Günümüzde hızla gelişen teknoloji, hayatımızın her alanına sirayet ediyor. Cep telefonları, tabletler, bilgisayarlar artık çocuklarımızın en yakın arkadaşları haline geldi.
Bu durumun hem olumlu hem de olumsuz yanları bulunuyor. Elbette ki teknoloji, bilgiye ulaşımı kolaylaştırıyor, iletişimi hızlandırıyor ve birçok alanda hayatımızı kolaylaştırıyor. Ancak bilinçsiz kullanım, özellikle çocuklarımızın gelişimini olumsuz etkileyebiliyor. Bu bilinçsiz kullanım, telafisi mümkün olmayan yaralar açabilir.
İşte tam bu noktada, eski bir hikâye anlatma yöntemini, yani fablı yeniden gündeme getirmek işe yarayabilir. Fabllar, hayvanların dilinden insanlara dersler veren kısa öykülerdir. Bu öykülerde, hayvanlar aslında insanları temsil eder ve yaşadıkları olaylar aracılığıyla bize önemli mesajlar verir. Bu geleneği günümüz teknolojisiyle harmanlayarak, yeni nesil fabllar yazmak kesinlikle önemli olacaktır.
Fabllarda, hayvanlar her zaman bilgelikleriyle öne çıkmıştır. Tilki kurnazlığıyla, aslan gücüyle, karınca çalışkanlığıyla bize dersler vermiştir. Biz de fabllarda bu bilgeliği koruyarak, teknolojinin zararlarını hayvanların ağzından anlatacağız. Örneğin, bir tay, sürekli oyun oynamak yerine kitap okumanın önemini anlatabilir ya da bir keçi, sosyal medyanın bağımlılık yaptığı konusunda uyarıda bulunabilir.
Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte hayatımıza giren yapay zekalı robotlar da fabllarımızın yeni karakterleri olacak. Bu robotlar, teknolojinin hem faydalarını hem de zararlarını bizzat deneyimlemiş bireyler olarak karşımıza çıkacaklar. Örneğin, bir robot, yapay zekânın tehlikeleri konusunda uyarıda bulunabilir veya bir diğeri, insanların gerçek hayattan kopmasına neden olan sanal dünyanın tehlikelerine dikkat çekebilir.
Bu yeni nesil fabllarla amacımız hem çocuklara hem de yetişkinlere teknolojinin doğru kullanımı konusunda farkındalık kazandırmak. Çocukların erken yaşta teknolojiyle sağlıklı bir ilişki kurmalarını sağlamak ve yetişkinlerin de teknolojinin hayatlarındaki yerini yeniden gözden geçirmelerini sağlamak istiyoruz.
Fabllar, eğlenceli ve akılda kalıcı bir anlatım biçimidir. Bu sayede karmaşık konuları basit bir dille anlatmak mümkün olur. Umarız bu fabllar, okuyuculara keyifli bir okuma deneyimi yaşatırken, aynı zamanda da düşündürücü olacaktır.
Unutmayalım ki teknoloji bir araçtır ve nasıl kullanıldığına bağlı olarak hem bir nimet hem de bir bela olabilir. Bu nedenle teknolojinin hayatımızdaki yerini belirlerken dikkatli olmalı ve bilinçli bir kullanım alışkanlığı edinmeliyiz. Şu örnekle başlayalım:
Fabl-1 “Beğenilerin Gölgesinde Kaybolan Benlik”
Bir vakitler, "Beğeni Bahçesi" adı verilen sanal bir âlemde yaşayan, "Şöhret Böceği" adıyla anılan narin bir böcek varmış. Bu böcek, bahçenin en parlak yıldızıymış. Sosyal medyada paylaştığı her çiçek, her yaprak, her hareket, görsel binlerce beğeni toplayıp, yorumlarla donatılırmış. Şöhret Böceği'nin tek derdi ise bu beğenileri artırmakmış. Daha parlak renklerde süslenir, daha gösterişli pozlar verir, sürekli kendini sanal, yalancı dünyaya gösterirmiş.
Günün birinde, kanatları gökkuşağı renklerinde parlayan, Bilge Kelebek adında zarif bir varlık, Şöhret Böceği'ne doğru süzülmüş.
"Şöhret Böceği," demiş, "Bu kadar beğeni almak seni yoruyor mu?
Biliyor musun, bilge baykuşumuz der ki, bu beğeniler, bal arılarının sana sunduğu tatlı bir nektar gibidir. Bu nektar seni mutlu eder ama çok içersen, kanatların ağırlık yapar, uçamazsın."
Şöhret Böceği şaşırmış. "Nektar mı?" diye mırıldanmış. Bilge Kelebek gülümseyerek, "Evet, beyin nektarın yani diğer adıyla dopamin denen şey. Fazlası, diğer güzellikleri görmeni engeller." demiş.
Tam o sırada, sessiz sedasız gezen, Sakin Salyangoz adında ağırbaşlı bir yer böceği, "Ben de bu bahçede hep yalnız hissediyorum kendimi," demiş. "Bilge baykuşumuz der ki, bu sanal çiçekler arasında dolaşmaktansa, arkadaşlarınla yaprak altında sohbet etmek daha güzeldir. Çünkü yüz yüze konuştuğumuzda, kalplerimiz daha iyi anlaşır."
Şöhret Böceği şaşkınlıktan donakalmış. En parlak yıldız bile yalnız hissediyormuş. Acaba o da mı yalnızdı? Bu düşünce, kalbini bir karınca ısırmış gibi sızlatmış. O gece, rüyasında binlerce beğeni yerine boş bir sayfa görmüş. Korkuyla uyanmış. Belki de Bilge Kelebek ve Sakin Salyangoz haklıydı.
Ertesi gün, Şöhret Böceği önemli bir karar almış. Beğeni Bahçesi'nden uzaklaşıp, gerçek dünyaya dönmeye karar vermiş. Ama içinden bir ses, "Ya beğenilerim azalırsa?" diye fısıldamış. Bilge baykuşunun sözleri aklına gelmiş, "Beğeniler gelip geçicidir, gerçek dostluklar sonsuzdur." demiş.
Acaba Şöhret Böceği bu kararı verebilecek miydi? Yoksa sosyal medya platformu olan beğeni bahçesinin gölgesinde kalmaya devam mı edecekti? Bu gizemli soru, Şöhret Böceği'nin kaderini belirleyecekti.