Senaryo ve sinema yazarı, sinema alanında eğitmen ve TRT2 danışmanlarından Ayşe Karaköse Hanımefendi ile gerçekleştirdiğimiz röportajı siz değerli okurlarımızın ilgilerine sunuyoruz:
Türk sinemasının emektar senaristi, yönetmen Safa Önal, 395 senaryo ile dünyanın en çok senaryosu filme çekilen senaristi dalında Guinness Rekorlar Kitabı diplomasına sahipti. 18 Nisan 2018 tarihinde Yeni Dünya Vakfı’nda düzenlenen “Bâbıâli Enderun Sohbetleri”nde konuk olan Safa Önal kendisine edebiyatı sevdiren isimleri ve ilk senaryo yazdığı eseri şöyle anlatmıştı:
“Çamlıca’nın üç gülüne benzer şekilde ama daha farklı, daha fiyakalı, beş gülüydük Nişantaşı Ortaokulu’nun. Aktör Ayhan Işık, karikatürist Semih Balcıoğlu, karikatürist Ferruh Doğan, ben ve Hasan Pulur, Tanburi Dürrü Turan Bey, bana edebiyatı sevdiren adamlar oldu. Bana göre dünyada yazı yazmaktan daha güzel bir şey yok. On beş yaşında Bâbıâli Yokuşu’nda bir adam halinde dolaşmaya başladım. Yirmi yaşında Milliyet gazetesindeydim. Bela diye bir roman okudum. Coşturdu beni, ben bunu sinemalaştırsam mı diye düşündüm ama nasıl yazılacağını, fakat oturdum yazdım. Rahmetli Atıf Yılmaz’a gittim. İç avlulu bir handaydı. Baştan sona okudum, çıt çıkarmadan dinledi, şapkasını çıkardı kutladı beni. “Ben bunu film yaparım” dedi. İlginç bir şeydir. Bundan Allah Cezanı Versin Osman Bey adlı filmi üretti.”
Safa Önal, ilerleyen yaşlarına rağmen projeler hayal etti, çalıştı, üretti, öğrenciler yetiştirdi, kendisini saygı ve rahmetle yâd ediyoruz. Senarist Ayşe Karaköse de Safa Önal’ın hayatına dokunduğu öğrencileri arasında.
Senaryo ve sinema yazarı, sinema alanında eğitmen ve TRT2 danışmanlarından Ayşe Karaköse Hanımefendi ile gerçekleştirdiğimiz röportajı siz değerli okurlarımızın ilgilerine sunuyoruz:
Ayşe Hanım kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul’da doğdum, büyüdüm, ilk okuldan beri okumaya, yazmaya ilgim hep oldu. Öğretmenlerim de beni edebiyat okumam için yönlendirdiler ama hayatın akışında bu mümkün olmadı. İçimdeki yazma aşkından dolayı yazarlıkla ilgili bazı eğitimlere katıldım. Oralardaki hocalarım da beni senaryoya yönlendirdi. Böylelikle senaryo kurslarına başladım.
Sinemaya olan ilginiz senaryo kurslarıyla mı başladı?
Aslında küçük yaşlardan itibaren film izlemeyi çok severdim, yönetmenleri takip ederdim ama meslek olarak seçmek aklıma gelmemişti. Senaryo kurslarında hocalarımın cesaretlendirmesiyle kendiliğinden gelişti süreç.
Safa Önal ve sizinle güzel bir program yapmıştık birkaç yıl önce. Hocamızla yolunuz nasıl kesişti, Safa Önal’lı yıllarınızın size katkılarını paylaşır mısınız?
İlk senaryo hocam Safa Önal’dı diyebilirim.Yaklaşık yirmi yıl önce, Sen-Der, Senaryo Yazarları Derneği, ilk defa senaryo kursu düzenlemişti ve ilk senaryo hocam Safa Önal’dı. Ondan Yeşilçam’ı ve klasik senaryo yazarlığını öğrendik. Safa Önal, müthiş bir anlatıcıydı, senaryosunu anlatırken o filmi yaşardınız. Son yıllarında da birlikte senaryo çalışmak, söyleşiler düzenlemek, iş dışında da sık sık buluşup sinema sohbetleri yapmak kısmet oldu, kendimi çok şanslı sayıyorum bu yüzden.
Safa Önal dışında beslendiğiniz kaynaklar Hocalarınız var mı?
İkinci hocam, şimdi Sinema Genel Müdürümüz olan Birol Güven’di. Ondan daha modern yaklaşımları ve Sit-Com’u öğrendik. Birlikte dizi yazmak nasip oldu, bize katkıları çok büyüktür. Sonra kıymetli Yusuf Kaplan hocamın kurduğu sinema okuluna gittim ve orada da çok değerli hocalarla çalıştık. Yusuf Kaplan hocamız olmasa belki sinema okumayı düşünmezdim, onun vesilesi ve teşvikiyle sinema okudum. O okulda özellikle rahmetli Ömer Lütfi Mete ve Halit Refiğ hocalarımızdan çok feyz aldım. Sonraki yıllarda senaryo ve film dili alanında birçok hocadan eğitim alma şansım oldu, bu alanda Türkiye’nin sayılı hocalarıydı, hepsine müteşekkirim.
Dünyada savaşlar, salgınlar, zorlayıcı koşulların yanı sıra teknoloji, yapay zekâ gibi çok konuşulan gündemlerin etrafında, dünya ve onunla var olan sinema değişiyor mu gündeme sinemanın tepkisi nedir?
Aslında sinema biraz gündemi belirliyor da diyebiliriz. On yıllar öncesinden, olacakları önce sinemada izliyoruz, sonra gerçeğe dönüşüyor. Tabi bu karşılıklı etki-tepki meselesi, sinema gündemi, değiştiriyor, belirliyor, sonra da gündemdeki değişimleri yine sinemada izliyoruz. Yapay zekâ her alanda olduğu gibi sinemada da etkili, önceleri daha çok özel efektler alanında etkiliydi şimdi senaryo konusunda da çalışmalar başladı. Ancak yapay zekayı kullanan insan aklı olmadıkça, o da yeterli olmaz, çünkü yapay zekanın yazdığı senaryonun ne derece yetkin olup olmadığını, insan aklı değerlendirir. Yapay zekadan ne isteyeceğini de yine alanına hâkim olan insanın aklı belirler.
Ülkemizde sizce senaryo sorunu var mı?
Çok iyi senaryolar da yazılıyor görüyoruz, “Türkiye’de senaryo yok” gibi büyük laflar edemem. Sadece senaryo yazacak olan insanın hem senaryoyu hem de yaşadığı toplumun dinamiklerini iyi bilmesi ve bilmediği alanlarda yeterince çalışmadan senaryo yazmaması akıllıca olur diyebilirim.
Senarist hikâyesini halktan mı alır, yoksa kendi hikâyesini mi halk yazar?
Her film için farklılık arz eder kuşkusuz. Bazen kendi hikâyesini halka sunar, bazen de halktan aldığı hikâyeyi kendi bakış açısıyla harmanlayıp yeniden üretir ve aldığı mecraya yeniden sunar.
Senaryo yazım sürecinde tesirinde kalmamak için kendinizi kısıtladığınız okumalar ya da izlemediğiniz filmler olur mu kendinize sansür uygular mısınız?
Bazen o duyguya giriyor insan, yani kendine sansür uygulama duygusuna ama genelde tekrara düşmüş olmamak adına izlemeyi tercih ediyorum.
İyi bir senarist olmak diye bir iddia var mı, varsa size göre bunun şifresi nedir?
Çok okumak, çok izlemek ve yazarken çok pratik yapmak diyebilirim. Her alanla ilgili olmak… Safa Önal Hocam, “Senarist, Endonezya’nın bayrağından, patlıcanın çekirdeğine kadar her şeyi bilmek zorundadır ya da öğrenmek zorundadır” derdi. Ona da meslek büyüklerinden biri söylemiş. Senaryo ve sinema hayatı anlıyor, dolayısıyla hayatla ilgili her alana ilgi duymak ve araştırmak gerekir.
Senaristlik, danışmanlık dışında, seminerler de veriyorsunuz alanınız ile ilgili, eğitimci yönünüz var, sinema ve medyaya ilgi nasıl, izlenimleriniz, lütfeder misiniz?
Senaryo dışında film dili çalışıyorum uzun yıllardır. Film dili bilmeden senaryo yazmanın çok eksik kalacağını düşünüyorum. Gençlerle veya sinemaya ilgi duyan her yaş grubuyla atölyeler yapıyoruz. Sadece mesleki açıdan değil, izleyici olarak da katılımcıların ilgiyle takip ettiği atölyeler oluyor. Senaryo sınıfları daha çok meslek olarak ilgilenenlerin katıldığı atölyeler olsa da film dili atölyeleri herkesin ilgisini çekiyor.Çünkü iyi filmler bir kere izlenip geçilecek filmler değildir, defalarca izleyip, adeta puzzle gibi çözümlemek gereken eserlerdir. İyi sinema izleyicisi de meslek olarak seçmese bile film dilini bilerek izlemeyi, giderek daha fazla tercih ediyor. Ayrıca sosyal medya da dahil, medyayı okumak, film dilini bilerek mümkün.
Bundan sonrası için projeleriniz…
Şimdi değişen yaşlanma olgusu ve günümüzde yaşlılık üzerine bir belgesel çalışıyorum. Hazırda bir iki senaryom var uzun metraj, arkasından onları hayata geçirmeye çalışacağım. Kışın atölye ve seminer programlarımız daha fazla oluyor. Biraz da onlarla ilgileneceğim inşallah.
Son olarak okurlarımız ile paylaşmak istedikleriniz…
Meslek olarak sinemanın herhangi bir alanını seçmese bile, medyaya maruz kalan, film ve dizi izleyen herkesin, asgari düzeyde film dilini ve medyayı nasıl okuyacağını bilmesini elzem görüyorum. Okurlarımıza naçizane bu alfabeye ilgi duyup, araştırmalarını tavsiye ederim.
Sevgili Ayşe Hanım, size müteşekkiriz çalışmalarınızda kolaylıklar diliyoruz.
Asıl ben teşekkür ederim Hülya Hanım, çok keyifli bir sohbetti.