Yerel ve küresel gelişmeleri yakından izleyerek, dünyanın gidişini yakından gözleyenler, insanlığı nasıl bir geleceğe doğru ilerlediğini görürler.

Yirmi birinci yüzyılın başında ülkeleri, ekonomilerin kuruluşlarından daha çok, kültürlerin kurumları dönüştürüyorlar. Kültürel yönelimler, ekonomik yönelimleri, ekonomik yönelimler, kültürel yönelimleri tetikliyorlar. Kültürlerin sınır tanımadığı dünyada, siyasal sınırlar değişmezken, ekonomik sınırlar durmadan değişiyorlar.

Dünyadaki ana eğilimleri, araştıranların öncüsü John Naisbitt, bakır kabloların yerini alan fiber kabloları örnek vererek, her alanda Ford gibi görünen ürünlerden daha çok Microsoft gibi görünmeyen ürünleri üretenlerin, dünyayı çok küçülttüklerini vurguluyor. Bir kilo fiber kablo, neredeyse bin kilo bakır kablonun işini görüyor.

Geçen yüzyılın “Amerika Birleşik Devletleri”ni, “Avrupa Birleşik Devletleri” izlerken, gelen yüzyılda başta “Türk Birleşik devletleri” olmak üzere, Asya’da, Afrika’da, Güney Amerika’da yeni birleşik devletler izliyor. Yirminci yüzyılın Avrupalıları, Amerika’yı dönüştürdüler, Yirmi birinci yüzyılın Afrikalıları, Avrupa’yı dönüştürüyorlar.

Avrupa ülkeleri demokratik yönetimlerini sağlamlaştırmaya uğraşırlarken, Çin’in öncülüğünde Asya ülkeleri, otokratik yönetimlerini güçlendirmeye uğraşıyorlar. Dougles McGregor’un “The Human Side of Enterprise” kitabında ele aldığı, kuruluşlar için geliştirdiği “Teori X ve Teori Y” yaklaşımları, devletlerin yönetiminde de geçerliliğini koruyor.

Teori X’e göre yönetenler, insanlara güvenmezler, insanlar çalışmaz derler. İnsanları ne kadar çok denetirlerse, üretimde ve yönetimde o kadar çok başarılı olacaklarına inanırlar. Teori Y’e göre yönetenler, insanlara güvenirler, insanlar çalışırlar derler. İnsanlara ne kadar çok özgürlük alanı açarlarsa, o kadar çok başarılı olacaklarını düşünürler.

Avrupa’da Portekiz, İspanya yanında, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan gibi ülkeler, demokratik yönetimlerini iyileştirmeye çalışıyorlar. Dünyadaki ülkelerin çoğunluğu, otokratik ülkelerin yol açtıkları savaşların bedellerini ödüyor. Artık Çin ve Rusya benzeri ülkeler de, demokratik gelişmelere uyum sağlama zorunluluğu duyuyorlar.

Naisbitt’in “Megatrends 2000” kitabında vurguladığı gibi, dünyada otokratik yönetimler demokratik, demokratik yönetimler meritotratik yönetimlere evrildiğini görüyorlar. Bütün ülkeler Platon’un, More’un, Campenalla’nın ütopyalarının, Huxley’in ve Orwell’in distopyalarının, dışında bir “Yitik Cennet”’in özlemini çekiyorlar.

Yeni yüzyıl üretimde paylaşımı, yönetimde katılımı, geçmiş yüzyıllarda görülmeyen boyutlara, taşıyan kuruluşların ve devletlerin, yüzyılı olma yolunda ilerliyor.