Bayram günleri paylaşma günleridir. Bayramlarda paylaşma doruk noktasına ulaşır. Bayramlarla kişisel mutluluklar, toplumsal mutluluklara dönüşürler. Bayram günlerinde paylaşma kültürü zenginleşir, yeni boyutlar kazanır. Ve gökyüzüyle yeryüzü arasındaki "tozlu zaman perdesi" sonuna kadar açılır, gökyüzünü meleklerin kanat, yeryüzünü insanların ayak sesleri doldurur. Dünyadan gidenlerle dünyada kalanlar, bayram sabahlarında camilerde buluşurlar.
Dünyada bulunanlarla, bulunmayanların camilerde buluştukları bayram günleri, paylaşma günleri oldukları kadar, birlikte özeleştiri yapma günleridir. Bayram günlerinde iyilikler paylaşılırak özendirilir, kötülükler yardımlaşılarak önlenir. İyiliklerin özendirilmesi, kötülüklerin önlenmesi, barışa giden yolları genişletirken, savaşa giden yolları daraltır. Özeleştiri yapmasını bilenler, bütün günleri bayram günlerine dönüştürerek, barışa yol açan eylemleri özendirirler, savaşa yol açan eylemleri önlerler.
Yirmi birinci yüzyıl, İslam dünyası ve Avrupa ülkeleri için, bir barış yüzyılı değil, bir savaş yüzyılı olmuştur. İslam dünyası özeleştiri kültürünü zenginleştiremediği için, iç savaş kültürüne yeni boyutlar kazandırmıştır. Dünyanın her ülkesinde, her gün yüzlerce suçsuz insan, küreselleşen yerel savaşlarda öldürülerek, bütün insanlık yüzlerce defa öldürülüyor.Bir ülkede başlayan savaş sona ermeden, başka bir ülkede yeni bir savaş başlıyor.
Mehmet Akif"in "Şark" şiirinde anlattığı, bugünün İslam dünyasıdır: "Yıkılmış köprüler, çökmüş kanallar, tersiz alınlar, işlemez kollar, kaynamaz kanlar, düşünmeyen başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar, yanmış ormanlar, ekinsiz tarlalar, kirli yüzler, secdesiz başlar" diyerek, bugünün İslam dünyasını anlatıyor. ''Gaza namiyle dindaş öldüren biçare dindaşlar", dehşet saçıyorlar. Birbirini öldüren, savaşlardan yorgun düşen, doğal kaynaklarını değerlendiremeyen İslam dünyası,kan dökmede sınır tanımayan İsrail karşısında çaresiz kalıyor.
İnsanlık tarihinin olguları değişmez. Ancak, her kuşak, kendi çağından bakarak, eleştirel bir gözle ve sorgulayıcı bir dille tarihi yeniden yazmak ve yeniden yorumlamak zorundadır. Sınırların önemini yitirdiği, kare dünyada, medeniyetler içi savaşlar bitmiştir. Artık devletler değil, medeniyetler savaşacak derken. Yirmi birinci yüzyılda,ne iç savaşların, ne küresel savaşların sonu gelmiyor.Bir ülkede savaş bitmeden, başka bir ülkede başlıyor.Yirminci yüzyılın dünya savaşları, daha genişleyerek Yirmi birinci yüzyıla taşınıyor.
Bayram günlerinde, Türkiye başta olmak üzere, bütün İslam dünyası, savaşların sorumluluğunu, İslam dünyasının dışında değil, içinde aramalıdır. Bunun için Müslüman ülkeler, özeleştiriye önem vermelidirler. İslam dünyası hem iğneyi, hem de çuvaldızı başkalarına batırarak, sorunlarına sağlıklı çözümler bulamaz. Müslüman dünya eleştirel düşünerek, çuvaldızı kendine, iğneyi başkasına batırmalıdır. Özeleştiri yapmasını bilmeyen toplumlar, hayatın hiçbir alanında köklü dönüşümlerin yolunu açamazlar.
Tarihin her döneminde, tek tek akılların toplamı ortak aklın, tek tek akılların, her birinden daha üstün olduğu görülmüştür.
Ortak akıl özeleştiriyle zenginleşir. Eleştirel aklın olmadığı yerde, ortak akıla yeni açılımlar kazandırılamaz.
Eleştiri iç ve dış olmak üzere iki boyutludur. İç eleştiri yapmayanın, dış eleştirisine kimse kulak asmaz.