Muammer Erkul, çok yönlü, manevî değerlerini sanatın gücüyle harmanlayan, kendi ifadesi ile “Dünyanın en güzel yeri olan” Beykozlu bir sanatçı.

Büyük Gazze katliamının başladığı günden itibaren, savaş günlükleri misali tarihe her gün bir çizgi, bir dokunuş, bir feryat bırakıyor. Birlerin bin olup, farkındalıkların halka halka büyümesi amaç. Acılara şahitlik ettiğimiz, şahitlikler çağında kendine düşeni yapmanın vicdanî sorumluluğu, bireysel imtihanını kendi sanatı ile verme çabası.

“Damlaları ısrarla aynı yere damlatırsan o damlalar taşı deler diye biz de damlatmaya çalışıyoruz, her gün bir karikatür çizerek.” diyen Muammer Erkul ile Gazze karikatürleri ağırlıklı söyleşimizi siz kıymetli okurlarımıza sunuyoruz:

Müzeyyen Hülya Günay: Çok yönlü Muammer Erkul’un hayat yolculuğu nasıl başladı ve nasıl ilerledi, bizimle paylaşır mısınız?

Muammer Erkul: Muammer Erkul profilinde “yazar, ressam, yayıncı” yazıyor. Dünyanın en güzel yeri olan Beykoz’un İncirköy’ünde doğdum. Gazetelerin kurşun harflerle basıldığı zamanlardan ofsete ve günümüzdeki dijital yayınlara kadar her dönemde; gazete ve dergi sayfası hazırlamaktan köşe yazarlığına, çizgi romandan kitap kapağına kadar hemen her işi tanıdım ve yaptım.

Müzeyyen Hülya Günay: Gönül isterdi ki barışın çizgilerini konuşalım. Fakat Filistin kanayan, iyileşmeyen yaramız. Neler söylemek istersiniz?

Muammer Erkul: Bugünkü konuşma sebebimiz katliam, savaşın çizgilere yansıdığı karikatür. Keşke çok daha tatlı bir konu olsaydı fakat maalesef gene “Acının başkenti Filistin” diyeceğiz. Bu savaş, sadece Filistin’deki bir avuç Müslümanın değil, ümmet olarak hepimizin, tüm dünya insanlığının derdi ve öyle olması lazım.  İşte bu farkındalığı oluşturmak için başladım bu seri karikatürleri çizmeye.

Whatsapp Image 2023 12 21 At 13.25.13 (3)

Müzeyyen Hülya Günay: Sanatın gücü, sanatçıyı sahiplenmek noktasında neredeyiz, nasıl değerlendirirsiniz?

Muammer Erkul: Şuna inanıyorum ve onlarca yıldır durmadan söylüyorum: Sanatçın yoksa sanatın yok, sanatın yoksa yarınların yok!

Zaten biz hep bunun acısını çekiyoruz. Enteresan şekilde “sanatçı yetiştirmemek” üzerine planlanmış, sanki başımızda bir kâbus var, karabulut var.

Biz dediğim, milliyetçi muhafazakâr nesil, ümmet millet. Bu millete, dine, imana düşman olanlar zaten bunun dışında kalıyorlar ve bunu yapmamamızı istiyorlar. Ama ilginç bir şekilde üzerimizde ölü toprağı serpilmiş! Son yirmi yılda hayatımıza hızla giren sosyal medya, hazır bilgisayar programları, teknolojinin rahmetinden ziyade zehrini akıtır hale geldi. Var olan sanatçıları yok etmek üzerine sanki bir gizli plan ortaya konuldu.  Her şey yapaylaşıyor. Var olan sanatçılar tamamen yok farz edildi ve sanki ölmeleri bekleniyor ve bunları örnek alacak yenilerinin yetişmesine de mani olunuyor. Nasıl oldu bilmiyorum, bizim olan insanlarımız bunun farkında değiller. Biz olan, bizim değerlerimizi yansıtan insanlarımız unutturuldu.

Uluslararası güce sahip, hiçbir inanç sistemine aidiyeti olmayan, madde uğruna manayı yakıp yıkan şeytanın yavrularının, şeytana tapanların popüler ettiği insanlar da zehir saçan varillere veya ne zaman patlayacağı belli olmayan serseri mayınlarına benziyor. Bizler kendi sanatçımızı sahiplenmede yetersiz kalıyoruz. Komplekslerimiz var.  Müslüman sanatkâr mütevazıdır. Bu tevazuya; “ha o mu, işte bizim üst katta oturan Ahmet efendi, bizim sokaktaki filan kişi” gibi bir değersizleştirme ile bakılırsa, kayıp çok büyük olur.

Zaten çok büyük kayıptalar…

Ve yarınları yok işte bu adamların.

Whatsapp Image 2023 12 21 At 13.25.13 (1)

Müzeyyen Hülya Günay: İslamiyet döneminden sonra sanatın dünü ve bugünü arasında kıyas ile yarınlarımız gençlerimiz hangi noktada?

Muammer Erkul: Bin yıl sürmüş bir medeniyet var, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetleri. Bu çağlarda zengin insanların kendi hattatları vardı, nahhatları vardı, nakkaşları vardı, şairleri vardı, sanat ve ilim ehline müthiş saygı gösteriyorlar, destekliyorlardı. Bu insanlar kolay mı yetişiyor. Önce, Allah vergisi bir kabiliyetin olacak. Bir ömür bunun peşinde gideceksin. Yetmez; bu işin ustalarını, pirlerini, hocalarını hem de adımlarına basa basa takip edeceksin. Bu da yetmez, arkanızda onlarca asırlık bir kültür, medeniyet, dağlar gibi bir birikim olacak. Ve bu işi destekleyenler, rağbet edenler olacak. Yani o muhteşem asırlarda bir insan sanatkârsa ve milletine, dinine vatanına ihanet içinde değilse ne onun sırtı yere gelir ne de sanatına halel gelirdi.

Sevgili Peygamberimizin de şairleri vardı. O zamanlar söz sanatı çok meşhur olduğu için insanlar şiirlerden, veciz sözlerden etkileniyorlardı. Hazreti Peygamberimizin de desteklediği meşhur şairler vardı ve Efendimiz şöyle diyordu: “Sizin sözleriniz, yazdıklarınız, sanatınız, atılan oklardan daha fazla tesir eder düşmana!”

İşte bundan da örnek, ibret almamız lazım. En azından peygamberimizin bu sünnetini dikkate almamız lazım.

Çocuklarımız her şeye çok hazır, hızlı erişiyor, hızlı tüketiyor. Maalesef görünür, görünmez her taraftan ok gibi tehlike yağıyor çocuklarımızın üzerine. Sanal âlem başta olmak üzere bazı karikatür yayınları hanelerin içine dahi giremeyecek derecede ahlaktan yoksunken, çocuklarımızın hayatının ortasında. Kendi çocuklarımız bunları görüyorlar ve onları model alıyorlar. Evimizde konuşulmasına dahi izin vermeyeceğimiz müstehcen görüntü, söylemler her an ulaşılabilir vaziyette, çocuklarımıza kendi ailesinden daha yakın. Biz de değerler eğitimi vermediğimiz evlatların, bizim gibi olmasını bekliyoruz. İşte böyle bir yanılgı içindeyiz.

Karikatürün bugünü ve yarını…

Sanatkârların desteklemesi lazım ki, arkadan yeni yeni sanatkârlar gelsin ve yarınlarımız var olsun.  Çizgi, çizgi roman ve karikatür sanatında maalesef bu ülkede yaşayan son kişi benim! Yani bu konuda bu kadar can acıtan, bu kadar korkunç bir şey olamaz, son kuşak bizleriz. Devamı da yok, işte çizen de ancak üç kişi beş kişi...

Whatsapp Image 2023 12 21 At 13.25.13 (2)

Müzeyyen Hülya Günay: Sorun ne?

Muammer Erkul: Karikatüre rağbet yok ki, diye iddia ediliyor. Rağbet olmaz olur mu? İşte Avrupa’daki uyduruk bir dergi Hazreti Peygamber ve Kur’an-ı Kerim ile alakalı bir şeyler çiziyor. Cumhurbaşkanımız dâhil bütün dünyadaki Müslümanlar o bir tane hadsiz karikatüriste cevap vermekle uğraşıyor. Yahu sen bunun karşısına on tane karikatürist yetiştir, imkân sağla, o cenabet adam orada çizdiğine çizeceğine pişman olur!

Yani bir boksör ringe çıkmış sana meydan okurken sen kaykaycı yetiştirmekle uğraşırsan olmaz. Onun muadili olan, onun karşısında duracak, onun mesleğini ondan daha iyi yapan adamlarının olması lazım. Senin karikatüristin yok ve sen devlet yetkililerini karikatüriste cevap vermeye mecbur bırakıyorsun. Cevap vermek önemli de, senin adamın yok. Sanatın yok çünkü sanatkâr yetiştirmemişsin!

Müzeyyen Hülya Günay: Gazze’deki katliamı çizgilere yansıttınız duygularınızı paylaşır mısınız?

Muammer Erkul: Bu iş bana söylenmedi, emredilmedi. Ama senin içinde sıkışan bir şeyler var ve sen onları yazarak ifade edemiyorsun, birilerine anlatınca belki yersiz oluyor, peki görsel olunca?

Birincisi; vazife kabul ediyorsun, emredilmiş addediyorsun kendini. Sanki bir memurmuşsun da amirin emir vermiş şunu bugün yapacaksın gibi. Bir mecburiyet hissediyorsun, çünkü görüyorsun orada her gün insanları öldürüyorlar, çocukları öldürüyorlar, bilerek çocukları öldürüyorlar yani. Hamile kadınları öldürüyorlar bilerek doğumhaneleri hastaneleri okulları bombalıyorlar. Küfür edemiyorsun ne yapacağını bilemiyorsun. Kasten yapıyorlar. Yani öyle bir şey yapman lazım ki küfür de azar da kurşun da bomba da olsun ve hepimiz için ha gayret olsun.

 Savaşın başladığı ilk haftadan beri her gün bir tane karikatür çizmeye çalışıyorum. Diyorum ki Hazreti Peygamberin sünnetidir. En azından o taraftan bakalım mevzuya. Her çizdiğim karikatür her yaptığım iş inşallah bir farkındalık oluşturur. Gidip oradaki çocuk katillerini öldürecek halimiz yok, elbette dua edeceğiz hepimiz duacıyız. En azından her karikatürün Filistin’deki siyonistlerin tepesine inen bir bomba gibi olduğuna inanarak, dualar ederek çizmeye çalışıyorum bunları. İki ayı geçti. Her gün bir tane yapmaya çalışıyorum. Bir farkındalık da oluşmaya başladı. Müslümanlar uyanıyor bir şekilde, karikatür çizmiyorlarsa da çizenlerle muhatabını birleştiriyorlar. Etkisini biliyorlar yani. Bu da bizlere, sanatkâr ve sanatseverlere umut veriyor.

Damlaları ısrarla aynı yere damlatırsan o damlalar taşı deler diye biz de damlatmaya çalışıyoruz her gün bir karikatür çizerek.

Whatsapp Image 2023 12 21 At 13.34.34

Müzeyyen Hülya Günay: Ne kadar vakit harcıyorsunuz?

Muammer Erkul: Bunlar, hani üstünkörü yaptığım şeyler değil. Normal mesai harcıyorum ben bu işe. Her çizim her karikatür, düşünce safhasından bahsetmiyorum en az 5-6 saat alıyor. Çünkü bildiğin illüstrasyonlar yapıyorum. Bir de takıntı oluştu aman hata olmasın, yanlış anlaşılmasın, en basit bir kelime, mana bile olsa, yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalışıyorum ki kalıcı olsun. Onun için zaten sergi olmasını kitap olmasını isteyenler çıkıyor. Ben de her yerde paylaşılsın istiyorum.

Müzeyyen Hülya Günay: Rami Kütüphanesi’ndeki etkinlik hakkında bilgiler paylaşır mısınız?

Muammer Erkul: Tarihi Rami Kışlası, titizlikle elden geçti. Çok güzel bir yer oldu. İşte burada kurulan bir kütüphane var, dillere destan. Bu kütüphanenin özel bir bölümünde, ay boyunca sürecek olan etkinliğin içindeyiz. Filistin’de yaşanan zülüm unutulmasın ve herkese aktarılsın diye çalışmalar yapılıyor. “İnsanlık için Kayıt Altında inisiyatifi” denen bu etkinlik, eminim ses getirecek. Sanatçılara, kültür ve ilim ehline, siyasilere, herkese açık. Söyleyecek sözü olan herhangi bir vatandaşın da gelip düşündüklerini kayıt altına aldırması mümkün. Orada bir kameraman daima hazır bekliyor. Hepimiz, sanatımız ve bütün kabiliyetimizle kayıt altına alınacak eserler hazırlamaya çalışıyoruz. Ben de bazı günlerde etkinlik dâhilindeki Karikatür Masası’nı kullanıyorum.

Whatsapp Image 2023 12 21 At 13.30.29

Müzeyyen Hülya Günay: Divanyolu Dergisi’nde geçmiş yıllarda 4 sayıda Kudüs’e yer verdiniz. O günden bugüne acı aynı, acıyı, tarihi her dönemde sanata yansıtmaya çalıştınız. Neler söylemek istersiniz?

Muammer Erkul: Divanyolu dergisi bizim “ kültür, sanat, tarih, edebiyat ve hayat” yolculuğumuzdu ve sayfalarını her sayıda eskimeyen konulara açtık. Ağlayan şehir, dedik… Filistin’de soykırımın ne zaman başladığını anlattık… Filistin; sadece, birkaç milyon kahraman Filistinlinin davası değildir. Kudüs ümmetin namusudur, dedik… Filistin’in başkenti Kudüs ilk kıblemizdir, imtihanımızdır, yalnız değildir, dedik… Selefilik ve Yahudilik isminde özel bir dosya hazırladık. 

Sadece Divanyolu’nda değil, bütün gazete ve dergilerde, sosyal medyanın bütün hesaplarında Siyonizm lanetlense az gelir ve yeryüzündeki bütün gözler hep beraber yaş dökse Filistin’de katledilen bir bebeğin acısını yıkayamaz.