Kuyumculuk, tarih boyunca medeniyetlerle birlikte yol almıştır. Mısırlılar Mezopotamyalılar ve Hintler, altın, gümüş ve diğer değerli madenleri işleyerek süs eşyaları ve takılar üretmişlerdir.

Osmanlı’da mücevherler her medeniyette olduğu gibi gücün ve ihtişamın simgesi olmuştur. Konstantiniyye’nin fethi ile birlikte Osmanlı’da sadece mücevherler değil kuyumculuk da seçkin bir meslek olarak yer edinmiştir. Şehzadeler kuyumculuk eğitimi almışlardır. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman kuyumculuk eğitimi alan padişahlarımızdandır. Sadece saray çevresinde değil, halkın gelenek ve göreneklerinde de mücevher önemli bir yere sahiptir. 

1738800047011

İstanbul’un kadim hanlarının dar kapılarından içeri adım atınca kocaman bir dünya ile karşılaşmak heyecan vericidir. Tabiattan tezgâha gelen değerli madenler usta ellerin dokunuşu ile sanata dönüşüyor, özel günlerde insanların ışıltısı oluyor. Siz değerli okurlarımız için, Atölye Bera’nın kapısını çaldık ve sadekâr Gökhan Şencan Beyefendinin misafirperverliği ile kuyumculuk mesleğine dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik, buyursunlar Efendim: 

1738800047003

Gökhan Bey kuyumculuk sanatı ile nasıl tanıştınız?  

Ben ortaokulu bitirdikten sonra okul hayatına adapte olamadım. Çok sevdiğim bir ağabeyim Kapalı Çarşı’da çalışıyordu. Ailem bu süreçte okumamı çok istedi, biraz çalışıp olmazsa yeniden okul hayatıma dönmem konusunda da destekledi. Kapalı Çarşı’daki ağabeyim beni bir Ermeni ustanın yanına getirdi. 1994 yılında Kapalı Çarşı’da bir Ermeni ustanın atölyesinde çırak olarak başladım, 2000 yılına kadar o atölyede çalıştım. 2000 yılında askere gittim, askerlik dönüşünde sevdiğim bir kalfam vardı Çemberlitaş’ta onun yanında başladım. 14 yaşından beri birlikte çırak olarak çalıştığımız bir arkadaşımla beraber 2003 yılında kendi atölyemi açtım. 2009 yılına kadar farklı tecrübelerden sonrasında nihayetinde kendi işimi kurdum. 2015’ten bugüne de atölyemizde yedi kişilik kadromuz ile devam ediyoruz. 

1738800046979

Kuyumculukta han kültürü hakkında neler paylaşmak istersiniz? 

Hanların mütevazı kapısının ardında kocaman bir dünya var. Kuyumculukta han kültürü ahilik ilkelerini yaşatan bir eğitim merkezi gibidir. “Eti senin kemiği benim” felsefesi ile çırak ustaya emanet edilir. Çırağın görevleri vardı. Her sabah erken gelirsin dükkânı temizlersin, kalfanın kahvaltı faslını bitirirsin, ustan gelir onun kahvaltı kahve faslı başlar. Senin altına yeni bir çırak gelene kadar bu süreç bir sene, iki sene, üç sene sürer. Bu süreç atölyenin durumuna kişinin yeteneğine göre değişir, biraz yetenekliysen kendini tezgâha bir an önce adapte edebilirsen, ustanın gözüne girersen yeni bir çırak alınır. Ama biraz vasatsan çıraklık süren uzar. Çırak, kalfa, usta silsilesi bozulmaz. Çırağın bir meramı varsa önce kalfa ile çözmeye çalışır, kalfayı aşan bir konu olursa ancak usta ile paylaşılır. Kendi atölyenizi kurduğunuzda, bir firma ile iş yapacaksanız referansın ustandır. Ancak ustanın çalıştığı yere gitmezsin bun işin de kendi içerisinde etik kuralları vardır, ustan buraya da git derse gidersin. Badik Usta piyasa için çok kıymetlidir ve halen çok itibar görür. O ustaların yanında ben ustayım diyemem. Ustaların ustası derler ya öyle insanlardı eski ustalarımız. Han ve imalat terbiyesinde çırak, kalfa, usta silsilesi vardır. Han terbiyesi ustadan çırağa geçer. 

1738800046987

Siz kuyum işine hangi iş bölümü ile başladınız? 

Ben çok iyi bir sadekâr ustanın yanına geldim. Sadekâr olarak başladım. Çok tanınan, çok bilinen, iyi bir usta olan Badik Usta’nın yanında yetiştim. Sadekârlar, tasarım yapar, kalıp hazırlarlar, altın ve gümüş gibi metallerin işlenmesinde uzmanlaşmışlardır. 

1738800047026

Kuyumculuğu seçmenin sizin hayatınıza kattıkları… 

Her şeyden önce başka bir sektörde olsaydım kendimi böyle ifade edemezdim. Sanıyorum hayat ile ilgili anlam ve doyum noktasını bulamazdım. Babam tekstil sektöründeydi yazları yardıma giderdim. Akrabalarımız ayakkabı sektöründeydi. Ama kuyumculuk, çarşı başka bir atmosfer. Çarşı bana göre bir üniversite, her statüde değişik insanlarla muhatap oluyorsunuz, o hayat tecrübelerine göre de yeni dersler alıp, konuşmanız, duruşunuz, hayat tecrübeniz şekilleniyor. Mücevher ile meşgul oluyorsunuz, takı tasarlıyorsunuz. Tezgâhtan size gelen bir duruş, tavır oluyor hali ile. Karşılıklı bir etkileşim, Allah vergisi bir kabiliyeti tezgâhta sanata dönüştürürken, her bir dokunuş bizim karakterimiz, hayata bakışımız, düşünce, duygu dünyamıza da olumlu tesirler bırakıyor. Kuyumculuk manevi bir haz ve yıllar içinde kültürel bir birikim sağlıyor. Kalıcı olmak, insanların özel günlerini paylaşmak, imzamız olan bir parça ile iz bırakmak heyecan verici, insanların memnuniyeti tarifsiz motive kaynağı. 

1738800046996

“Sabır ile dövülen demir sertleşir” işiniz sabır, metanet, disiplin odaklı diyebiliriz neler paylaşmak istersiniz?

Kuyumculuk mesleğinde sabır işimizin mihenk taşı, çıraklık sürecinde tezgâha oturmak bile bir iki seneyi buluyor. Biz ilk başlarda ayakta durur sadece ustamızı izlerdik. Orada işte mantık şu; nasıl yapılacağını gör bir süre sonra biraz da yeteneğin varsa o gördüklerini işleyebileceksin. Görmediğin bir şeyi yapamazsın çokça izlemek gerekiyordu ve bizim zamanımızda el işçiliği ağırlıklı idi şimdi hiç yok diyebiliriz. O zamanlar bir sene çalışmış bir çırak şu an üç sene çalışmış kalfa kadar iş bilirdi. Çıraklık dönemimde bildiğim birçok şeyi şu an atölyemde kullanmıyorum. Çalışanlarım da bilmiyorlar. Kalfalar bir şey verirse yapardık. Ben küçükken çok kızarırdım, kafamı önüme eğip kızarınca kalfam bir aksilik olduğunu anlar,”Ver ben bakayım düzeltelim” derdi. Usta görürse eyvah… Yani tüm bu anlattıklarımızın özeti olarak, çırak olarak adım attığımız andan itibaren sabır gerektirir, zorluklarla karşılaşmak, kuyum sanatını öğrenmek metanet ister, kendi içinde bir disiplini vardır. Tüm bunların yanı sıra yetenekli olmak da önemlidir. 

 Güncel takılar, reklam dünyası ve seri imalata yönelim ve eski atölyelerin durumu hakkında neler söylemek istersiniz? 

Her alanda olduğu gibi takı dünyasında da genelde reklama yönelik ürünler kazanıyor. El yapımı ürün bir tanedir, size özel yapılmıştır, aynısı yapılsa bile hiçbir zaman aynı olmaz, bir parça size özel yapılmıştır. Ama seri imalata geçmekle beraber aynı üründen elli tane yüz tane üretiliyor hepsi aynı. Ürün çiziliyor, aynı ürün seri olarak imal edilip insanlara ulaşıyor. Altın fiyatları da özel mücevherat yapımını etkiliyor. Çok az kaldı el işçiliği mücevher yapan usta. Herkes artık zamana uyum sağlamak durumunda kalıyor, içinde bilgisayar programı kullanmayan atölyeler günümüz koşullarında dezavantajlı durumda. Çok köklü atölyelerin özel müşterileri vardır, özel tasarımlar yaparlar, çok nadir artık. Bu dönemden sonra çok zanaatkâr yetişeceğini sanmıyorum, mevcutlarını koruyup, üzerine yetenekler yetişmeli. Meslek adına üzücü artık yeni nesil ve dünyaya bakışını dikkate alınca bizim yetiştiğimiz şekilde yetiştirmek mümkün değil, mevcut kadromuzla ilerliyoruz. 

Özel tasarımlar yaptığınız müşteriler ile işleyen süreçte yaşadıklarınız?

Bir örnekle anlatmaya çalışayım. Annesinden inci gerdanlık kalan birisi vardı, çok iyi, kibar bir insan. Elinizde bir hatıra var, orada artık kendi mevcut tasarımına sadık kalıyorsun ama yenilemen de gerekiyor. Muhatap olduğum kişinin yaşam tarzına bakıyorum, düşünce dünyasına, hayalleri, fiziksel özellikleri hepsine bir bütün olarak bakıp ona göre bir tasarım sunuyorum. Genelde beğeniliyor. Aslında burada karşı tarafın ne hissettirdiğini anlamak çok kıymetli, gönülden gönüle akan bir tür mesaj bunu bize hissettirdiği zaman biz onu mutlaka işimize yansıtıyoruz ve insanların mutlu, memnun olmasını sağlamak için elimizden geleni yapıyoruz. 

El işçiliği yapılan özel mücevherler ulaşılmaz mı her bütçenin kendine göre bulabileceği parçalar var mı?  

El işçiliğini tercih etmek bir kültür alt yapısı, bilinç gerektiriyor. Eskiden pırlantaya kimse yaklaşamıyordu. Son yıllarda artık her bütçeye uygun pırlanta taş bulmak mümkün. Öncelikle şunu belirtmek lazım ki siz özel bir mücevher yaptırmak istediğinizde bu evladiyelik bir tercihtir. Sizden evladınıza ondan belki kendi evladına gidecek bir hatıra silsilesi. O yüzden ben pırlanta seçiminde insanlara özellikle kendi bütçeleri içerisinde sınırlarını zorlamayacak ama kaliteden de ödün vermeyecek tercihler yapmalarını tavsiye ediyorum. Ben de kendi adıma kızıma oğluma bir şeyler kalsın çok isterim. Duvara astığım şu tablolardaki aletler ustamdan kalma ben çıraklık yıllarımdan o hatıraları saklıyorum. Benim çocuklarım için de bu böyle olacak. Güzel bir duygu, bunu anlayacak insanlarla karşılaşmak da çok değerli. Para kazanma boyutu tabiî ki önemli ama insanların memnuniyeti, mutlu ayrılması çok önemli. Ben bir sorun olduğunda hata karşı taraftan bile olsa afakî bir durum olmadıkça sorumluluğu alırım. İnsanların gönlünü kazanmak ve atölyemizden mutlu çıkması çok önemlidir. Müşteri değil misafir nazarı ile bakıyoruz. 

1738800046969

Oğlunuzun ilgisi yeteneği var mı?

Yeteneği olacak, keşke daha kurumsal noktaya ulaşabilsek babadan oğla geçen bir meslek olsa çok isterim. Zamane çocuklarımız için şu an bunu ön göremiyorum, arada atölyeye getiriyorum. Bu tezgâhın, atölyenin, çarşının havasını koklasın, çay ocağında oralet içiyor, kahvaltı yapıyoruz. Çarşı atmosferini teneffüs etsin istiyorum. Çünkü her taraf turistik alana dönüyor, hızlı bir otelleşme var ve burada ne kadar zamanımız kaldı bilmiyoruz. Alanlarımız giderek daralıyor. Başka bir mesleği seçse bile zanaattan haberi olsun, babasının hatıralarını bilsin, yaşasın, ilerde de çocukluk hatırası olarak yaşatsın. Bir kültürel değer olarak oğluma da tevarüs etmesini çok istiyorum. 

Atölyenizin kapılarını bizlere açtığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istedikleriniz? 

Hülya Hanım çok teşekkür ederim, yayın hayatınızda başarılar diliyorum. İttifak Gazetesi okurlarına da sevgi ve saygılarımı sunuyorum.