“Çocukluğumdan beri içimdeki aşk bambaşkaydı, nereye baksam iç içe geçmiş alemler zincirinde her şey tablolaşacak gibi gelir bana, bir gün fındık tarlasının ortasına uzandım gökyüzünde ki kartal sürüsünü seyrettim, bir matematik ile gruplaşmışlar, dönüyorlar, işte burada altın oran vardı …”
Sanatçı İlhami Atalay var edilmiş her şeyin ona ilham kaynağı olduğunu bu sözlerle anlatıyor. Son sergisi “Tak Takıştır Yap Yakıştır” ı gezdikten sonra bazı farkındalıklarınız oluşuyor. Türk kültüründe yer alan kümbetler , anadolu kadın başlıkları, mezar taşları ve Türk evlerinin geçiş kapıları üzerine asılan binbir çeşit zil,püskül, ayna gibi eşyalardan ilham aldığını görüyorsunuz. Sergide yer alan kalın ciltli eskiz defterini görünce geleceğe , sonraki nesillere bir şeyler söyleme gayreti olduğunu farkediyorsunuz. Bu aşkınlığı ne bir sergi sınırlarına sokmak ne de soru cevap ile didaktik bir halde olsun istemedim. Hocanın eşsiz ve sıklıkla felsefe barındıran , araya kısa sorular ekleyerek böldüğüm ama özgün akışına çok dokunmadan hazırladığım sohbetini paylaşıyorum…
Babanız sanatçı olmanızı hiç istememiş ama Akademiyi birincilikle bitirmişsiniz ve sizle birlikte bütün çevreniz sanatçı olmuş, çocuklarınız , eşiniz hatta anneniz..
Haklıydı , babamın etrafında sanatçı yok, sanatla geçimini sağlayabilende yok. Mühendis olmamı isterdi fakat benim içimdeki aşk başkaydı anlatamıyordum . Çocukken ressam olacağım diyordum kimse inanmıyordu. Annem ilk defa 77 yaşında atölyeme geldi. “Evladım, ne kadar resim yapmışsın. Ne kadar günaha girmişsin” dedi. “Tamam yapma artık, bunları sat, bitir ondan sonra ben de sana yardım ederim yeniden yaparsın” dedi. “Anne sen resim yapmayı biliyor musun ki bana yardım edeceksin” dedim. “Seni ben doğurdum, sen yapabiliyorsun da, ben neden yapmayım” dedi. Dedim, “al o zaman boyaları ne yaparsan yap.” O sırada Amerikalı bir turistin dikkatini çekmiş annem bütün resimlerine talip oldu. “Hayal Gücündekileri Çizmiş” sergisini açtılar. Davetiye bastırdılar. Annemle beni davet ettiler. Fakat o arada annem vafat etti gidemedik. 81 tane resmini sergiliyordu bu adam. Özür diledi, üzüldüğünü söyledi, ama bir yandan sevindi. Sergisini açtığı sanatçı ölmüştü.
İlk resimlerinizi saklıyor musunuz?
Yirmidört tane büyük albümüm vardı. Resimler, hatıra defterleri, karalamalar. O dönem ki beyoğlu noteri Servet bütün defterlerimi almak istedi. Satılık değillerdi aslında çünkü ortaokul dönemimden itibaren çalışmalarım vardı. Annemin , komşularımızın resimlerini çalışmıştım.Bizi o dönemde divan yolunda bulunan galerimden çıkarmışlardı , ben de Yerebatan Sarnıcı üstünde başka bir yer buldum. Tadilat yapılması gerekiyordu, paraya ihtiyacım vardı. Noterin teklifini kabul ettim. Albümlerin bütün sayfalarını imzaladım ve teslim ettim. Şimdi o sayfalara müzayedelerde rastlayan arkadaşlar oluyor bana haber veriyorlar.
Son serginizde “yapay sanat” yapmadığınızı özellikle belirtiyorsunuz , dijital sanat hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yapay zeka benim yaptığım işi yapamaz. Robotta his,duygu, aşk, heyecan olabilir mi.. Dijital sanat günümüz teknolojisinin arkasına sığınılarak yapılan işlerdir, ışık oyunları kullanılan videolardır. 1980’lerde bilgisayar çıktığında herkes bu yeni makinanın sanatta büyük bir devrim yapacağını düşünmüştü ama öyle olmadı. Bugün çok rağbet görüyor olsa da, sanat denilen şeyin kalıcı olması lazım ortaya bir şey koyması lazım.
Kavramsal sanatta herkes çok laf üretiyor fakat ortada eser yok. Sandalye koyuyor, yatak koyuyor yapay bir hikaye üretmeye çalışıyor fakat gerçek bir felsefe yok. Laf üretiyorlar ve lafı satıyorlar. Ben bir kavram seçtim bir felsefe çerçevesinde 55 ürün ürettim. Bunlar gelecek nesillere kalacak eserler.
SANAT BİR MODA DEĞİL
İnsanlar şimdilik bu dijital işlere bayılıyorlar ama bunlar geçici, sanat bir moda değildir. İnsanlar estetik diyince kaş, göz, yüz anlıyorlar fakat ben estetiği asırlara hükmeden bir güzellik anlayışı olarak düşünüyorum.
Mesela bir barok estetiğini düşünün 500-600 seneyi kapsıyor. Osmanlı mimarisinde yapılan camiler hala o estetiği sürdürüyor. Mimar Sinan’ın yakladığı estetik hala devam ediyor, hala yaşıyor.
Estetik nedir?
Toplumların ve medeniyetlerin asırlar boyunca oluşturduğu kültürel birikimle ortaya çıkan bir güzellik anlayışıdır. Yeniliğin insanlarca kabul edilip asırlarca hüküm sürmesi gereklidir estetik olması için. Anadolu halkının bir estetik anlayışı vardı. Ben resimlerimde anadolu insanının estetiğini anlatıyorum. Yakın zamana kadar eski Türk evlerinin geçiş kapılarının üstüne çakılmış koç başlarına rastlıyorduk. Bazen de çatıların kenarlarından sarkıtılmış nal, kaplumbağa kabuğu, makara, boncuk, zil, püskül, ayna akla ne gelirse alt alta sıralanıyordu. Kimse bunu sorgulamıyor ve yadırgamıyordu. Ortaya doğaçlama halde olağanüstü bir sanat eseri çıkıyordu.
Amacım geçmişten ve gelenekten esinlenerek yeni bir şeyler yapılabileceğini göstermek. Geçmişten geleceğe bir köprü köprü oluşturabilmek. Daha önceki serilerimde de bunu yaptım. Tarihi serim var minyatürlerden hareket ederek yaptığım.
Sanatın evrenselliğine inanıyor musunuz?
Ben globalleşmeye karşıyım. Herkesin aynı şekilde düşünmesini isteyen bir anlayış hakim. İnsanlar modaya göre yüzlerini değiştiriyorlar artık. Globalleşme kişilik özelliklerini yok etmeye çalışır, bütün insanların aynı şekilde düşünmesini ister. Böylece milletlerin kimliğini de yok ediyor. Aynı tip insan üreterek sömürebileceği bir toplum istiyor. Ben de sanatımla buna mani olmaya çalışıyorum.
“YENİ DİNAMİZM” SANAT İLE BİR BAŞKALDIRI HAREKETİDİR
Bu hareket , batı hegemonyası altında can çekiştiğimizi düşünerek , kültürel emperyalizme karşı çıkarak oluşmuş bir felsefedir. Kendi kültür ve inancımızın batılı kültürden ne kadar farklı olduğunu ve farklı düşündüğümüzü, farklı kavramlara sahip olduğumuzu ortaya koyup batıdan farklı tarzda çalışmalar yürütmeyi amaçlayan bir akımdır.
Batı sanatı, eski yunan ve roma kültürü üzerine inşa edilmiştir. Hümanizm ile şekillenmiştir. İnsana dayalı ama insana tapınan bir akımdır. Yunan felsefesine göre insan vücudu en mükemmel sanat eseridir. Çok tanrılı bir inanç sistemleri vardır.
BİZ İNSANI TANRILAŞTIRMAYIZ
Bizim kültürümüzde , sanatın illa insan bedenine dayanması gerekmiyor. Bizim Kültürümüz islam ile şereflenmiştir, Allah soyuttur, bizim meselemiz metafizik ve dünya ötesi ilhamlara dayanıyor.
Batıda yaşamış yada batı temelli eğitim almış pek çok sanatçının ilerleyen yaşamlarında soyut eserler ürettiğini görüyoruz…
Bunun sebebi biraz da şudur; kilisenin sanat üzerindeki etkisi azaldıktan sonra bu hadise oluyor. Atomun parçalanmasından sonra kimse çarmıha gerilmiş İsa yapmaz oldu. Daha bağımsız oldular. Esas bizim inancımızın gereği olarak sanatımızın soyut olması gerekirken batı soyut işler çıkarıyor, müslümanların yapması gerekeni onlar yapıyor.
Bizim sanatımız en baştan soyuttur. İslam sanatında olan simetrik denge başka bir sanatta yoktur. Klasik şark halısını alman bir kadın dokuyamaz.
SANAT ve FİKİRDE BİR DEVRİM ORTAYA KOYMAK İSTİYORSAK BATI KÜLTÜRÜNDEN FARKLI OLDUĞUMUZU AÇIKCA ORTAYA KOYMALIYIZ
Kültürel farklarımızı ortaya koyamazsak yeni ve özgün bir şeyler yapamayız. Bugün Türkiye’de sanat belirli bir zümrenin elinde. Bu zümre emperyalist düşüncede olan sanatkarlara yer veriyor. Bugün çok meşhur bir galeride Alman bir sanatçının eserleri sergileniyor , yahudi soykırımını konu alan bu sanatçının eserlerini getirmek için çok uğraşıyorlar. Hem yüklü miktarda paralar harcanıyor, hem de randevu almak için büyük emek harcıyorlar. Fakat gözümüzün önündeki soykırımı kimse önemsemiyor.
Aylardır Andy Warhol sergisi var ve süresi uzatıldı bu sebeple benim Akm de 6 ocakda açılacak sergimi bile iptal ettiler. Bu tarz bir pop sanatçısı bizim gençlerimize , sanat okuyan talebelerimize ne verebilir? Andy Warhol bir deterjan kutusunu sanat eseri olarak sergileyen bir insan. Bir sanayi ürününü sanat eseri diye yutturuyor. Önce bu deterjan kutusunu Kanada’ya yolluyor ülke vergi koymak istiyor Warhol diyorki sanat eserine nasıl vergi koyarsınız.. Biz bu anlayışda olan sanatçılara teveccüh göstererek kültür emperyalizmine çanak tutuyoruz bundan vazgeçmemiz gerekiyor bizim zaten kendi sanatımızı üretecek çok zengin bir tarihimiz ve kültürümüz var.