Çocuklara ve kadınlara farklı dallarda spor eğitimi veren ve sağlıklı yaşam için sporun şart olduğunu ifade eden Milli sporcumuz Gülten Köse ile sporun ruh ve beden sağlığımıza katkılarını konuştuk.

Milli sporcumuz Gülten Köse ile sporun ruh ve beden sağlığımıza katkıları üzerine konuştuk

Otuz yılı aşkındır sporla aktif olarak ilgileniyorsunuz ve ülkemizi yurt içinde ve dışarıda temsil eden ve başarılar getiren bir sporcusunuz.  Yirmi yıldan beri de ağırlıklı olarak çocuklara ve kadınlara spor eğitimi veriyorsunuz. Bu işe nasıl başladınız?

Ben şuna inanıyorum; insanlar yetenekleri ile doğarlar. Ben kendimi potansiyel olarak spora hep yatkın hissettim ve spora olan sevgim beni doğal olarak bu alana itti. Spora aktif olarak başlamama vesile olan kişi ise değerli hocam Prof Dr. İbrahim Öztektir.  Spor hayatıma ve bu alandaki başarılarıma büyük katkıları olan hocama teşekkür borçluyum.

Spor hayatıma ilk başlamam ise ilginç bir olayla gerçekleşti:  İlkokul ikinci sınıftayken okulumuzun hemen yanında bir futbol sahası vardı ve burada çocuklar belli vakitlerde atletler eşliğinde koşarlardı. Bir gün okuldan çıkmış evime gidiyordum burada yoğun bir kabalağın olduğunu gördüm. Çocuklar koşmaya başladılar. Meğer koşan çocuklar atletler eşliğinde seçilen ve yarışmaya hak kazananlarmış ve o yarışma 23 Nisan Minikler Koşusuymuş. Ben bunların hiç birini bilmiyordum gayri ihtiyarı koştum ve çocuklara dâhil oldum. İnsanlar tezahürat yaparak alkışlıyorlardı bu beni motive etti ve yarışı birincilikte tamamladım. Fakat benim yarışmacı çocuklardan biri olmadığımı anladılar ve madalyayı yarışmayı benim arkamda tamamlayan çocuğa verdiler beni de okulumuzun orada bulunan beden eğitimi öğretmenine teslim ettiler. Beden eğitimi öğretmenim beni spor faaliyetlerine dâhil etti ve bu konuda destekledi.

İlkokulu bitirdikten sonra spor hayatıma kaldığım yerden devam ettim ve değerli hocam Prof. Dr. İbrahim Öztek’in teşvik ve telkinleri ile ideallerimi belirledim ve sporu bir yaşam tarzı olarak gördüm.  18 yaşında Liseler arası Atatürk Kır koşusunda on bin metrede üçüncü oldum ve aldığım ödül spor hayatıma geçişimi kolaylaştırdı. Artık bu alanı tanıyordum, çalışmalarıma judoyla daha sonra da tekvandoyla devam ettim.

Milli sporcuyum ve 8 defa Türkiye Şampiyonluğum, birçok İstanbul Şampiyonluğum ve uluslararası derecelerim var.  Yirmi yıldan beri de ağırlıklı olarak çocuklara ve kadınlara spor eğitimi veriyorum ve sporun hayatımıza mutlaka dâhil olması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca tekvando antrenörlüğü ve hakemliği yapmaktayım, spor benim için bir aşk, bir hayat tarzıdır.

Toplum olarak spora yeterince vakit ayırdığımızı düşünüyor musunuz?  

Ben şu an ağırlıklı olarak çocuklarla ve kadınlarla çalışıyorum ve eğitim çalışmalarıma katılan hanımlar sporun kazanımlarını deneyimleyerek görüyorlar. Biliyorsunuz geçmiş dönemlerde kadınlar eğitim ve çalışma haklarından mahrum bırakıldılar. Resmi kurumlarda başörtüsü yasaktı ama mahallede de gizli bir baskı vardı ve kadının spor yapması abes karşılanırdı. Spora ağırlık verdiğim Lise döneminde annemin kadın sporla ilgilenmez ne işine yarayacak deyip engellemeye çalıştığını hatırlarım. Dinimin belirlediği ölçüleri koruyarak spor yapabilirim ama bir de dinden olmayan örflerimiz var, bunları ayırmak gerekir. Geçmişte bizler hem örfü alışkanlıklardan beslenen yakınlarımızla hem de başörtüsünü yasaklayan kesimlerle mücadele ettik. Hamdolsun kadınlar artık iş hayatında, eğitim hayatında ve sosyal faaliyetlerde tesettürlü olarak yer alıyorlar. Kadınlar birey olarak sahip oldukları haklarının farkındalar ve daha zinde kalmak ve daha başarılı olmak için spor yapıyorlar.  Kendilerini ifade edemeyen ya da eşinden baskı gören kadınlar da bu alana ilgi duyuyor ve sporla güven duygularını geliştiriyorlar.

Spor eğitimine katılanlar çalışmaların sonucunda neler elde ediyorlar, beklentilerine ulaşabiliyorlar mı?

Bu onların spor çalışmalarını ne kadar ciddiye aldıkları ile ölçülebilecek bir şey. Mesela kilo vermek isteyen bir kadın eğer beslenme düzenini disipline etmezse spor yaparak daha fazla kilo alabilir. Spor destekleyici bir şey ancak bunun yanında yeme düzenini de değiştirmesi gerekir. Spor sağ ve sol beyni geliştirerek zihnen güçlendiriyor ve kadınlar bunun farkına varıp sporu hayatlarına dâhil ediyorlar.

Eşleri ile sorun yaşayan ve güven duyguları kırılan kadınların da sporla güçlendiğini ifade ettiniz, biraz açıklar mısınız?

Buna verebileceğim o kadar fazla örnek var ki keşke insanlarımız sporun getirdiği faydaların farkında olsalar ve kullanabilselerdi. Sekiz yıl önce şiddet mağduru bir hanım gelmişti, çocuk yaşta evlendirilmiş üç çocuk sahibi olmuş ve eşinden hep şiddet görmüş bir kadındı. Düşüncelerini bastırıp,  içine kapandığında daha az şiddet göreceğine inanmış ve varlığını hissedemeyeceğiniz kadar sinmişti. Bu bayanı hem çalışmalarımıza dâhil ettim ve hem de psikolojik destek alabilmesi için yönlendirdim. Bir taraftan tedaviye devam etti diğer taraftan spor çalışmalarına katıldı ve altıncı ayın sonunda “burada kendimi buldum, kendimi ifade edebilecek cesareti kazandım” dedi ve çalışmalarına sosyal aktiviteleri de ekledi. Hanımefendi yaşadığı ruhsal sorunlar için tedaviye devam etti ancak sporu hiç bırakmadı ve bir yaşam tarzı haline getirdi.

Eşleri tarafından aşağılanmış, horlanmış, şiddete maruz kalmış pek çok talebem oldu ve çalışmalarımızın sonucunda kendilerini ifade etmeyi ve insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmayı öğrendiler. Spor Allah’ın bahşettiği bir potansiyel, insanlar bu potansiyellerini kullanmalı ve faydalı hale getirmelidirler.

Sporun ruhsal ve bedensel sorunlar için sağaltıcı bir güç olduğunu ifade ediyorsunuz, peki hangi hastalıklarda daha etkili oluyor?

Talebelerimden çoğu kaygı bozukluğu, fobik sorunlar, özgüven eksikliği, depresyon, dikkat dağınıklığı, motivasyon düşüklüğü, obezite gibi sorunların iyileşmesine katkı sağlar ümidiyle geldiler ve yaptığımız çalışmalar sonucunda olumlu sonuçlar aldılar. Ağır bedensel hastalığı olan talebelerim de oldu ve fayda elde ettiler. Bu konuda beklenen sonuca ulaşabilmeleri için doktorun önerdiği tedaviye riayet etmeli ve sporu da destekleyici bir güç olarak kullanmalılar.

Hanımlar interneti açıp buradan gördükleri egzersizleri yapmaya çalışıyorlar siz bunu tavsiye ediyor musunuz?

Hayır bunu asla tavsiye etmem. Kişinin tansiyon, şeker ve benzer bir rahatsızlığı olabilir ve uzman tarafından değerlendirilip rahatsızlığına uygun bir egzersiz seçmediği için de tehlikeli durumlar ortaya çıkabilir. O nedenle spor yapmak isteyenler mutlaka bu alanda uzman olan bir kişiyle çalışmalı ve kendisine neyin uygun olduğunu bilmelidir. Özel rahatsızlığı olan kişiler ise mutlaka doktordan onay almalıdırlar. Ama kısa mesafeli yürüyüşler herkes için uygun olabilir.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Kadın, erkek, genç, yaşlı çocuk hemen herkes sporun herhangi bir dalı ile ilgilenmeli ve bu alanın içinde yer almalıdırlar.

Sağlıklı nesiller ve sağlıklı bir toplum için spor bir hayat tarzı haline getirilmelidir.  Spor yapmak istiyorum ama hiç vaktim yok diyen insanlar ise yakın mesafeli yürüyüşler yapmalı,  yaşam tarzlarını değiştirip hareketli bir hayatı seçmeli ve yaşam koşullarına ve bünyelerine uygun bir sporla mutlaka meşgul olmalıdırlar.