Amerika İsrail’in peşinden giderek, devlet terörüyle bütün İslam dünyasını, büyük bir can pazarına dönüştürmüştür. Dünyanın orta kuşağını oluşturan İslam dünyasında, her Müslüman ülke, her gün onlarca insanın öldürüldüğü bir savaş alanı olmuştur. Kana doymayan Amerikalıların, yol açtıkları savaşlarla, Yirmi birinci yüzyıl da, milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, büyük savaş yüzyılı olarak anılacaktır. Kan dökücüler için, önce söz değil, önce savaş vardır.
Yeni yüzyılda İsrail’in Gazze’yi, işgal ederek yakıp yıkması gibi, geçen yüzyılda Amerika Irak’ı işgal etmiştir, yakmıştır, yıkmıştır. Her iki işgal sırasında ve sonrasında intihar saldırılarıyla, sayısız cinayet işlenmiş, milyonlarca insan hayatından olmuştur. Irak’ı Afganistan izlemiş, ardından Libya, Yemen ve Suriye gelmiştir. Geçmiş yüzyıllarda Avrupalıların, işledikleri cinayetleri, Amerikalılar, bir bir Filistinleştirdikleri, Müslüman ülkelerde tekrarlamaktadırlar.
İsrail’in Filistin’de izlediği stratejiyi, Amerika dünyada izleyerek, devlet terörünü, dış politikasının temeline yerleştirmiştir. Nasıl Yahudiler Almanya’da gördükleri baskı ve şiddeti, sürekli gündemde tutarak, Filistin’de işledikleri cinayetleri gözden uzak tutmaya çalışıyorlarsa, Amerikalılar da New York’a yapılan saldırıyı bahane ederek, bütün dünyada savaş rüzgarları estiriyorlar. Kazananları ve kaybedenleri olmayan savaşlar, taraflar arasında büyük yıkımlara yol açmaktadır.
Müslümanlar Avrupa’da kendilerine karşı işlenen cinayetleri, sürekli tekrar ederek, başkalarına baskı ve şiddet uygulamayı, hiçbir zaman doğru bulmamışlardır. İslam kültüründe, çekilen sıkıntıları, karşı karşıya kalınan güçlükleri, her yerde durmadan anlatmak, iyi karşılanmaz. İnanan insanlar için şikayet etmek, kusuru başkalarında aramaktır, sorumluluktan kaçmaktır. İslam kültüründe, Cehennem dışarıda aranmaz, içeride aranır, kimse kötülükleri başkalarından bilmez, kendinden bilir.
Cinayetler yüzyılının sonunu getirmek için, Müslüman ülkeler kendi sorunlarıyla ilgilendikleri kadar, komşu ülkelerin sorunlarıyla da ilgilenmelidirler. İslam dünyasında işlenen cinayetleri önlemede, uluslararası gündeme taşımada, en büyük sorumluluk Türkiye’ye düşmektedir. Komşularının dertleriyle dertlenmeyen, Türkiye’nin sorunlarını, hiçbir ülke kendi sorunları olarak görmez. Türkiye geçmişte olduğu gibi, gelecekte de barışın en büyük güvencesi olacaktır.
Cinayetlerin her yıl katlanarak arttığı yüzyılda, Müslüman ülkelerin sorunları, kendilerini gündüz gözüyle yenileyememekten kaynaklanmaktadır. İslam dünyasının kendilerini yenileyebilmeleri, kültürlerinin küllerini değil, kor ateşini geçmişten geleceğe taşımalarına bağlıdır. Aydınların ana görevi, hayata anlam ve güç veren, kültürlerin küllenmesini önlemektir. Tarih içinde terörü, savunma politikası haline getiren devletlerin, uzun ömürlü oldukları görülmemiştir.
Batı “öldürüyorum öyleyse varım” diyerek, varlığını koruyamaz.
Suçsuz bir insanın canını alan, bütün insanlığın canını alır.
Savaşta hiçbir kazanım, bir canın bedeli değildir.