Vakıf hâdimi, kültür insanı, gazeteci-yazar, koleksiyoner İbrahim Ethem Gören ile çalışmaları ve hizmet alanları özelinde bir mülakat gerçekleştirdik.

İTTİFAK: Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

 

İbrahim Ethem GÖREN: İbrahim Ethem Gören, aslen Tekirdağlı ve Bosna Hersek kökenli bir ailenin evladıdır. Üniversite yıllarımızda arkadaşlarımızla birlikte Tepe Edebiyat-Sanat Dergisi'ni yayınladık. Tepe Edebiyat Dergisi, 35 sayı yayımlanan bir dergidir. Edebiyatın ve sanatın her alanında yazılar ve çizimler içeren bir dergidir. Tepe Edebiyat Dergisi, bizim için aslında bir okul oldu ve orada önemli hizmetlerde bulunduk.

Öğrencilik yıllarımızda öğrenci yurdunda kalmış olduğumuz Osman Bülent Manav, Seyfettin Kurt, Sait Akdağ, Mustafa Soygüllücü gibi arkadaşlarla birlikte yayıncılık ve matbaacılık yaptık. Tepe Edebiyat-Sanat Dergisini de yayıncılık-matbaacılık şirketimizin bir ürünü olarak yayınladık.

İTTİFAK: Gazetecilik/yazarlık serencamınız...

İbrahim Ethem GÖREN: 1995 yılının Ocak ya da Şubat aylarında Yeni Şafak gazetesi yayınlanmaya başladı. Evvelemirde Yeni Şafak gazetesine İslâm-Türk sanatlarıyla ilgili birkaç yazı gönderdim ve akabinde orada yazmaya başladım.

Bir dönem Ortadoğu Gazetesi'nden bir teklif aldım. Benden edebiyat-sanat sayfası hazırlamamı istediler. Ortadoğu Gazetesi'nde haftada 2 gün, Salı ve Cumartesi günleri edebiyat-sanat sayfası hazırladım.

11 yıl boyunca Dünya Bülteni'nde düzenli olarak ve Son Devir haber portalında ise düzenli ve düzensiz olarak yazılar kaleme aldım. Ayrıca "Dünya Bizim" portalında da kültür-sanat yazılar yazdım.

MÜSİAD'ın (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) Çerçeve Dergisi'nde kültür-sanat yazıları kaleme aldım.

İttifak Gazetesi kurulduktan sonra ise gazetenin imtiyaz sahibi Recep İncecik’in talebi üzerine yazılar yazdım. İttifak Gazetesi'nde şu ana kadar 500'den fazla yazı kaleme aldım.  

İTTİFAK: Kitaplarınız...

İbrahim Ethem GÖREN: Sanatın ve Sanatkârın İzinde isimli kitabım Kuveyt Türk Katılım Bankası Yayınları nezdinde sanatseverlere ulaştı. Editörlüğünü yaptığım kitaplar da mevcuttur.

 

İTTİFAK: Birkaçının ismini istirham ediyorum.

İbrahim Ethem GÖREN: Tabii ki... Yakın zaman önce Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınladığı Medeniyet Âleminde Yazı ve İslam Medeniyetinde Kalem Güzeli’ni zikredelim evvela.

Osmanlı Devri İstanbul Camileri (3 Cilt-Turing Yayınları),  Tezhip Yolculuğu (Mist Yayıncılık), Harem Çinileri (Mist Yayıncılık), Kadın Sanatçılar Esmalar ve Hilyeler (Yıldız Holding), Hakikatin Sonsuzluğunda Vedûd’a Yolculuk (Özel Yayın), Babam (Özel Yayın), Türkiye ve Avrupa (BYV Yayınları), Muhteşem Karahisari Kur’an-ı Kerim’i Koltuk Tezhipleri (Nakkaş Tezyini Sanatlar Merkezi Yayınları), Klasik Türk Sanatlar Yıllığı-2013 (Diyanet İşleri Başkanlığı) editörlüğünü üstlendiğim kitaplardan bazılarıdır.

2000'li yıllarda Boğaziçi Yöneticiler Vakfı'nda vakıf müdürü olarak görev yaptım.

bunu koy

İTTİFAK: Boğaziçi Yöneticiler Vakfı faaliyetlerinizden bahseder misiniz?

İbrahim Ethem GÖREN: Boğaziçi Yöneticiler Vakfı, Boğaziçi Üniversitesi mezunlarına, öğrencilerine ve iş dünyasına hizmetleri bulunan güzide bir kurum. Yaklaşık 25 yıl boyunca vakıf müdürü olarak burada görev yaptım.

Vakıflar, sosyal dokunun korunması, muhafazası ve kadim değerlerimizin gelecek nesillere aktarılması konusunda son derece önemlidir. Gençlere rehberlik edilmesi konusunda da büyük hizmetleri vardır. Boğaziçi Yöneticiler Vakfı'nın da böyle bir misyonu bulunmaktadır.

Oradaki 25 yıllık hizmetin ardından Cenab-ı Allah'ın yardımıyla İyilik ve Sağlık Vakfı'nın kurulması konusunda önümüz açıldı. Yani, bir nevi oradaki misyonumuzu tamamladıktan sonra İyilik ve Sağlık Vakfı'nda hizmetlere başladık.

İTTİFAK: Boğaziçi Yöneticiler Vakfı’nda müdür olduğunuz dönemde kamuoyuna sizin yazılarınızla yansıyan “Şehitlik Dergâhı”ndan bahseder misiniz?

İbrahim Ethem GÖREN: Şehitlik Dergâhı, Boğaziçi Üniversitesi'nin içerisinde özel bir alandır. Şehitlik Dergâhı, İslam toplumunda Uhud'dan sonra ikinci toplu şehitliği temsil eder. Tarihi, 1450-1451'li yıllara gider... İstanbul’un fethini takiben Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı, Âsitâne için mânevî ir ocak olmuştur.

İTTİFAK: Burada tasavvufun hangi neş’eleri yaşanmıştır?

İbrahim Ethem GÖREN: Evvelemirde Bayramiyye... Anadolu'nun mânâ hamurunu yoğuranlardan Bayramiyye tarikatının kurucusu, Allah dostu, büyük bir zat, kutup, Anadolu evliyalarının baş tacı Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’nin (ks) pek çok halifesi olmakla birlikte, bilinen birkaç meşhur halifesi vardır. Bunlardan biri, Fatih Sultan Mehmed'in hocası Akşemseddin’dir. Diğeri, Eşrefoğlu Rumi’dir. Bir diğeri ve daha az tanınanı ise Şehitlik Dergâhı’nın müessisi Mahmud Bedreddin'dir. Rahmetullahi aleyhim ecmain.

Mahmud Bedreddin (ks) ve yol arkadaşları için “kolonizatör Türk dervişleri de denilmektedir. -İstanbul Üniversitesi'nin meşhur hocalarından Ömer Lütfü Barkan’ın “İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri” serlevhalı makalesi okunmaya, incelenmeye, üzerinde tefekküre sezâdır.-

Kolonizatör Türk dervişleri, dönemin padişahının talimatıyla Rumeli'ye gönderilirler.

İTTİFAK: Mesela...

İbrahim Ethem GÖREN: Mesela Bosna'ya giderler, oraya yerleşirler ve orada İslam dinini hâl ve kal lisanıyla yaşarlar. Bununla birlikte tarımla meşgul olurlar, ticaret ve hayvancılık yaparlar. Bölgenin ihtiyaçları hangi sanat veya zanaat türüne müsaitse o alanda çalışıp üretirler.  Oradaki yerel Hristiyan halk, bir süre sonra bu dervişlerin ticaretlerinin ve sözlerinin doğru olduğunu ve hiç kimseyi incitmediklerini, doğaya karşı çok dikkatli davrandıklarını fark eder. Bir süre sonra Osmanlı askerleri o kapılara dayandığında, surları ve kapıları bu dervişlerin önünde açarlar. Dolayısıyla Kolonizatör Türk dervişlerinin İstanbul'un fethinden (1453) ve  Bosna'nın fethinden (1463) önceleri oralara giderek içten içe bir fetih gerçekleştirdiklerini belirtmek gerekir.

Boğaziçi Üniversitesi'nin içindeki Şehitlik Dergâhı’na tekrar dönersek... Mahmud Bedreddin, yanında yaklaşık 200 kişilik ailesi ve askeriyle birlikte Bizans'ın kapısını çalar. Osmanlı ve Bizans arasında sürekli bir mücadele ve savaş olmadığı, ticaret de yapıldığı bilinmektedir. Mahmud Bedreddin’in maiyetinde bulunanlar, Bizans'tan, bugünkü günde Boğaziçi Üniversitesi'nin içinde bulunan bölgeyi; Rumelihisarı sahilinden Zincirlikuyu'ya kadar kiralayarak hayvancılık ve ticaret yapar. Bu kişilere "Kolonizatör Türkler" denildiği gibi, aynı zamanda "Muhyî Türkler" de denir. Aslında bu kişiler askerdir ve nihai amaçları Osmanlı'ya, Bizans'ın içindeki askerî hareketlilikleri ve istihbarat bilgilerini iletmektir.

Zaman içerisinde İstanbul'un fetih düşünceleri olgunlaşır. O zamanlarda İstanbul'da küçük ada devletleri bulunurken, şimdiki Rumelihisarı’nın bulunduğu yerde Cenevizliler vardır. Mahmud Bedreddin ve arkadaşları, o alanı da Cenevizlilerden kiralayarak hisar inşa etmeye başladıklarında, Bizans işi fark eder ve “kiracılarımız askeri amaçla buraya gelmiş" diyerek bir baskın düzenlen. Bu baskında yaklaşık 80 ila 100 kadar Osmanlı askeri şehit olur. Bunlar, İstanbul'un ilk fetih şehitleri olarak kabul edilirler. Peygamber Efendimiz (sav) İstanbul'un elbette fethedileceği müjdesini vermiş ve onları fetheden askerleri ve komutanlarını övmüştür. Bahsettiğim bu 80 ila 100 civarındaki asker, İstanbul'un ilk fethi için yola çıkan askerlerdir ve şehadet şerbetini içtikleri yerde defnedilirler. Şehitlerin büyük bir mezara defnedildiği ve üzerlerine “Hezâ makâm-ı Şüheda Sene 855” kitâbesi konulan alan burasıdır. Bu mekân, şehitlerin makamıdır. Hicri 855, miladi 1451 yılına denk gelir ve İstanbul'un fethinden sonra Osmanlı padişahları, manevi bir cereyan başlatmak ve bir gönül hareketinin oluşturulması amacıyla buraya “Şehitlik Dergâhı”nı inşa eder. Dergâhın ilk postnişini Şeyh Madmud Bedreddin’dir.

Ez-cümle Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı’nın sembolü, Boğaziçi Üniversitesi'nin içinde bulunan Şüheda Kuyusu, İslam tarihinde Uhud'dan sonra ikinci toplu şehitlik olarak kabul edilir. Daha sonra bu bölgede mânevî bir hareket başlar ve ulvî şenlendirmeler yaşanır.

İTTİFAK: Mânevî irtibatları?

İbrahim Ethem GÖREN: Şehitlik Dergâhı’nın manevi irtibatının Bayramîlik olduğunu, sonraki asırlarda dergâha intisap eden Yeniçerilerin Bektaşiliği benimsediklerinden Bektaşiliğe adım attıklarını biliyoruz.

Şeyh Bedreddin'in (ks) Bayramî tarikatına mensup olduğu görülüyor. Bununla birlikte, akıncılar, öncü kuvvetler ve Osmanlı ordusunun belkemiğini oluşturan Yeniçerilerin Bektaşi tarikatına mensup olmaları hasebiyle, Şeyh Bedreddin'in oğullarının da Bektaşilik yolunu seçmesiyle tekke Bektaşi dergâhı olmuştur.

İTTİFAK: Bektaşilik’le ilgili pek çok kıssa/hikâye anlatılır.

İbrahim Ethem GÖREN: Maalesef. Böyleleri, Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı’nın son postnişinlerinden Nafi Baba’nın halifelerinden, bir dönem Tekirdağ Belediye başkanlığı görevini de üstlenmiş olan Hasan Cemali Baba’nın Bektaşî Risâleleri (Revak Yayınevi) serlevhalı kitabını okumalı. 

İTTİFAK: Kitaba dair bir bahis açar mısınız?

İbrahim Ethem GÖREN: Tabii ki. Ardından salih ameller, sadaka-i cariyelerle birlikte beş eser/risale bırakan Hasan Cemali Baba risalesini niçin yazdığını şöylece izah ediyor: "Bu risaleyi, Hazret-i Pîr Efendimizin yüce erkânını elimden geldiğince baştan sona anlatmak için yazdım. "Muhakkak ki Allah hakkı söyler ve doğru yola iletir." (Ahzâb Suresi, 4'üncü Ayet-i Kerime) Ârifler, niçin yazdığımı soracak olurlarsa, şunu söylemek isterim: Tarikatimiz bir süredir ehil olmayan kimselerin ellerine kalmıştır. Yeriatin "ş"sinden, tarikatin "t"sinden, marifetin "m"sinden, hakikatin "h"sinden haberi olmayan bir takım babalar meydana çıkmıştır. Bunlar kendi zanlarınca, bilip bilmeden bazı icatlarda bulunarak saf tâliplerin yollarını şaşirttılar. Hâlbuki yüce erkânımızın, sonradan eklenecek herhangi bir tasarrufu kabul etmeyeceği âşikârdır.”

İTTİFAK: Hat sanatına merakınız nereden geliyor?

İbrahim Ethem GÖREN: Sanat zevki çok tabii bir şeydir. Ben çocukluk yıllarımdan hatırlıyorum; Rahmetli babam Hayrabolu Belediyesi'nde memurdu. Sanata karşı gönlü açık olan biriydi. Babam bir gün evimize sülüs, daha sonra da celî sülüs olduğunu öğrendiğim bir yazı getirdi.

İTTİFAK: Metnini hatırlıyor musunuz?

İbrahim Ethem GÖREN: Evet. Orada, “Re’sül hikmet-i mehafetullah/Hikmetin başı Allah korkusudur” hadis-i nebevîsi yazıyordu. Bu yazı, Hamid Aytaç'ın bir yazısıydı. O, 20. Yüzyılın dehâ hattatıdır. Şimdiki büyük Türk hattatlarının hocası, hamisi ve tabir caizse babasıdır. Meşhur bir söz vardır: "Kur'an-ı Kerim Hicaz'da nazil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı." Bu hüküm cümlesindeki en büyük etkenlerden bir tanesi de Hamid Aytaç'tır. Bu yazıyı gördükten sonra benim gönlümde hat sanatına karşı bir temayül belirdi.

İTTİFAK: Günümüzde Türk- İslam sanatlarına ilgi artıyor mu?

İbrahim Ethem GÖREN: Şimdiki zamanda hat sanatının ve bahusus sair geleneksel sanatlarımızın neredeyse Osmanlı Cihan Devleti asırlarındaki neşesine kavuştuğunu söyleyebiliriz.

Bir dönem, Türkiye'de kültür karakışı yaşandığı yıllarda maalesef harf inkılabı hattatları olumsuz etkiledi. İnsanlar, evde yazı bulundurmaktan imtina etmeye başladı. Kur'an-ı Kerîm’in tedrisatı, öğretilmesi, okunması yasaklandı maalesef.  O yıllarda bazı güzel insanlar; Ekrem Hakkı Ayverdi, Hamid Aytaç, Mustafa Halim Efendi, Süheyl Ünver, Rikkat Kunt, Muhsin Demironat, Kemal Batanay gibi üstadlar bu sanatlarımızın küllerinin üzerini kaplayan buzdağını eriterek altından yepyeni bir sanat zeminini çıkarmaya muvaffak kılındı biiznillah.

Osmanlılar, hattatlara büyük önem vermişlerdir. Topkapı Sarayı'nda özel bir nakkaşhane kurulmuştu. Nakkaşhane geleneği Süleyman Ünver ve onun talebeleri tarafından yeniden canlandırıldı. Süheyl Ünver-Cahide Keskiner/Melek Antel-Semih İrteş-Mamure Öz silsilesi üzerinden Topkapı Sarayı Nakkaşhane geleneği günümüzde Kültür Bakanlığı Topkapı Sarayı Türk Süsleme Sanatları Kursu marifetiyle birçok talebe yetiştirdi.

Şu anda hüsn-i hat sanatı ikinci baharını yaşıyor. Bu biraz ekonomiyle de ilgilidir; insanların önce karnının doyması gerekmektedir ki sonra estetikle, güzel sanatlarla ilgilenebilsinler. Son 25-30 yılda gerçekten öz sanatlarımıza dair yeni bir dönem başladı. Büyükşehirlerde hemen hemen her evde orijinal yazılar görmek mümkün hâle geldi. Belediyelerin meslek edindirme kursları da bu noktada önemli vazifeler üstlendi.  Sözün bu yerinde üniversitelerin güzel sanatlar fakültelerini de unutmamak gerekir.

Hâlihazırda ülkemizde yüzlerce icazetli hattat kamış kalemlerinden birbirinden âlâ keyfiyeti haiz zikir sesi almaktadır. Tabii eskilerin bir tabiri vardır: "Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir." Biz hattatların çalışmalarına, göz nurlarına değer vermeli, müşteri olmalıyız ki onlar da yeni eserler verebilsinler.

İTTİFAK: Türkiye’nin Kültür-sanat hayatına dair beklentileriniz nelerdir?

İbrahim Ethem GÖREN: Kültür, milletlerin tutunduğu, bir adım öte yaslandığı yurdudur, önemli bir medeniyet şubesidir. Biz, ecdattan bize gelen bu kültürel mirasa sahip çıkmalıyız. Peki, bunu nasıl yapabiliriz? İlk olarak okumalı, bir kenara bıraktığımız kitabı yeniden baştacı etmeliyiz. Çünkü okuma, İslam'ın ilk emri olan "ikra/oku"nun bir gereğidir. Okumakla birlikte, daha çok yazmak ve okuyanları, yazanları teşvik etmek de önemlidir.

Türkiye'de edebiyat ve sanat dergileri maalesef zor durumdadır. Üstad Cemil Meriç’in meşhur bir sözü vardır: “Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; vasiyetnamesi, daha doğrusu mesajı. Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaş, hezimet veya intihar.” Cemil Meriç'in, dergileri bir devrin vasiyetnamesi görmesi manidardır. Maalesef, kültür ve sanat dergilerimiz uzun süreli yayınlanamıyor. Aynı durum yazılı basın için de geçerli. Bugün en çok okunan gazetenin tirajı 180 bin civarında. Toplam gazete okuru ise bir milyon yedi yüz bin mesafesinde. Hâsılı ülkemizde her elli kişiden ancak biri gazete okuyor. 20-30 yıl öncesinde bir milyon tiraja sahip gazeteler vardı.

İTTİFAK: Nerede hata yapılıyor?

İbrahim Ethem GÖREN: Mühim bir soru. Bu durumda, hata yapılan noktalara bakılması gerekmektedir. Kültür ve irfanımızla barışık olmamız önemlidir. Matbu basın değerlerimizi göz ardı etmiş, milli kültür erozyona uğramıştır ve bu keyfiyet büyük bir okuyucu kaybına sebebiyet vermiştir. Bu durum, kitap okuma oranlarına da yansımıştır. Türkiye, maalesef kişi başına kitap okuma oranında Avrupa'nın en alt sıralarında yer alıyor. Hâlbuki kadim kütüphanelerimizin üzerinde Beyyine Suresi'nin 3. Ayet-i kerimesi yazılıdır: "Fîhâ kütübün kayyime(tün)" yani "O sahifelerde doğruluğu kesin ve açık hükümler vardır." Türkiye'de kitap okuma oranları kütüphane sayısıyla da doğru orantılı. Özel kütüphanelerin sayısının artması gerekmektedir. Bu noktada Yalova Armutlu’da Osman Birkan’ın; Denizli’de de Ekrem Kaftan özel kütüphanecilik uygulamaları şayân-ı dikkattir.

İTTİFAK: Sürekli yanınızda bulunan Sırrı Süleyman kimdir?

İbrahim Ethem GÖREN: Sırrı Süleyman Efendi, Ümmet-i Muhammed'in efradından bir ferttir. Biz kendisiyle hayatın bereketini paylaşıyor, birlikte hastaları ziyaret ediyoruz. Bize rehberlik ediyor ve dua ediyor. Süleyman Efendi, hâl diliyle konuşan, çok fazla konuşmayı sevmeyen ve eskilerin "ser verip sır vermez" dedikleri bir zattır. Günümüzü ve gönlümüzü şenlendiren bir şahsiyettir.

İTTİFAK: İyilik Sağlık Vakfı’nda neler yapıyorsunuz kısaca vakfınızdan bahseder misiniz?

İbrahim Ethem GÖREN: 2021 yılında İyilik Sağlık Vakfı’nı kurduk. Yaklaşık iki yıldır, Türkiye'de çok fazla örneği olmayan bir alanda hizmet ediyoruz. İyilik ve Sağlık Vakfı, gerçek ihtiyaç sahibi ve fakirlikten toprağa düşmüş hastalara karşılıksız sağlık çözümleri sunuyor.

İTTİFAK: Vakfınızın gayesi nedir?

İbrahim Ethem GÖREN: Vakfımızın gayesi ahsen-i takvim üzerine yaratılmış olan “insan”ın ihtiyaç duyduğu sağlık sorunlarının çözülmesine yardımcı olmaktır. Vakıf insana “borçlu”dur. Söz konusu borç vakfımızın varlık felsefesini oluşturmaktadır.

İyilik Sağlık Vakfı sağlık problemleri olanların tedavi süreçlerine yardımcı olarak, hastalık bazlı çalışma gücünü kısmen ya da tamamen kaybetmiş bulunan vatandaşlarımızın maddi ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olmaktadır.

Bizler mükellefiz. Vakfımız, gayesine ulaşmak için web sitemizin Vakıf Resmi Senedi bölümünde kamuoyunun bilgisine sunulan faaliyetleri yapmakla mükelleftir.

Vakfımız nezdinde karşılıksız sağlık yardımlarında bulunurken, hastaların ve hasta yakınlarının insani ihtiyaçlarının giderilmesini de gözetiyoruz.

İTTİFAK: Ne yapıyorsunuz?

İbrahim Ethem GÖREN: Tıp fakültesinde okuyan öğrencilere eğitim bursu veriyoruz ve kronik rahatsızlığı olanlara maddi anlamda destek oluyoruz. Ayrıca, belki de Türk vakıf literatürüne ve hatta dünya vakıf literatürüne yeni bir kavram kazandırdık: “Tedavi Bursu”. Biz hastalara tedavi bursu sağlıyoruz. Öğrencilere nasıl burs veriliyorsa, biz de hastalara aynı şartlarda yardımcı oluyoruz. Hastalıklarının durumuna göre ödemeler yapıyoruz, böylece daha iyi yaşayabilmeleri ve beslenebilmeleri için destek sağlıyoruz.

Bunun yanı sıra, ilaç alamayanlara destek oluyoruz. Malumunuz devletimiz her ilacı karşılamıyor. Bu durumda biz ilaç konusunda destek veriyoruz. Ameliyat olamayan veya sosyal güvencesi olmayan kişilere de yardımcı oluyoruz. Vakfımızın diğer bir hizmeti ise sosyal güvenlik destek primleridir. Gelir durumu olmayan veya yeşil kart alamayan kişilere, sosyal güvenlik kurumları tarafından gelir testi yapılıyor ve bu kişilerin sosyal güvenlik primlerini biz ödüyoruz, böylece sağlık hizmetlerine erişimlerini sağlıyoruz.

Her yıl 50-60 çocuğu sünnet ettiriyoruz. Ayrıca, medikal malzeme alımında devletin karşılamadığı alanlarda da hastalara destek oluyoruz.

Bunların yanı sıra, hasta ve hastane ziyaretlerimiz de söz konusu.

İTTİFAK: 11 İlimizi çok fazla etkileyen 6 Şubat 2023 tarihli depremden itibaren, deprem bölgesinde epey bir süre kaldınız. Bölgeye dair izlenimlerinizi anlatır mısınız?

İbrahim Ethem GÖREN: Biz, deprem bölgesine iki defa Sırrı Süleyman Efendi ile birlikte gittik. İlk gittiğimizde, acil sağlık alanında destek olunması gereken onlarca kardeşimizi bulduk ve onlara karşı borcumuzu ödedik. Medikal malzeme alımında destek verdik.

İTTİFAK: Örneğin...

İbrahim Ethem GÖREN: Mesela, deprem oldu, binlerce vatandaşımız bir anda ortopedik engelli hale geldi. Yüzlerce kalça kırığı vak’ası görüldü. Deprem bölgesinde ulaşabildiğimiz hastalara gereksinim duydukları medikal malzemeleri temin edip takdim ettik. Tekerlekli sandalyeler ve koltuk değnekleri aldık. Deprem herkesi eşit şekilde etkilemedi. Çocuklar depremden daha fazla etkilendi. Çocukların gönlünü alabilmek için onları çadırkentlerde ziyaret ettik. Balonlar ve çikolatalar verdik, başlarını okşadık. Böylece çadırda yaşayan çocuklar, onlara ilgi gösteren ve unutmayan insanların olduğunu hissettiler.

İTTİFAK: Âfet bölgesinde ne kadar kaldınız?

İbrahim Ethem GÖREN: Toplamda, deprem bölgesinde Sırrı Süleyman Efendi ile birlikte 23 gün kaldık.

İTTİFAK: Uzun bir süre, neler yaptınız?

İbrahim Ethem GÖREN: Mehmet bey, ölüm de hayat kadar tabii... Yeri geldiğinde, cenazelerin defin işlemlerine yardım ettik. Kahramanmaraş'ta aynı gün içinde binlerce vefât hadisesi gerçekleşti. Kefenleme, cenaze taşıma, cenaze namazının edası ve defin gibi işlemler büyük bir sorun teşkil ediyordu. Diyanet İşleri Başkanlığı, gönüllü imamlar, müezzinler ve STK çalışanları desteğiyle bu hizmetin altından kalkmasını başardı. Ayrıca mezarlıklarda kimsesi olmayan ve yakınları kalmamış kimsesiz ölülerle de karşılaştık! Maalesef, binalar ölü üretiyordu ve her gün yüzlerce cenaze aracının içinde her bir tabuta ikişer veya üçer ceset konuluyordu. Biz, depremde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize müteveccih son görevlerimizi yerine getirmenin gayreti içerisinde bulunduk.

İTTİFAK: Başka neler yaptınız/gördünüz?

İbrahim Ethem GÖREN: Yeri geldiğinde, dağ köylerine yemek dağıttık, soba götürdük temizlik kolileri dağıttık. Vatanın, milletin ve ümmetin yanında olmaya çalıştık.

Kahramanmaraş ve Hatay'daki deprem sonrası büyük yıkımları gördük. Bir şehir tamamen yıkılmıştı, özellikle Antakya bölgesinde taş üstünde taş kalmamıştı. Milletimiz ve devletimiz, canla başla seferber oldu. Herkes oraya gidip bir şeyler yapabilir, özellikle Kızılay üzerinden organizasyonlara katılabilir. Âfet bölgesine gidip çocuklarla oyun oynamak ve kendilerine oyuncaklar takdim etmek çok önemli.

İTTİFAK: Ne tür oyuncaklardan bahsediyorsunuz?

İbrahim Ethem GÖREN: Aklınıza gelen her oyuncak! Özellikle kız çocukları için bebek ve bez bebekler özellikle götürülebilir. Bu deprem, tarihte karalarda görülmüş en büyük depremlerden biri.

İTTİFAK: Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

İbrahim Ethem GÖREN: Biz, başlattığımız bir şeyle insanların umutlanmasını sağladık. Allah'ın izniyle uzun süreli ve kalıcı şeyler yapmak istiyoruz. Bu bağlamda, Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay ve Malatya bölgelerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Elbette her yere ulaşmamız mümkün değil, bu yüzden öksüz ve yetimlere burslar veriyoruz. Ayrıca, depremzede üniversite öğrencilerine burs desteği sağlıyoruz. Ancak, yapılacak çok işimiz daha var.

 

İTTİFAK: İttifak ailesi adına teşekkür Ediyoruz.

İbrahim Ethem GÖREN: Ben de teşekkür ediyorum. Var olunuz.