Dünyanın her yerinden gelen yüzlerce kurtarma ekibi gece-gündüz, enkazdan 1 kişiyi canlı çıkarabilir miyiz? diye çalışırken biz birbirimizle didişiyoruz.
Daha enkaz başında, yakınlarının çıkarılmasını bekleyen insanlar varken biraz sussanız, onların sesini daha iyi duyacağız.
Yabancı ülkelerden gelen yüzlerce ekip daha iyi duyacak.
Patırtıya biraz ara verirseniz, arama kurtarma çalışmalarına katılmak için Meksika`dan gelen ekibin kahraman kurtarma köpeği 'Proteo' daha rahat uyuyacak.
Hatay`da çalışan iki Alman arama-kurtarma ekibi de güvenlik endişesiyle çalışmalarına ara vermesi sizi hiçutandırmadı mı?
Ben duyunca yerin dibine geçtim.
Kavganıza, suçlamanıza daha sonra devam edersiniz, önce bu yardımsever insanları ülkelerine uğurlayalım, daha çok vaktiniz olacak.

Asıp, kesmeye, söğüp  saymaya...
Ama önce elimize bir demet çiçek alalım, teşekkür ederek onları ülkelerine uğurlayalım.
Yavuz Donat üstad bakın ne güzel demiş usturupluca bugünkü köşesinde:
'Lütfen
Siyasetçilere... Çeşitli kurumların kalabalık heyetlerine... Bir çift sözümüz var.
Bölgeye bir süre gelmeseniz.
Zira... Sizler gelince... Karşılayanlar... Konvoy... Korumalar... Protokol... Size yaklaşmaya çalışanlar... Görevlilerin işi zorlaşıyor.
Ortalık biraz sakinleşsin... Enkaz kalksın... Sonra gelirsiniz.'
Bakın!
Pakistan Bakanlar Kurulu`nun tüm üyelerinin bir aylık ve tüm devlet çalışanlarının ise bir günlük maaşlarının yardım fonuna bağışladı.
Tayvan Cumhurbaşkanı Tsai Ing-wen ve Başkan Yardımcısı William Lai, birer aylık maaşlarını depremzedeler için gönderdiler.
Bunları duymak biraz olsun yüreğimize su serpiyor.
Örnek oluyor!
İyilik yapma arzumuzu kabartıyor.
İnsanlığımızdan utandırıyor.
İnsanlar halen enkaz başında yakınlarını kefenleyebilmek için beklerken biz kavgaya tutunduğumuz için yüzüm kızarıyor.
Ayak ayağa atmış 'şöyle olsa, böyle olurdu, böyle olsa şöyle olurdu.' diye ahkam kesmekten, deprem bölgesinden gelen feryadı duyamadığım için:
Utanıyorum!