`height=

Dr. Öğr. Ü yesi Yusuf Kızıltaş  (Van Yüzüncü Yıl Ü niversitesi) ile 'eğitim' üzerine yaptığımız söyleşiye devam ediyoruz;

AY: Sn. Cumhurbaşkanı 'Öğretmenlikte 10 yılını doldurmuş öğretmenlerimize uzman öğretmenlik imkânını getiriyoruz. Eğitimlerini tamamlayan ve yapılan sınavdan başarıyla geçen uzman öğretmenlerimiz, hem bir derece alacaklar, hem de maaşlarında 1000 lira artış olacak.10 yıllık uzman öğretmenler, eğitimlerini tamamlayıp sınavda başarılı oldukları takdirde başöğretmen unvanı ile görev yapacaklar. Bu öğretmenlerimize ilave bir derece verecek, ayrıca maaşlarında da 2000 lira artışa gideceğiz.'  dedi. Yararı olacak mı?

KIZILTAŞ: Hatırladığım kadarı ile en son, Milli Eğitim eski Bakanı Sn. Prof. Dr. Hüseyin ÇELİK döneminde 'lisansüstü eğitim yapan öğretmenlerin teşvik edilmesi' yönünde uygulamalar vardı. Lisansüstü eğitim yapan öğretmenlere ek ders konusunda günümüzden daha iyi bir kat sayı uygulanıyordu. Günümüzde öğretmenlerimiz ya idarecilik yolunda puan biriktirmek ya da kişisel gelişimleri için lisansüstü eğitime yönelmektedirler. Yakın tarihte lisansüstü eğitim yapan/yapacak öğretmenlere hizmet puanına ilave puanlar ekleneceği uygulaması getirilince özellikle doğudaki üniversitelerde lisansüstü eğitim başvurularında patlama yaşanmıştı. Ancak bu uygulama Danıştay kararı ile durdurulunca birçok öğretmenimiz yüksek lisansı bıraktılar. Bunu niye anlatıyorum? Çünkü bu, sizin sorduğunuz soruyu etraflıca tartışmamız için iyi bir örnek ve referanstır. Sn Cumhurbaşkanımızın bu sözlerini ve uygulamayı çok yerinde, değerli görüyorum. Ancak benim farklı endişelerim var. Özellikle bazı vakıf üniversitelerinde lisansüstü kontenjan enflasyonu` haberlerine umarım tanık olmayız. Kaldı ki yakın zamanda bir devlet üniversitesinde bile infial yaratan böyle bir habere denk gelmiştik ki tepkiler sonrası kontenjanlar azaltıldı. Açıkçası lisansüstü eğitim koşulunun mükafatlandırılacak olması beni, verilecek eğitimin kalitesi noktasında ve birçok konuda ciddi manada endişelendirmektedir. Bu konuda üniversitelere özellikle de tezsiz yüksek lisans programlarında belirli kontenjan verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Öte yandan 10 yılını dolduran öğretmenlerin de uzman öğretmenlik için sınava tabi tutulmasını doğru buluyorum. Uygulamanın yararlı olacağı kanaatine sahip olsam da yoğun düzeyde endişelerimin varlığını da ifade etmek isterim.

AY: MEB`in  'Yaklaşık bir ayda, ülke genelinde 4 bin 3 yeni ana sınıfını açtık' açıklaması oldu.. Bu doğru mu? Ana sınıfı öğretmeni yeterli mi?

KIZILTAŞ: Daha evvel de söylediğim gibi Milli Eğitim Bakanımız Sn. Prof. Dr. Mahmut ÖZER`in erken çocukluk eğitimi noktasındaki düşünceleri, isteği ve mücadelesi çok değerlidir.Bakanlığımızın paylaştığı istatistiklere itibar ediyorum. Ancak burada sorgulanması gereken başka bir husustur. Bu okullara yani 'ana sınıflarına söz konusu öğretmenler' hangi ara atandı? Bir merkezi atama olmadığını biliyoruz. Muhtemeldir ki ücretli öğretmenler görevlendirildi. Ü cretli öğretmenler görevlendirildiyse bunların branşları neydi? Elbette 'kamuoyu ile bu bilgilerin ve istatistiklerin paylaşılmamış olması' ister istemez bizlere sorgulama fırsatı sunmaktadır. Merak duygumuz da bu belirsizliğin üzerine gitmektedir. Çünkü son derece samimi ve yerinde düşüncelerle ana sınıflara yönelik ciddi bir yatırıma yoğunlaşan samimi bir bakanımız var. Ancak böyle bir yatırımın anlamlı hale gelmesi için 'söz konusu sınıflara okul öncesi branşından öğretmenlerin atanması' çok anlamlı ve yerinde olacaktır. Bakanlığımızın bununla ilgili planlaması ne olacak bilmiyoruz. Ama ara/acil bir atama ile sadece okul öncesi öğretmenlerini kapsayan bir uygulama ihtiyacı hissediliyor. Acil atamalara, yakın eğitim tarihimizde rastladık. 2010 Van depreminden sonra sadece Van iline has bir öğretmen ataması yapılmıştı. Dolayısıyla ana sınıfları konusuna ve geleceğimizi imar edecek nesillerimize, beşeri sermayemize yapılacak bu yatırımın daha da anlamlı olması için acil bir atamanın yapılması çok yerinde olacaktır. Bu atama, kamuoyunun ciddi manada desteğini ve övgüsünü alacaktır. Böylesine güzel bir projenin ücretli öğretmenlerle akamete uğramaması için yerinde kararların alınacağı ümidini taşıyorum.

AY: 'Kamu harcamalarının ve nesillerin nasıl heba edildiğini, sadece doğuya öğretmen atamakla bölgedeki eğitim sorunlarının çözülemeyeceğini' iddia ediyorsunuz. Açar mısınız?

KIZILTAŞ: 2016 yılında ikinci kez sözleşmeli öğretmenlik uygulaması getirildi. Bu uygulamanın en büyük amacı doğu bölgelerinde yoğun öğretmen hareketliliğini azaltmaktı. Bunu, önceki bakanlarımızın itirafları doğrultusunda yukarıda dile getirdim. Yıllardır en çok öğretmen kontenjanı doğu bölgelerine atanıyor olmasına rağmen nasıl oluyor da bu açık kapanmıyor sorusunu hepimizin ama en başta da bakanlığımızın sorgulaması lazım. Bunun birçok nedeni var. Her ne kadar yakın tarihte sayısı azaldıysa da bazı öğretmenlerimizin özellikle geçmiş yıllarda sahte evlilikler, sahte sağlık raporları vb. yollarla (Uçar, 2016) batı illerine tayin istediklerini biliyoruz. Bu yollardan bir sonuçelde edemeyen bazı öğretmenlerimizin de bulundukları köy okullarından merkeze il içi görevlendirme` yoluyla çekildiklerini biliyoruz. Bunu, 2021 yılı Kasım ayı sonunda yayımlanan, Orantısız öğretmen hareketliliği: İki dilli öğrencilerin ağırlıkta olduğu kırsal bölgelerdeki okullarda yaşanan bir sorunun anatomisi` adlı çalışmamda eğitim paydaşlarının itiraflarından da görebiliyoruz. Öğretmensiniz, atanmak için canla başla çabalıyorsunuz. 41. tercihi seçip, 'ben ülkemin her yerinde görev yapmayı kabul ediyorum' diyorsunuz. Herhangi bir köye atanıyorsunuz. Ama sonra 'ben burada yapamam, edemem' diyorsunuz. Sonra bürokrasiden/siyasilerden medet umarak merkezdeki iyi okullardan birine il içi görevlendirme` yoluyla çekiliyorsunuz (bazı öğretmenlerimiz için geçerlidir). Bu arada siz, merkezdeki okula görevlendirilince merkezdeki okulda görev yapan ücretli öğretmenin görevine son verilip SGK giriş/çıkış işlemleri iptal ediliyor. Sonra ayrıldığınız köy okuluna da sizin yerinize bir başka ücretli öğretmen görevlendiriliyor ve onun için de yeni bir SGK işlemi başlatılıyor. Biz sözleşmeli öğretmenliği bu hareketlilik bitsin diye değiştirdik değil mi? Evet. Peki işe yaradı mı? İşte yaramıyor bazen. Şimdi burada 'ücretli öğretmenlerin kamu harcamalarının israfının' en güzel örneğini teşkil ettiğini daha iyi görebiliyor muyuz? Evet. Daha da acı ve gerçeği konuşalım. Ü cretli öğretmenlerimizin birçoğu ikinci dönem KPSS`ye çalışma bahanesi ile istifa ediyorlar. Onların da yerine fakülte mezunu değil de bazen yüksekokul mezunları atanıyor. Nihayetinde bir öğretim yılında bir sınıf minimum 3 öğretmen görebiliyor. Ki, bazı çalışmalarda ve haberlerde bunun 4-5 olduğu da ifade ediliyor (Kaplan, 2016). Öte yandan merkeze görevlendirme yapan öğretmenimiz bir sonraki yıl da muhtemelen görevlendirme yapıyor. Ve aynı okul görevlendirilemiyor çoğu zaman. Çünkü o okula ya kadrolu atama yapılmıştır ya da izne ayrılan öğretmen, izinden dönmüştür vb. Böyle bir durumda o sınıftaki öğrencilerde heba oluyor mu? Evet. Bu  görevlendirmeleri yapanların birçoğu da genellikle sınıf öğretmenleri bu arada. Peki bu görevlendirmelerle öğrenci ne durumda? Onları neden düşünmüyoruz? Öğretmenlik 'vicdan ve merhametlik' mesleği değil miydi? Böyle bir durumda birçoğu henüz yeterince Türkçe bilmeyen öğrencilerimiz heba oluyor mu? Uyum sorunu yaşıyorlar mı? Erken okul terki yaşanıyor mu? Maalesef bu soruların cevaplarını hepimiz biliyoruz. Erken okul terkinin, ulusal/uluslararası sınavlarda akademik başarısızlığın en fazla olduğu iller (Kızıltaş, 2021) işte bu orantısız öğretmen hareketliliğinin yaşandığı iller.  Ü cretli öğretmen yerine ücretli öğretmen ataması yapıyoruz. Bunun topluma ve devlete maliyeti sigortasız çocuk işçiliğidir, suça bulaşan çocuktur, madde kullanan öğrencidir de. O yüzden 'çok ciddi ve  meşru gerekçelere dayanmayan' il içi görevlendirmeler asla yapılmamalıdır. Yapılanlar da kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Kapsamlı bir teşvik modeli getirilmelidir. Sözleşmeli öğretmenlik kaldırılmalıdır. Ü cretli öğretmenlerin keyfi istifaları önlenmelidir, katı tedbirler getirilmelidir ve özlük hakları ciddi manada iyileştirilmelidir. En azından ücretli öğretmenlik kaldırılarak vekil öğretmenlik uygulaması yeniden getirilebilir. Çünkü vekil öğretmenlerin özlük hakları daha iyiydi.

Devam edecek;