Sadece G demiş büyük büyük dedem bana. G demiş ve son nefesini vermiş. O gün bugün adım G kalmış. Gah göçdemişler gah geç bazen göçbazen güç, kimi zaman giz kimi zaman da İngilizce anlamıyla 'go!' demişler. Çok şey demişler ama hiçbirisi G kadar tesirli, onun kadar akılda kalıcı olmamış. Ne de olsa dedem son nefesinde sadece G diyebilmiş. Aradan geçen onca yıldan sonra dünyaya gelen bir kardeşim daha olmuş. Adını ne koysak diye düşünürken babaannem, 

Çok düşünmeyin rahmetlinin yolundan gidin
O da kardeşinin yolunda olsun İki G ismini verin
Yaşarsa dedenin hatırası unutulmayız bunu da bilin
Zihninizde gereksiz ne varsa çok düşünmeyin silin

Günler ayları, aylar yıları kovalamış ve peş peşe üçkardeşim daha olmuş. Güneş doğmuş, ay parlamış, şimşek çakmış, yağmur, kar yağmış. Çocuklar daha çok oynamış. Keşke bağda bahçede çayırda çimende oynasalarmış. 

Kardeşim Dört G`den sonra herkes evinden çıkmaz olmuş. Varsa yoksa akşam sabah, yolda sokakta evde arabada, yerken içerken oturup yürürken telefon, tablet ekrana çakılmış kalmışlar. Ekrana baktıkça bakmaz olmuşlar birbirlerinin yüzüne. Yağmurdan, topraktan habersiz öylece dört duvarın içinde eğlenmişler ya da eğlendiklerini zannetmişler. 

Yürürken kuyuya düşmüşler, duvara, arabaya çarpmışlar ancak yine de ekrandan kendilerini alamamışlar. Alan biri olacak olsa akıllarına ve ağızlarına geleni söylemişler. Söylemekle de kalmayıp duvardan duvara tavandan tavana çarpmışlar. Çarpıldıkça kaybetmiş zihnindeki ve cebindeki doğruları. Sonra her tarafta 'doğru' olanı aramışlar. Eeee kolay mı bulmak kaybedileni!

Eski günleri arar olmuşlar. Bir mum ve bir çıra yakıp karanlıkta 'doğru' 'eski' 'güzel' 'sade' 'umut' 'paylaşım' 'gelenek' 'ahlak' aramışlar, taramışlar. Ü şenmeyip tekrar tekrar aramışlar ama nafile! Bulamamışlar bu aradıklarını. Kitapları karıştırmaya başlamışlar belki oralarda buluruz diye. 

Satır aralarında aradıklarından bazılarını bulmuşlar. 

Neler yazıyor diye bakıp şu satırları bir nefeste okumuşlar:

;

Bir zamanlar samimiyet kokan sofralar vardı nice fakir evinde.

Sonra kurnaz bir tilki geldi dediler ancak kurnazlık da üçkâğıt da insandan başkasında değildi.

Sık sık sanal ormana girer şöyle bir tarardı ortalığı insan tilkileri

Bu tilkiler hep açtı, kibirliydi ve doymak bilmezlerdi

Yine girdi o sanal ormana, etrafına bakındı

Duydukları, gördükleri bir hayli tanıdıktı

Dört G`nin kardeşi Beş G doğmuştu.

Onun doğumuyla sanal ormandaki hayvanların hızı 

Katladı, patladı çoktan geçti ışık hızını

Sadece G varken bu kadar üçkâğıt yoktu

İnsanların malı mülkü az olsa da gönlü hep toktu

Sanal aleme atılan her bilgiye sakın ha kanmayın

G`nin sayısı artsa da yıktıklarını azımsamayın

Kardeşim Beş G her şeyi hızlandırmış. Yıllar aylara, aylar günlere, günler saatlere, saatler dakikalara, dakikalar saniyelere ve saniyeler saliselere sığmış. Her şey o kadar hızlı o kadar hızlı olmuş ki insan bu hayata ayak uydurmakta zorlanmış. 

Domatesin olması için gereken zamana sabretmez olmuş insanlar. Ne demirin tavına ne de yazın gölgesine ne eşref saatine ne de saklanılan samana ihtiyaçduyulur olmuş. 

Hepsi vakitsiz öten horoza, sürekli akan suya rağbet etmiş. Etmiş etmesine de bu hayatın akışına ters. İnsanlar ham ve çiğ çiğ ortalıkta geziniyormuş. Ne yetiştiği ağaçtan haberi var ne de yediklerinden ne de hedeflerinden;  

Öyle düz kontak;  

Nerde ne yapacağı belli olmadan günü ve ömrü tüketmenin telaşında;