Türk ve İslam dünyasının bilgi ve bilgelik kaynakları, Yunan ve Roma dünyasından çok daha derin oldukları gibi, daha da kapsamlı bir zenginlik gösterirler.


Avrupa’lıların kaynak göstermeden yararlandıkları düşünürlerin başında İbn Haldun gelir. Ancak Satı Husri’nin “İbn Haldun Üzerine Araştırmalar” kitabında, ayrıntılı olarak ele aldığı gibi, Batı’lılar kaynaklarını özenle gizlemeyi bilirler. Yunan düşünürlerine hiçbir borcu olmayan İbn Haldun, dünya tarihinin en büyük bilgesi olarak kabul edilir. 

Allah herşeyi bilir, herşeyi görür diyen, ana kaynağı Kur’an olan, İbn Haldun’un, insanlığın düşünce tarihine yaptığı katkıların başında, “Tavırlar Kuramı” yer alır. İbn Haldun doğan, büyüyen, ölen devletleri canlılara benzetir. Devletler de canlılar gibi, birbirlerini izleyen beş aşamadan geçerek, tarih sahnesinden çekilirler.  

Araplar Güney Avrupa’dan çekilirken, Türkler Doğu Avrupa’daki varlıklarını güçlendirirler. Mukaddime’den en çok Türkler yararlanırlar, Büyük Osmanlı Tarihçisi Naima’nın çevirmeye başladığı Mukaddime’yi Cevdet Paşa tamamlar. Kanuni döneminde Türkler hem Bağdat’ta, hem Budapeşte’de güçlerini gösterirler.

Devletlerde ilk aşamayı, Türk dünyasında kasırga etkisi doğuran, Yıldırım’la Timur arasındaki savaş dönemi benzeri, kuruluş yılları oluşturur. Başlangıçta yönetenlerle yönetilenler arasında, sarsılmaz bir uyum ve denge görülür. İkinci aşamada, dengeler sarsılır, güç bütünüyle yöneticilerin elinde toplanır.

Üçüncü aşamada başlangıçta demokratik bir tavır gösteren yöneticiler, konumlarını ve gelir kaynaklarını güvence altına alarak, otokratik bir yapıya bürünürler. Başşehir başta olmak üzere, bütün şehirlerde gösterişe dönük, saray benzeri yapılar birbirini izler. Yöneticiyle birlikte, yardımcılarının ve güvenlik güçlerinin giderleri katlanarak artar. 

Devletlerin dördüncü aşamalarında savurganlık ileri boyutlara ulaşarak, beşinci aşamaya giden yollar açılır. Son aşamada devletin gelirleri giderlerini karşılamaz, açıklar vergilerle kapatılmaya çalışılır. Alınan satılan her şeyden vergi alınmaya başlanıldığında, devletin yıkılışın hiçbir güç önleyemez. Ve dört kuşakta, devlet ömrünü tamamlar.

İbn Haldun’nun İspanya’da, Kuzey Afrika’da, Mısır’da devletlerin yönetiminde aldığı görevlerden yola çıkarak, yaptığı gözlemler güncelliğini koruyor.Son Peygamber ve Dört Halife’sinin döneminden, Emevi’lere, Abbasi’lere,Osmanlı’lara, İsrailli’lere, Romalı’lara kadar bütün devletlerin,her zaman geçerli olan aşamalardan geçtikleri görülür.  

Kare dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, İbn Haldun’nun küresel gözlemlerinden yararlanmasını bilmeyen devletler, tarihi doğru okuyamazlar, ömürlerini uzatamazlar.