Yirminci yüzyılın başında Anadolu insanı, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu'dan çekilerek, çok boyutlu bir misyon değiştirme sürecine girmiştir. 

Milletten daha çok devletten gelen bir baskıyla, Türk toplumunun misyonunu oluşturan ana değerler, ekonomik, siyasal ve kültürel yapıdan bir bir sökülüp atılmıştır. Bu bağlamda, başkent İstanbul'dan Ankara'ya taşınmıştır. Bunun için, şiiriyle Yeni Türkiye'nin sesi olan Sezai Karakoç, yitirilen vizyonun Ankara'da değil, İstanbul'da aranması gerektiğini sürekli gündeminde tutmuştur.

Asya'nın en batısında, Avrupa'nın en doğusunda yer alan Anadolu, İspanya gibi, Doğu dünyasının olduğu kadar Batı dünyasının da harman olduğu ortak coğrafyadır. Türkiye'nin ve İspanya'nın tarihi, Asya'nın ve Avrupa'nın da tarihidir. Anadolu coğrafyası, ya Avrupa, ya Asya diyen, bir coğrafya değil, hem Avrupa hem Asya diyen bir coğrafyadır. Yahya Kemal'in vurguladığı gibi: Türk kimliği bin yılda Anadolu coğrafyasında yoğrulmuştur. Anadolu insanı aklıyla Avrupa'da, gönlüyle Asya'dadır. Türkler Asya'da Avrupalı, Avrupa'da Asyalıdır.

Türk toplumun Ankara'da yitirdiğini, misyonunu İstanbul'da yeniden bulabilmesi için, dünyanın dört bir yanındaki her Anadolu insanının, Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin, bin yıllık Türk tarihinin özü ve özeti olan kuruluş rüyasını, tekrar tekrar görmesi gerekir.İnsanlar görmedikleri rüyaları gerçekleştirmekte güçlük çekerler. Osman Gazi'nin rüyasında olduğu gibi, görülen rüyalar önünde ya da sonunda, erken ya da geç, bir gün mutlaka gerçekleşir. Türklerin tarihi, med ve cezirlerle doludur, her düşüşün bir yükselişi vardır.

Yeni bir vizyon kazanmak için dünyayı, Akdeniz'i yüzyıllarca Türk barışının merkezi haline getiren, Barbaros gibi görmek gerekir. Ekrem Reşit, Onun ulaşılmaz vizyonunu, çok çarpıcı cümlelerle dile getirir.Onun için ''Gözlerinin önünde, kıtaları, denizleri, kıyıları ve uçsuz bucaksız ovalarıyla bütün dünyayı canlandırır. Doğu'dan Batı'ya Okyanus'un ta ötesine, Yeni Dünya'ya kadar uzanacak muhteşem bir devletin hayalini kurar. Hindistan'ı fethetmenin ve Çin'e el atmanın rüyasını görürdü'' der. Yeni Türkiye'nin yeni vizyonu, Barbaros'tan esinlenerek, dünyayı bütünüyle kucaklamalıdır. Tarih misyonun, coğrafya vizyonun habercisidir. İbn Haldun'un vurguladığı gibi,yalnızca coğrafya değil,hem tarih,hem coğrafya milletlerin kaderidir.

Toplumların gördükleri büyük rüyalar değişmez. Ancak rüyaları gerçekleştirmenin yol ve yöntemleri değişir. Gerçekleştirecek rüyası olan her ülke, her yüzyılda tarihi yeniden yazar ve yeniden yorumlar. Anadolu insanı da, Yeni Türkiye'nin yeni misyonu ve yeni vizyonu için, yakın ve uzak tarihi, ekonomik, siyasal, kültürel boyutlarıyla, yeniden yazmak ve yeniden yorumlamak zorundadır. Tarihle yoğrulmuş coğrafyalar, tarihle donanmış toplumlar, tarihle yaşıt bilgi ve bilgelik kazanırlar.

Küreden kareye dönüşen yeni dünyanın yeni Barbarosları, denizlerin sultanları değil, pazarların sultanlarıdır. Daralan pazarlar, yeni ürünler, yeni hizmetler, yeni bilgiler üretenlerle genişletilir.Her gün yeniden doğmasını bilenlerin, pazarları sürekli yenilenir. Pazarlar ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla hayatı zorlaştırmak için değil, kolaylaştırmak için vardır. Tarihin her döneminde, pazarlar eski satanların değil, yeni satanların olmuştur. Yeniler satan ve her gün yeniden doğan pazar sultanlarından kimse usanmaz.

Pazarlarda paylaşmasını bilmeyenler, cephelerde savaşırlar.

Pazarların değişmez yasası tatlı dil ve güler yüzdür.

Pazarın yolu, üstünlük kazanmanın yoludur.

Pazar sürekli yenilenmesini bilenlerindir.

Pazarda yeni olan yenilmez.