kırmızılı taraftarlar kritik maçlarda hep rahattı çünkü Dawkins sahadaysa bilirlerdi ki maçın kırılma anında başarılı forvet sorumluluğu alacak ve zaferi getirecekti. 7.5 yıllık sürece hep böyle oldu. Türkiye kariyer ortalaması 30 sayı olan Dawkins  bu ortalaması ile oynadığı sezonlarda ligin sayı kralı ünvanını elde etti.    
Bütün Avrupa kariyeri sarı kırmızılı forma altında geçti
Amerikalı basketbolcunun efsaneliği sadece Türkiye ile sınırlı değil. Dawkins basketbol kariyeri boyunca hep efsaneydi. Amerika Ü niversite Basketbol Ligi NCAA takımlarından Northern Illinois`ten 26.7 gibi olağanüstü bir sayı ortalamasıyla mezun olan Paul Dawkins, son sezonunda Larry Bird ve Nick Gallis ile beraber NCAA`lerin en skorer üçisminden biriydi. Ü niversitedeki lakabı 'Doktor D' olan 1.98`lik forvet Utah Jazz tarafından draft edildi ve 2 sezon NBA`de oynadı. Hücumda bekleneni verse de savunmadaki etkisiz oyununa geçirdiği sakatlık eklenince NBA günleri iki sezonun ardından sona eren Dawkins, menajerinden kendisine Avrupa`da bir takım bulmasını istedi. Nice takımıyla anlaşan hatta Fransız ekibiyle antrenmanlara da çıkan skorer basketbolcu söz verilen ödemenin yapılmaması üzerine ülkesine dönmeye hazırlanırken hiçde hayal etmediği bir ülkeden, Türkiye`den gelen teklifle bir anda kendini İstanbul`da buldu. O günlerde NBA`de forma giymiş bir basketbolcunun Türkiye`ye gelmesi, hele GS gibi düşük bütçeli bir takımla anlaşması olağan dışı bir durumdu. Kısa sürede o bize, biz de ona alıştık. Aidiyet yüklü, başarılarla süslenmiş bir birliktelik başladı. Sıra dışı bir skorerdi. Günümüzde Stephen Curry ve James Harden`ın imza şutu olan geriye adım atarak 'step back' stili şutun ilk temsilcisiydi. Geriye adım atarak attığı şutları bloklamak ya da başka şekilde engellemek imkansızdı. 20 sayının altında kaldığı maçlarda rakipleri maçı kaybetse dahi Dawkins`i durdurdukları için sevinirdi. Paul Dawkins, 1984-87 arasında üst üste üçkez final oynayan, iki şampiyonluk kazanan ve Galatasaray taraftarlarının ezbere saydığı Nihat İziç, Turgay Demirel, Michael Scearce, Mehmet Baç, Mehmet Altıoklar, Cihat Levent kadrosunun orkestra şefiydi.      
Büyük sporcu, kusursuz karakter
Peki bu kadar başarılı basketbolcu karakter olarak nasıldı? Egodan arınmış, son derece mütevazi bir yapısı vardı. Sahada sert hareket yaptığı, rakibe, hakeme, rakip taraftara fiili ve sözlü bir müdahalede bulunduğuna şahit olmadık. Kazanmak için her şeyi yaptı ama kuralların içinde kalarak. İyi insan ve kusursuz bir profesyoneldi. Takım arkadaşları tarafından çok sevilirdi. Vefalıydı. Eşi doğum yapacağı zaman onlarla beraber hastaneye gelen ve doğuma kadar yanında kalan Mehmet Altıoklar`ın dostluğuna doğan oğluna Mehmet adını vererek karşılık vermişti. Tesadüf eseri başlayan Türkiye ve Galatasaray macerası onu o kadar memnun etmişti ki Türk vatandaşlığına geçme teklifi geldiğinde düşünmeden evet dedi. A Milli takım forması giymeyi de çok istedi ama dönemin Basketbol Federasyon Başkanı Osman Solakoğlu`nun vetosuna takıldı. O yıllarda sarı kırmızılı ekibin basketbol şube sorumlusu olan Faruk Süren`i bir baba gibi seven ve Türkiye`den ayrıldıktan sonra da Süren ve takım arkadaşları ile teması kesmeyen Dawkins, kendisi için 'I love you Dawkins' tezahüratı yapan Galatasaray taraftarını, kulübünü ve ülkemizi hiçunutmadı. Dün oynanan Darüşşafaka maçında Galatasaray Kulübü özel törenle anarak sembol ismine layık olduğu saygıyı gösterdi. Ü zücü olan gençnesillerin Dawkins`in nasıl muhteşem bir basketbolcu olduğunu bilemeyecek olması. O yıllarda maçlar TV`den yayınlanmadığı için günümüze ulaşan görüntü yok. Tek bilgi kaynağı benim gibi onu canlı izleyenlerin anlatımı. Ancak şunu da unutmamak lazım. Dawkins öyle bir muhteşem basketbolcuydu ki sahada yaptıklarını kelimelere sığdırmak mümkün değil. Nurlar içinde uyu Paul Dawkins. Bizlere yaşattığın birbirinden değerli anılar için teşekkürler..
Smailagic ortalığı karıştırdı
NBA profesyonel takım sporları arasında en adil kurallara sahip organizasyon. Takımlar arasında mümkün olduğunca adalet gözetiliyor. Gelirlerinizin fazla olması, köklü geçmişe sahip olmanız futbolda olduğu gibi diğer kulüplere karşı size ayrıcalık tanımıyor. Rekabeti canlı tutabilme adına ücret tavanı, ligde en kötü derece elde edenin yeni oyuncu seçmede üst sıralardan seçmesi gibi eşitliğe dayalı kurallar var. Ancak ne kadar adil kurallar oluşturursanız oluşturun bu kuralları delme çabasının önüne geçemezsiniz. Son yıllarda şampiyonluğa ambargo koyan Golden State Warriors`ın bir çeşit kurnazlık olarak niteleyeceğimiz hamleyle Sırbistan 3. Ligi`nde Beko takımından scoutları aracılığıyla keşfettiği Alen Smailagic`i Amerika`ya getirerek Gelişim Ligi`ndeki takımı Santa Cruz Warriors kadrosuna kattı. 2000 doğumlu 2.08 boyundaki uzun forvetin Amerikan basketboluna adapte olması için özel hocalar eşliğinde çalıştıran Warrios yöneticileri, Sırp basketbolcunun diğer takımların dikkatini çekip draft edilmemesi için Gelişim Ligi playofflarında oynatmayınca Smailagic bir anda gündem oldu. Warriors organizasyonu gençoyuncunun yorucu sezon sonrası dinlenmesi için oynatılmadığını söylese de bu açıklamayı inandırıcı bulmayan NBA takımları gençismin kendilerinden saklanmaya çalışıldığı görüşünde. 18 yaşındaki basketbolcu şu an için NBA`de oynayacak düzeyde değil ancak bir iki sene sonra üst düzeye çıkacak bir potansiyele sahip. Golden State`in bu kurnaz planı işleyecek mi, Smailagic`in kariyerini nasıl şekillendirecek? Önümüzdeki sezonlar bu soruların yanıtını verecek.   
Değiş tokuş zamanı
Büyük kulüplerimiz arasındaki futbolcu alışverişi hep sorunlu olmuştur. Taraftar baskısı hem kulüpleri hem de futbolcuları bu adımı atma konusunda kuşkuya düşürür. Bir camiaya ait olmak adı Metin Oktay gibi, Fatih Terim gibi, Can Bartu gibi, Metin Tekin kulübüyle beraber anılır olmak elbette güzeldir ama maliyetlerin bu kadar arttığı, kulüplerin birer holding gibi yönetildiği günümüzde bu aidiyeti sürdürmek iki taraf için de zor. Ara transfer döneminde bu değişimin ilk sinyalleri verilmiş Serdar Aziz, Tolgay Arslan gibi isimler bir büyükten diğerine geçiş yapmıştı. Görünen o ki bu transfer döneminde de bu geçişler sürecek. Galatasaray`ın 1 milyon avro teklif etmesine rağmen anlaşma sağlayamadığı Sinan Gümüş için Fenerbahçe bir teklif yaptı, Beşiktaş ise şu an izlemede. Sinan GS ile bağları tamamen koparmış değil ayrıca Avrupa`ya transferi de ihtimaller arasında. Beşiktaşlı Gökhan Töre`nin ise kulübünde devam etmeyeceği kesin. 28 yaşındaki futbolcunun Galatasaray ile anlaştığı ve yeni sezonda milli takımda beraber çalıştığı Terim`le yeniden bir araya geleceği kulislerde konuşuluyor. Galatasaray`la anlaştığı iddia edilen diğer isimler, sezon sonu serbest kalacak Fenerbahçeli Şener Özbayraklı ve Beşiktaş`tan devre arasında ayrılarak Fulham`a transfer olan Ryan Babel. Sağ kanatta Gökhan Gönül`e alternatif arayan Beşiktaş, Galatasaray`ın Norveçli sağ beki Martin Linnes`e teklif yapmaya hazırlanıyor. Her fırsatta Galatasaray ile devam etmek istediğini belirten savunma oyuncusu sarı kırmızılardan beklediği teklifi alamazsa Beşiktaş ile yeni bir maceraya adım atabilir. Bakalım bu dedikoduların ne kadarı gerçeğe dönüşecek? Kesin olan bir şey varsa o da büyük takımlar arasındaki futbolcuları geçişlerinin devam edeceği.         
Bağış kampanyası çare olmaz!
UEFA ile imzaladığı Finansal Fair Play (FFP) anlaşması gereği bütçe denkleştirmesi gereken Fenerbahçe 65 milyon avro dolayında kaynak sağlayamazsa Avrupa Kupası ndan men cezasına kadar uzanabilecek yaptırımlarla karşılaşması söz konusu. Ek gelir elde etmek için çare arayan Başkan Ali Koçgeçtiğimiz günlerde  Fener Ol kampanyasının tanıtımını yaptı. FFP kuralları gereği yöneticiler kulübe açıktan hibe yapamıyor ancak taraftar kampanyası bunun dışında. Peşinen söylemek isterim şayet Başkan Koçbu kampanya ile taraftar bağışı gibi göstererek kulübe bu parayı kendi aktarmayacaksa bırakın 65 milyon avroyu 1 milyon avro bile bağış toplayamaz. Fenerbahçe taraftarı diğer rakiplerine kıyasla daha örgütlü, kulübüne sahip çıkar, fedakardır ama içinde bulunduğumuz derin ekonomik krizde zaten lisanlı ürün, kombine vb desteği veren taraftar bu miktarda bir katkı yapamaz. Geçmişte Galatasaray ve Beşiktaş benzer kampanyalar yapmış, toplanan para mizah konusu olmanın ötesine geçmemişti. Hedefe ulaşmayan bu tür projelerden umut beslemek akılcı değil. Ali Koçbunun yerine açsın taraftara üyelik şansını örneğin 10.000 TL veren 100.000 üye alacağınız ve gelecek parayla borcumuzu kapatacağız` desin ancak Aziz Yıldırım döneminde yapılan gibi B sınıfı, C sınıfı üyelik değil 10.000 TL veren Ali Koçhangi hakkı sahipse o hakka sahip olacak, o zaman gerekli kaynağı bulur. Ancak 6-7 bin oyla başkanlık koltuğuna oturanlar bu ayrıcalığı 100.000 taraftarla paylaşmak ister mi? Bundan kuşkuluyum;
Gençaslanlar Semih Kaya`ya emanet
Altyapıdan yetişen oyuncuların Galatasaray geleneğinde yeri hep başka olmuştur. Turgay Şeren, Coşkun Özarı, Cüneyt Tanman, Bülent Korkmaz, Tugay Kerimoğlu 15-16 yaşında girdikleri Florya`da bir GS efsanesi olarak tamamladı kariyerini. Bir başka alt yapı ürünü olan Semih Kaya yukarıdaki isimler kadar başarılı bir grafik çizmedi belki ancak en az onlar kadar GS felsefesini içine sindirdi. 'Oyna' dediler oynadı, 'otur' dediler sesini çıkarmadan kulübeye geçti, 'gitmen kulüp yararına olacak' dediklerinde alacaklarından vazgeçerek Çekya`ya gitti. Terim, 'sana ihtiyacımız var' dediğinde ise itirazsız yuvasına döndü. Sahadaki performansı eleştirilebilirsiniz ancak Semih`in aidiyeti eleştiri dışıdır. Yarım sezonluğuna kiralanan bir aksilik olmazsa önümüzdeki sezon da sarı kırmızılı formayı giymeye devam edecek 91 doğumlu stoper 2. Galatasaray macerasında futbolculuğun yanında gönüllü olarak bir başka görev de üstlenmiş durumda. Semih Kaya antrenmanlarda bir yandan formayı kapmak için mücadele ederken diğer yandan altyapı oyuncularıyla özel olarak ilgilenip, abilerinde öğrendiklerini gençkardeşlerine aktarıyor. Bir nevi onlara akıl hocalığı yapıyor. Mustafa Kapı, Atalay Babacan, Stuttgart`a giden Ozan Kabak`la aynı menajerlik şirketiyle çalışan Semih gençaslanlara futbola ve Galatasaraylılığa ait bilgiler aktarırken kariyer planlarıyla da yakından ilgileniyor.