Değişik bir sancıdır yazarın çektiği sancı. Ne baş ağrısı ne diş; Beyninde oradan oraya kurulan köprülerin gürültüsü, insanların ayak sesleri, rüzgarlar, fırtınalar; Tüm bunların toplamında ortaya çıkan sancı farklı bir doğumun habercisidir. 
Şu ara bende de böyle bir sancı var. Bundan üçyıl önce bir dörtlemeye niyet etmiştim. Vivaldi`nin Dört Mevsimi var da aşkın neden olmasın dedim ve Vivaldi`nin tek sonatıyla Aşkın Dört Mevsimi 'İlkbahar' ı kaleme aldım; Tamamlamak istemedim ve öylece kaldı. Yayınevimin ve okurlarımın da ısrarıyla devamına başlıyorum şimdi. 
Ve başlamadan önce 'ilkbahar'ı gözden geçirmem gerekti. Karakterlerin bir kaçı aklımdan çıkmış bile. En azından özellikleri vesaire. Aynı karakterlerle devam edeceğiniz üçlemeler dörtlemeler zordur, aslında peşpeşe çıkması lazımdır zira çelişebilirsiniz. 
Mesela bir Tarık karakteri var. Kitapta altını çizer gibi belirtmişim onun duygusal ve ani tepkileri olan biri olduğunu; İlk kitapta böyle olup son kitapta vurdumduymaz biri olarak betimlediğimi düşünün; Kötü olurdu herhalde;
Hâsılı kelam bununla meşgul kafam. Öte yandan kafamda senaryo ve film planları var ileri hedef olarak. Nasip;
Film deyince bugün uzun bir aradan sonra birkaçTarkovsky belgeseli izledim ve kendime geldim. Bu adam beni hizaya sokuyor ne yalan söyleyeyim. Duvarlarım onun resimleri, kitaplığım onun kitaplarıyla süslü. O sadece bir yönetmen değil bana göre büyük filozof. Mahcup bir filozof hem de; Bir ödül törenin de ne kadar mahcup bir şekilde aldığını görüyorum ödülünü. Ve diyorum ki, işte insan! 
Bu adamı ben haftaya konuşayım sizlerle; Olacaksa adam gibi olsun Tarkovsky sohbeti. O buna değer çünkü.
Bir de Shakespeare var ki benim başucu adamlarımdan en başını çeker. Kral Lear şaibeli derken şimdi bir de Atinalı Timon yordu kafamı; Kesinlikle bu iki eser Şekspir`e ait değil eminim. Okur okumaz anlarsınız eğer iyi bir Şekspir okuruysanız. 
E hadi bunu da bilahare konuşalım. Araya sıkıştırmak olmaz. Bu arada vefat eden kedim biricik Sütlacımın ardından da elim pek kalem tutamadı açıkçası; Yeni bir kedi sahiplendim acımı dindirsin diye dört yaşında adı Zeytin; Bu da bir İran kedisi; Ah bu Persianlar, nasıl bağımlılık yapıyor. 
Bunu da mı başka sefere anlatalım; Peki madem;
Hepsinden öte ah içimiz yanıyor ormanlarla birlikte! Hele Bodrum, canım Bodrum, aşkım Bodrum. Dualarım seninle; Ah 48, her şeyiyle güzel Bodrum. 
Yangınsız ve aydınlık yarınlara duasıyla;