Süreli Yayın Araştırmacısı, süresiz kütüphaneci, Zeytinburnu Belediyesi Millet Kıraathaneleri Koordinatörü Selahattin Öztürk, süreli yayın ve kütüphane âşığı.

Selahattin Öztürk, meslekte 38 yılını geride bırakmasına karşın, ilk göreve başlamış bir kütüphanecinin heyecanına, coşkusuna sahip. Kütüphaneden adım atar atmaz, o tutku, meslek disiplininin yanı sıra, kitapların inceleştirdiği zekâ, mizah, güler yüz ile bizleri karşılıyor ve çay, kahve, çorba ikram etmeden de bırakmıyor. 

Türkiye Dergiler Birliği tarafından, 2021 yılında, I. Dergi Ödülleri’nde ‘’Dergi Arşivcisi’’ alanında ödüle layık görülen Selahattin Öztürk ile kütüphaneciliğin zaman tünelinden geçtik, Süreli Yayıncılığı konuştuk.

Selahattin Öztürk kimdir?

Selahattin Öztürk, 1964 yılında Yozgat’ta doğan bir Türk vatandaşıdır. Vatanını seven, çalışmalarına vatan adına değer veren birisi. Liseye kadar Yozgat’ta yaşadı. Liseden sonra üniversite için kütüphanecilik bölümü okumaya, İstanbul’a geldi. Okulun üçüncü sınıfında başladığı kütüphanecilik hayatı şu konuşmayı yaptığımız ânâ kadar dolu dolu devam etmekte. Meslek hayatımın ilk dönemi İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) da 25 yıl olarak geçtikten sonra ayrıldım. Özel projelerde Türkiye’deki sayısallaştırma, nadir ve Osmanlıca eserleri dijitale aktarma projelerinde firma koordinatörü olarak çalışırken yolum, Zeytinburnu Belediyesi Kütüphaneleriyle kesişti. Özel bir davetle geldiğim Zeytinburnu’nda 6,5 yılımızı doldurduk. Bir kütüphane ile başlayan Zeytinburnu Kütüphane serüveni yakında açılışını yapmak üzere hazırlıkları devam eden yedinci kütüphane ile hem aktif kütüphanecilik hayatını hem de İstanbul’daki yaşam serüvenimi de noktalamış olacağım. Nokta değil de aslında bir virgül koyarak, kütüphane hizmetleri, kütüphanecilikle ilgili yayınlar yapmak üzere memleketime Yozgat’a dönme kararı aldım. Kısaca Selahattin Öztürk bu.

İSAM yılları

Meslek hayatımın ilk yılları İSAM’da geçti. Kütüphaneci olmamın ana mekânı İSAM Kütüphanesi. Her biriminde görev yaptım. O dönemde biraz amatör ruhla profesyonel bir çalışma düzenindeydik. Zamana karşı bir yarışın içerisinde kütüphanecilik yaptık. İslam Ansiklopedisi’nin hazırlıkları sırasında kullanılacak kaynaklarını temin etmekti birinci vazifemiz.  Kargo ile hizmetlerin olmadığı o dönemlerde iki gün içerisinde o kaynağı temin etmek adına zamana karşı bir yarış vardı. Tayyar Altıkulaç’ın şu sözü hep zihnimdedir: ‘’Zamana karşı bir proje üretiyoruz, bu projeyi üretirken yürüyen merdivende koşarak ilerlememiz lazım demişti. ‘’  Hayat felsefem oldu bu benim. İSAM kütüphanesine ilk başladığımda kayıtlı 2700 kitabı vardı, hiç süreli yayın yoktu. İSAM’dan ayrıldığımda 230.000 kayıtlı kitap, 844 sürekli takip edilen, 3500 farklı başlıkta 110.000 sayı dergi ile ben İSAM’I bıraktım. Dergilerin tamamı elimden geçti.

selahattin bey

Türkiye’de ve dünyada kütüphanecilik üzerine değerlendirmeleriniz nelerdir?

Dünyada kütüphanecilik hizmetlerini biz yaklaşık 50, 60 yıl geriden takip eden bir ülkeyiz. Ama son 15 yılda kütüphanecilik hizmetlerimizde çok farklı bir gelişme ortaya çıktı. Batıdaki kütüphanecilik anlayışı toplum odaklı, bizdeki kütüphanecilik hizmetleri ise yönetenler odaklı yürüdü. Yönetenin, kütüphaneye, kütüphaneciliğe, kitaba bakışıyla, kütüphane hizmetlerimiz de iyi veya kötü olarak devam etti.

Kütüphaneye bakışımız Avupa’ya veya diğer gelişmiş ülkelerle kıyasladığınızda okumayla da direk ilişkili. Okuma bilincinin, okuma kültürünün yüksek olduğu ülkelerde kütüphane hizmetleri mükemmele varan düzeylerde kaliteli. Çünkü oraları kullanacak olan, okuyucu kitlesi günümüz tabiriyle ‘müşteri’ oradaki hizmetlerin sürekli diri tutulmasına birinci etken. Yönetenlerin biz kütüphane kurduk gelin demesi yerine, halkın isteğiyle şekillenen kütüphane hizmetleri ağırlıklı. Kütüphaneleri orada okur şekillendirirken, bizde tam tersi önümüze ne konduysa onu tüketme, kullanma şeklinde onu da beceremiyoruz aslında. Verilen hizmet mekânlarını hakkıyla kullanma noktasında da tembeliz.

Zeytinburnu özelinde çok güzel kültürel faaliyetler yapılıyor, kütüphaneler göz dolduruyor. Zeytinburnu kütüphanelerini anlatır mısınız?

Zeytinburnu’nda kütüphane hizmetlerinin temeli aslında 2005 yılında Türkiye’de ilk örneği olarak ortaya çıkan Bilgi Evleri ile başlayan bir serüven. Zeytinburnu Kütüphane hizmetlerinin yolculuğu, keyifli ve ülkeye faydalı olan bir yolculuk. 2005 yılında Seyitnizam ve Merkezefendi semtlerinde açılan ilk Bilgi Evleri’nin içerisinde altı yedi bin kitaplık kütüphaneler vardı. Bilgi Evleri’ndeki olumlu dönüşler ve kitaba olan ihtiyacın kütüphane hizmetlerine dönüşmesine bir basamak oldu. Kültür merkezi içerisinde yaklaşık beş bin kitapla başlayan salon hizmetleri, şu anda içinde bulunduğumuz Merkezefendi Şehir Kütüphanesi adı ile çalışmaya başlayan, ilerleyen süreçte Millet Kıraathanesi modeline de örnek gösterilince ismi Merkezefendi Millet Kıraathanesi olarak değişen kütüphanemizle devam etti.

 İsim değişikliğinin bir hikâyesi var mı?

2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Cumhurbaşkanımızın Millet Kıraathaneleri açacağız söylemi sonrasında buraya yaptığı bir ziyaretle başladı. Cumhurbaşkanımız on dakikalık bir ziyaret için geldi ancak içeride bir saat kaldı. Gençlerle sohbet etti, mekânı tanıdı, verilen hizmetin gençlere kattığı olumlu değeri de fark edince seçim programı sırasında burayı iki dakikalık bir video ile tüm belediyelere örnek gösterdi. Sosyalleşme mekânı dedi, burada ciddi sosyalleşme var. Ücretsiz ikramlardan bahsetti, biz bu mekânı kullanan herkese bir plan çerçevesinde çay, kahve ve çorba ikram ediyoruz. Bu hizmeti ilçe ayrımı yapmadan veriyoruz.

OLUMSUZLUKLAR HAYATA GEÇTİĞİNDE FARK EDİLEBİLİYOR

Zeytinburnu kütüphanelerinin mevcut hizmet alanları ve mekânların özellikleri nelerdir?

Bir kısım olumsuzluklar hayata geçtiğinde fark edilebiliyor. Biz burada bir tecrübe birikimi yaşadık. Merkez Efendi’den sonra, kullanım yoğunluğu çok olduğu için yeni kütüphanelere ihtiyaç oldu. Atıl bir mekânı dönüştürerek Seyitnizam Millet Kıraathanesi’ni açtık. Zeytinburnu Millet Kıraathanemiz daha önce kültür merkezi binasıydı, dönüştürüldü, iki katı kütüphaneye tahsis edildi.  O binamızda da farklı bir özellik var. Sadece Zeytinburnu’nda yaşayanlara hizmet veriyoruz. Kütüphanelerimize isim verirken şahıs ismini tercih etmedik, yerel olarak bulunduğu semtin adını yaşatarak, kalıcı olmasını istedik. Veli Efendi, Merkezefendi, Seyitnizam, Kazlıçeşme, Beştelsiz isimlerini bulunduğu semtle İlişkilendirerek kullandık.

Ve çok özel bir proje Kazlıçeşme Sanat Kütüphanesi

Zeytinburnu Kütüphanelerinin farklı bir yüzü. Akademik seviyede bir kütüphane hizmeti sunma noktasından hareketle, Kazlıçeşme Sanat Kütüphanesi hazırlandı. Bulunduğu binanın özelliği de var bir sanat galerisi. Sur dışında tespit edilmiş ilk zemin mozaiği, bina restorasyonu sırasında ortaya çıkan bu mozaikler bina dışında da devam çıktığı için bir Mozaik Müzesi olarak yakında açılışı olacak. Binanın son banisi Abdülhamit tarafından askeri hastane şeklinde hizmete sunulan bir mekân olması, tarihi bir yapı olması dolayısıyla burada müze ve galeriye geleceklerin de ziyaret edebileceği ama sanatla ilgili disiplinlerde, dolayısıyla burada müze ve galeriye geleceklerin de ziyaret edebileceği ama akademik çalışma yapacaklara hizmet vermek amacıyla 10.000’in üzerinde basılı, 210.000 de elektronik kitabı olan bir akademik kütüphane olarak hizmete açıldı. Yüksek lisans, doktora yapanlar, sanatla ilişkili bir disiplinde akademisyenlik veya yazarlık yapanların yararlanabileceği bir kütüphane.

Zeytinburnu kütüphanecilik anlayışında öncü diyebilir miyiz, bu görünürlük nasıl şekillendi?

Zeytinburnu Millet Kıraathanesi bir örnek, öncü. Bizim burada yakaladığımız başarı kütüphane ve kütüphanecilik hizmetlerinin görünürlüğü artırdı. Kullanıcılarımız bizim görünen yüzümüz oldu. Aldığı güzel hizmeti çevresine duyurdu. Sosyal medya paylaşımları ile görünürlüğü arttı. Burası İstanbul ve Türkiye’de ikinci 24 saat açık mekân.

Bu mekânları kullananlardan geri dönüşler nasıl, varsa hatıralarınızdan birini lütfeder misiniz?

Çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Burada ders çalışıp Tıp Fakültesi öğrencisi olan, kaymakam olan, farklı yerlere giden ve burada öğrendiklerini gittikleri yerlerde insanlara anlatanlar var. Zeytinburnu Belediyemizin bir uygulaması var. İlk görev yeri Zeytinburnu olan öğretmenlere bir kültür turu çerçevesinde tanıtım programı yapıyoruz. Tur bitince son noktaları burası oluyor. Burada konuşurken söz çay kahve ikramına geldi. Çay bayat diye şikâyet eden birisi olmuştu dedim. Bir öğretmen hanımefendi el kaldırdı: ‘’Hocam, ben sınava burada hazırlandım. Öğretmenliği bitirdim. İlk görev yerim burası, bir kez olsun bayat çay içmedim diye cevap verdi.‘’ Mekânı kullanmış, başarıyı elde etmiş, göreve başlamış ve burada tecrübelerini paylaşıyor. Bu dönüş çok kıymetli. Kütüphanelerimizin insanlara dokunan bir yönü de bu, toplum içerisinde ortak hareket edebilme becerisi kazandırma noktasında bir itici güç olarak önümüzde.

TAKİP ETMEYİNCE OLMUYOR SÜREKLİ TAKİBE DEVAM

Gelelim bir kütüphanecinin kendi kütüphanesine sizin bir dergi tutkunuz olduğunu biliyoruz?

Kütüphanecilik, disiplinler üstü bir meslek. Tüm disiplinlere hizmet verme noktasında öncüyüz. Zevkli, keyifli bir meslek ben kütüphanecilik mesleğinde 38 yılımı bitirdim. Fakat bunun 38 yıl içerisinde süreli yayın kütüphaneciliği yaptım ağırlıklı olarak. Ayrı bir meşgale, ayrı bir heyecan, ayrı bir titizlik gerektiriyor süreli yayıncılık. Takip etmeyince olmuyor, sürekli takibe devam. Bir an için gözünüzü dergi/süreli yayından ayırdığınız zaman koleksiyonunuz eksik kalabiliyor. Kitap tek cilt veya bir kaç cilt, tamamlama imkânınız var. Ama bir dergideki eksikliği iki yıl sonra bulabilme imkânınız yok veya çok zor. Dergi koleksiyonunuzu canlı tutabilmek için sürekli takip gerekiyor.

Ben koleksiyoner değilim. Bu kütüphanecilik noktasından başlayan bir tutku. Amacım Türkiye süreli yayınlarını toplu bir katalogda bir araya getirmek. Katalog yaparken de künyeyi dergiye hayat verenin adıyla şekillendirmekti. Bir vefa borcu gibi bildim. Evimde 4500’e yakın, tür, dil ayrımı yapmadan birikmiş ilk sayı arşivim var. Tek şartım Türkiye sınırları içinde basılmış olması. Çocuk Süreli Yayınları, Manifestolarıyla Dergiler, Edebiyat Dergileri, Edebiyat Dergilerinde Çanakkale, Kütüphanecilik Dergileri, Osmanlı’dan Günümüze Mizah Dergileri, Ankara Süreli Yayınları konu başlıklarıyla çok sayıda sergi düzenledim. Süreli yayınlara farkındalık oluşturmak adına yaptığım çalışmalar bunlar. İlk defa yayınlandığını duyduğum bir dergiye şu duayı ediyorum: ‘’İnşallah üç haneli sayılar görürsünüz.’’ Haftalık dergiler için dört diyorum ama.

Geçmişe dönüp bakınca keşkeleriniz var mı, geleceğe dönük hayaller?

Bitiremeyeceğim hiçbir çalışmaya başlamadım desem yalan olmaz. Gözüm o işi bitireceğimi kesiyorsa başlıyorum, başladığım projeyi de Allah’ın izniyle bitiriyorum. Öyle bir yaklaşımla keşke şunu da yapsaydım noktasına gelecek bir çalışmam olmadı. Ama yapmayı hayal ettiğim çok şey var. Onları da yeni hayat dönemim Yozgat’ta elimdeki malzemeyle başlayıp, Ankara ve İstanbul kütüphaneleri destekli olarak tamamlamayı düşünüyorum.

hulya