Adrenal yorgunluk, hızlı ve artmış stresli hayat yaşamların sonucunda son çeyrek yüzyılda ortaya çıkmış ve bugünlere kadar artarak gelmiş bedensel bir yıpranma durumudur.
Bu sorun karşısında da tıbben pek de başarılı sonuçlar alamıyoruz. Tıbbi birçok gelişmeye rağmen adrenal yorgunluk tedavisinde çözümü eskiye dönüş ile sağlamaya çalışıyoruz. Özellikle Avrupa ve Amerika`da 'Hayatı Yavaştan Yaşama' metodu ile günlük koşturmalardan uzaklaşma için düzenlemeler her geçen gün artıyor. İnternet ve teknoloji bağımlılığı zaruret haricinde minimuma indirgeniyor, hipnotik terapiler, doğal köy yaşamları, köy projeleri, hobi ve uğraşı konuları her geçen gün artırılmaya çalışılıyor. Hemen hemen herkes akupunktur ve benzeri geleneksel tedavi metotları ile vücut enerjilerini düzenleyerek doğal ritmi ve harmoniyi kazanmağa çalışıyorlar. Çünkü biyolojik ritim bozulursa yaşlanan nüfuslarının sağlığını hiçbir ilaç, doğal besin veya tıbbi tedavi ile düzeltemeyeceklerini iyi biliyorlar. Bunun için bu tedavi sistemleri de bu ülkelerin sosyal güvenlik kurumları tarafından destekleniyor.
Adrenal yorgunluk hormonal ve sinirsel sistem başta olmak üzere esasında ümmin sistemi doğrudan olumsuz etkiler. Metropol hayatı insanları sürekli yüksek efor içinde yaşamaya zorlar. Şehir hayatı yaşayan insanlarda bitmek bilmeyen stres ve gerilim sonucu ortaya çıkan yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik sendromu da aslında adrenal yorgunluk sonucudur.
Stres dolu hayattan bir türlü kurtulamıyorsanız, kendinizi yorgun ve bitkin hissediyorsanız adrenal yorgunluğun içerisinde olabilirsiniz. Adrenal yorgunluğun en belirgin bulgusu geçmek bilmeyen yorgunluktur.
Vücuttaki sinüzoidal dalgalanmaya dikkat
Bilimsel araştırmalara göre, normal bir insan ömrü, mükemmel sağlık uygulamasıyla 120 yıl sürebiliyor. Bu yaşam süresinde hayatın bir ivmelenmesi var. İnsanın normal hayattaki ivmelenmesi, dalgalanması ne kadar az ise vücudun yıpranma oranı o kadar azdır, minimumdur, mükemmel sağlık denilen seviyedir. Bu dalgalanma ne kadar fazla ise sağlığın yıpranması o kadar fazla demektir. Adrenal yorgunluk dediğimiz olay bu dalgalanmanın çok fazla olma halidir.
İnsan hayatında elbette belirli zaman ve oranda stres olmalıdır. Bu noktada bizim istediğimiz şey dalgalanma ne az, ne de çok olsun. Orta seyirde devam etsin. Çünkü bağışıklık sisteminin de bir miktar strese ihtiyacı var. Bir otomobil motorunun sürekli yüksek eforda veya sürekli rölantide çalışması her ikisi de motor için ideal değildir. Hiçstres yaşamamış vücut rölantideki motor gibidir. Ani bir zorlanmada iflas eder. Veya sürekli stres ve gerilim içindeki bir vücut da sürekli yüksek tempoda çalışan motor gibidir çabuk yıpranır.
Kent hayatının getirdiği ekstra yük
Günümüzde metropol hayatı insan yaşamını sürekli yüksek efor şeklinde yaşamaya zorluyor. Şehir hayatı yaşayan insanlarda bir türlü bitmek bilmeyen stres ve gerilim, ortaya yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik sendromu çıkartıyor ki bu bugün tıpta adrenal yorgunluk olarak adlandırılıyor.
Kırsal bir kesimde, tarlada bağda bahçede çalışan bir köylü ile şehirde yaşayan bir insanı kıyasladığımızda örneğin kırsal bölgede 100 tane boyun fıtığı hastası ile şehirdeki 100 tane boyun fıtığı hastasını değerlendirdiğimizde şöyle enteresan bir sonuçortaya çıkmaktadır. Kırsal kesimdeki 100 kişinin belki 95`i tedaviye gitme imkânı bulamaz. Şehirdeki 100 kişinin ise en 40 kişisi tedaviye gider. Ama iki üçyıllık bir süreçte bu iki grubun iyileşme oranlarına bakıldığında, köydeki 100 boyun fıtığı olan insanın iyileşme oranı tedaviye gitmediği halde % 90`ı bulurken, şehirde grubun 100 boyun fıtığı olan insanın yarıya yakını tedaviye gitmesine rağmen iyileşme oranı yine de % 50`lerde kalmaktadır. Bu niye böyle olmaktadır? Çünkü şehirlerde adrenal yorgunluk ve stres en üst seviyededir. Çünkü şehir hayatının yüksek temposunda yaşayan bireyin, adrenal yorgunluk sebebiyle kendinde doğuştan var olan iyileşme gücünü tam anlamında kullanamamaktadır. Kan dolaşımının düzenlenmesi, doku tamirinin hızlanması ve vücudun kendi kendini yenilemesi durumu tam olarak gerçekleşemez. Aksine kırsal kesimdeki hastanın stres ve sıkıntısı az olunca, temiz hava temiz su temiz gıda konusu olunca, adrenal yorgunluk yaşamaz. Bu durumda bünye kendini iyileştirmede daha başarılı olmaktadır.
Adrenal yorgunluk alerjiyi tetikler
Diğer bir tanımlamaya göre insan vücudu yaratılış gereği aktif olduğu dönemlerde vücudunda kortizon seviyesi yüksek olan dönemdedir. Vücut özellikle uyku anında kendisini dinlendirmeye alır. Yani motor örneğinden yola çıkarsak beyin dinlenmeye, organlar da kendini soğutmaya ihtiyaçduyar. Bu zamanlar uyku ve istirahat saatleridir. Bu saatlerde kortizon seviyesi düşüktür. Kortizon seviyesi düşmelidir ki bu organlar soğusun ve dinlenip ertesi gün kendine gelebilsin. Ama adrenal yorgunluk durumunda istirahat anında düşmeye başlaması gereken kortizon seviyesi bile yüksek seyreder. Bu durumda vücut uykuda bile olsa dinlenemez. Sabahleyin yorgun ve tükenmiş olarak uyanır. Bu durum kas ve iskelet sistemi rahatsızlıklarından başlayıp bağışıklık sistemi rahatsızlıklarına, fibromiyaljiye, yumuşak doku romatizmalarına kadar birçok rahatsızlığa davetiye çıkartır.
Adrenal yorgunluk devam ettiğinde bağışıklık sistemi de zayıflayacağı için alerjik hastalıklara da davetiye çıkmış olacaktır. Vücudun fiziksel rahatsızlıklarında kısır döngüye dönüşmesi beraberinde ruhsal bozuklukları da getirebilecektir. Birçok kronik hastalık daha ileride akut ve acil hastalıklara, kalp krizlerine, beyin tıkanmalarına, vücutta toksik birikimlerine, inme felçgibi hadiselerin oluşumuna sebep olabilmektedir.
Sağlık piramidinin en tabanına indiğimiz zaman hastaların şikâyetlerinde, rutin tetkikler ile birlikte adrenal yorgunluk olup olmadığına bakılmalıdır.
Kalp krizi, beyin kanamasında vb. suçlu kim?
Aynı çerçevede enflamasyon veya inflamasyon ( iltihaplanma ve yangı) hastalıklarında da toplumda birçok kişinin yapılan tahlilinde CRP seviyesinin yüksek çıkmasının bu çerçeveden yorumlanması gerekir.
Kalp krizleri, şeker hastalığı, damlar sertliği, beyin felci, hemipleji (felç) dediğimiz hadiselerin vb. hepsi bu anlamda birer sonuçtur. Bu çerçevede baktığımız zaman vücutta adrenal yorgunluğu tedavi edilebilen, bunu dengeleyebilen, regule edebilen, oryantasyonunu sağlayabilen, bunu sağlarken de vücuda ekstra yük bindirmeyen yan etki vermeyen en iyi tedavi yönteminin doğala yönelik yaşam olduğunu görüyoruz.
Kolesterolde itfaiyeci örneğine dikkat
Baktığınız zaman hastada ne var? Kolesterol var, pıhtılaşma var. Fibrozis var. Önce bilinmeli ki bunu oluşan bir harabiyetin üzerini kapatmak amacıyla yapıyor bünye. Bu tedavi amaçlı biriken yağ plakları büyüye büyüye damarı tıkıyor. Bunun sebebini biz ilk bakışta kolesterol olarak değerlendirebiliyoruz. Oysa bunun sebebi kolesterol değil enflamasyon ve fibrozis yani enflamasyon olduğu için oradaki kolesterol neticesinde bir oksidasyon meydana gelmesi. İşte kolesterol burada yanlış anlaşılan itfaiyeci durumuna düşüyor. Yani diyelim ki bir yerde bir yangın çıkıyor. İtfaiyeci hemen gelip yangına su sıkmaya başlıyor. Burada itfaiyecinin ne iş yaptığını bilmeyen bir kişi 'acaba yangını itfaiyeci mi çıkardı?' sorusunu soruyor. Aslında doğru olan itfaiyecinin o yangını söndürmeye çalışıyor olmasıdır.
Bunu iyi anlamak için kolesterolün tanımına tekrar bakmamız gerekiyor. Kolesterolün özelliği nedir? Vücudun oluşan içyaralarında tamir için kullanılan maddedir. Vücutta enflamasyon olursa ve bu sebeple damar içinde enflamasyon meydana gelir de damar içcidarı bozulursa -ki damar cidarı birçok sebepten bozulabilir ilaçlardan bozulur, diyabetten, şekerden bozulur, stres yüksekliğinden, adrenalin yüksekliğinden bozulur vb.- damarın dokusunda bir harabiyet meydana gelir. O zaman kan içindeki yağ hücresi bu harabiyeti gidermek için otomatik içgüdüsel koruma özelliği sayesinde gelip oraya yapışır. Adrenal yorgunluk sebebiyle vücuttaki enflamasyon ve bu sebeple içcidarda harabiyet devam ettiği için vücut oto kontrol sistemi de oradaki harabiyeti iyileştirme niyetiyle sürekli o bölgeye kolesterol taşıyıp durur. Orada kolesterol denilen plaklaşmalar meydana gelir.
Adrenal yorgunluk vücutta enflamasyon ve dolayısıyla CRP yüksekliği yapar. Bu ise vücutta genel olarak harabiyet meydana getirdiği gibi damarlarda da harabiyet meydana getirir. Bu süreklilik kolesterol yağlarının birikmesine ve sonuçta damar tıkanıklığına sebep olur. Damar tıkanıklığı ve bir müddet sonra ortaya çıkan damar sertliği ise içkanama riskini meydana getirir. Bu durumdaki bir hasta, tahlil yaptırdığında ilk bakışta yüksek kolesterol doğru teşhisiyle tedaviye alınır ama aslında bu tedavi yangınla değil itfaiyeciyle uğraşmak gibidir.'