Oyuna neyle karşılaşacağınızı bilmeden gideceksiniz, bu seferde aynı hisle gittim.
Çünkü sahnede tek kişi olacak. Oyuncu sadece hikâye de okuyabilir, bir kuklayla da karşımıza çıkabilirdi, başına bir kral tacı takıp bir buçuk saat izleyiciye de bakabilirdi hiçkonuşmadan. İçinde 23 adet karakter ve artı karakterler olan bir oyundan bahsediyoruz. Hamlet Shakespeare`nin en uzun, en çok konuşulan ve hakkında en çok yorum yapılan bir oyunudur. Ölen oğlu için yazdığı da söylenir. Ama daha gerçekçi olan bir sebep daha var yazdığı dönemde kendini çok iyi hissetmediği. Metinde açık ve net bir şekilde kalleşlikten dem vuruyor yazar. Öte yandan içindeki savaşlardan
'Öyle bir savaş var ki içimde dostum, 
Uyku girmiyordu gözüme
Yatağımda işkenceler içindeydim pranga mahkû mları gibi'
23 karakter nereye sığdı diyecek olursanız sahnenin ortasında duran kocaman bir mücevher kutusuna! Bir 'tek taş' almış olsaydım gözlerim bu kadar kamaşmazdı doğrusu! İlk başta anlamadık ne olduğunu. Devasa, kadife kaplı bir şey duruyor izleyicinin karşısında. Ortalık karardı ve kutu yavaşça açıldı, içinden kocaman yontulmuş bir elmas, bir pırlanta çıktı Bülent Emin Yarar &ndash performansı-.
Oyunun yönetmeni Işıl Kasapoğlu`nun da dediği gibi 'Elmasları yontmak, pırlantaya dönüştürmek oyuncunun işi, Bülent`in işi!' 
Koca Hamlet`i tek kişi mi? Nasıl; Kasapoğlu 'Çok açıklamak sihri öldürür' diyor. Haklı. Ben de yazdığım tüm yorumları yarım bırakırım. Okuyan izlesin ve tamamlasın. Fakat şu uyarıyı yapmak istiyorum özellikle Shakespeare oyunlarını gitmeden önce mutlaka okuyun. Tüm karakterleri sindirin ve öyle izleyin. Oyununu bir çok kez okumama ve izlememe rağmen bugün izlemeye giderken yolda tekrar taradım. Hamlet`i kısaltmadan olduğu gibi sahnelemeye kalksalar saatler süreceği bir gerçek. Mesele de kısaltabilmek zaten, doğru bir şekilde kısaltmak. 
Mücevher kutusu açıldığında, sırtına bir sürü karakteri yüklemiş bir sanatçı çıktı karşımıza. Fantastik oyunlar da izledim, çeşit çeşit performanslar, okuma tiyatroları vesaire; Fakat Hamlet dendiğinde salt deneme tiyatrosu gelemez aklımıza. Macbeth`in de gerçeküstü yorumunu izlemiştim yıllar önce ve gerçekten çok güzeldi. 
Hamlet, Danimarka kralının oğludur. Almanya`da eğitimini sürdürürken babasının amcası tarafından öldürüldüğü haberini alır ve annesiyle evlendiğinin! Hükümdar olmak Hamlet`in hakkıyken bir de kral oluvermiştir amcası. Hamlet ülkesine döner. Onun derdi taçdeğildir, tek derdi babasının nasıl ve neden öldürüldüğü. Nöbet tutan iki askerin babasının hayaletini görmesiyle başlar hikâye. Ve biz sahnede tüm bu hadiseleri tek kişinin ellerinden, yüzünden, sözlerinden izledik.
Aynı adam Hamlet`ti, aynı adam kraldı, aynı adam kraliçeydi, aynı adam elinde iğne iplik dikiş diken Ophelia`ydı; ve gözleri yaşlı söylüyordu şarkısını Ophelia:
Nasıl ayırt ederim bir bakışta
Seveni sevmeyenden?
Külahından, tozlu çarıklarından, 
Elindeki değnekten. 
Öldü, güzel sultanım çoktan'
En sevdiğim bölüm kukla kısmıydı; Oyuncu büyük bir ustalıkla sahnesinin ucuna gizlenmiş kukla düzeneğini ellerine geçiriyor ve babasını öldüren amcası ve annesine güzel bir oyun sergiliyor. 
'Olmak ya da olmamak' derken hayatın anlamını sorguluyor Hamlet. 
Yine dekora gelirsek iki farlı mekanizma görüyoruz yukarıda. Biri işlenen cinayetin sembolü, diğeriyse denizin sembolü. Ve denizin üzerinde gezdirilen kâğıt gemi;   Bu performansı herkes izlemeli. 8 yıldır sahnelenen bu oyun için yazılacak sayfalarca şey var fakat nereden başlamalı diyor insan ve düşünüyor bu oyunu Türkiye ilk kez 1912`de Muhsin Ertuğrul`un sahnesiyle izledi; Ne düşünmüştü büyük usta çalışırken ve izleyenler 'olmak ya da olmamak' deyiminin gölgesinde neye ve nereye ulaşmışlardı zihnen;  
  Ve bizler nereye ulaştık bu gece, kimlere ya da nelere kılıçsalladık kalbimizde?