Dünyadaki gelişmeler, şehirleri etkilenen şehir olmaktan daha çok, etkileyen şehir olmaya zorlamaktadır. Şehirler bütün kurumlarıyla ve bütün kuruluşlarıyla, açıklık içinde yeniden yapılanmalıdır. İster özel, ister kamu, isterse gönüllü olsun, her kurum ve her kuruluş yerel vizyonunu, küresel vizyona dönüştürmelidir. Şehirler kurumlarının ve kuruluşlarının, ürettikleri ürünlerle, hizmetlerle ve bilgilerle, dünyanın her ülkesine, vizesiz gitmesini öğrenmelidir.
Şehirlerin ev sahipliği yaptıkları, kurumların ve kuruluşların duvarsız dünyayı, vizesiz dolaşabilmeleri, yerelleşerek küreselleşmelerine, küreselleşerek yerelleşmelerine bağlıdır. Hiçbir kurum ve kuruluş, yerelleşmeden küreselleşmediği gibi, küreselleşmeden de yerelleşemez. Küreselleşme gibi yerelleşme de, uzun soluklu bir süreçtir. Hem küreselleşmenin, hem de yerelleşmenin geri dönüşü yoktur. Küreselleşme yeniden doğmasını bilen şehirler için, bir tehdit değil, değerlendirilecek bir fırsattır.
Küreselleşme ve yerelleşme, büyük ülkelerin desteklediği bir siyasal akım değildir. Dünyadaki güçlü ülkelerin, küreselleşme ve yerelleşmeye karşı ya da taraftar olmaları, yerelleşerek küreselleşme, küreselleşerek yerelleşme sürecini tersine çeviremez. Her kurum ve her kuruluş, yerel özelliklerini koruyabilmek için küreselleşmelidir, küresel özellikler kazanabilmek için de yerelleşmelidir. Şehirlerde yerellik ve küresellik, birbirini tamamlayan bir bütündür.
Yerelleşmek küreselleşmeyi, küreselleşmek yerelleşmeyi önlemediği için, hangi ülkede olursa olsun, her kurumun ve her kuruluşun, dünyanın en büyük hem yerel hem de küresel kuruluşu olmasını kimse engelleyemez. Dünya ölçeğinde yapılanan, kurumlarda ve kuruluşlarda rekabet üstünlüğü, her ülkenin kültürüne saygılı ürün, hizmet ve bilgi üreterek kazanılır. Dünya şehirlerinde hiçbir kurum ve hiçbir kuruluş, Müslüman mahallesinde domuz, Budist mahallesinde inek eti satamaz.
Küreselleşme dünyanın Batılılaşması, yerelleşme de dünyanın Doğululaşması değildir. Ülkeler arasında siyasal sınırların önemini yitirmesi ve kapalı kapıların açılmasıyla, dünyanın neresinde olursa olsun, bütün şehirler bir yandan Doğululaşırken, bir yandan da Batılılaşmaktadırlar. Şehirler arasında Avrupalı ya da Asyalı olmak değil, bir adım önde olmak önemlidir. Küreselleşme ve yerelleşme süreçleri, her şehiri uzun soluklu, yarışı kazananların sürekli değiştiği, bir yarış alanına taşımıştır.
Dünya ölçeğinde her gün tekrarlanan yarışta, hiçbir ülkenin, hiçbir şehirin, hiçbir kurumun, hiçbir kuruluşun, ne önceliği, ne de üstünlüğü vardır. Dünyadaki yarışta şehirlerin, en güçlü ve en etkili silahları, orduları değil kültürleridir. Kültürlerin gücü de, hem dikey, hem yatay derinliklerinden kaynaklanır. Kültürlerin dikey derinlikleri yerel zenginliklerini, yatay derinlikleri de küresel zenginliklerini yansıtır. Her kültür derinleşmek için yerelleşmek, zenginleşmek için de küreselleşmek zorundadır.