`height=

Sitemiz köşe yazarı Dr.Göktan AY`ın, Orman Ağaçları ve Tohumları Islah Araştırma Enstitüsü Orman Yüksek Mühendisi Dr. Tuncay Porsuk ile yaptığı söyleşiyi yayımlıyoruz;

AY: Kendinizi okurlarımıza kısaca tanıtır mısınız?

PORSUK: 1973 yılında Ilgaz da doğmuşum, ilk-orta ve lise tahsilimi Anakarada tamamladıktan sonra Karadeniz Teknik Ü niversitesi`nde Orman Mühendisliği eğitimi aldım. Eğitim hayatım İstanbul Ü niversitesi Orman Fakültesi`nde Yüksek Lisans ve Ankara Ü niversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi`nde Doktora ve ikinci üniversite olarak Turizm ile devam etti. 25 yıllık mesleki tecrübemi -Asistanlık, Orman İşletme Şefliği ve 20 yılı aşkın süredir de Ormancılık Araştırma Enstitüsü`nde Araştırmacı, Bölüm Başkanı ve yöneticilik görevleriyle sürdürmekteyim.

AY: Orman teşkilatının, ülkemizin yeşil doğasını korumaktaki görevi ve sorumluluğu çok büyük. Teşkilat deyince kimler akla geliyor? Kaçkişilik bir güçsünüz?

PORSUK: Orman Teşkilatı, kuruluşu 1839 adayanan ülkemizin en eski teşkilat kültürüne sahip kurumları arasında yer alan ve alansal (ülkenin üçte birini) yönetim yetkisine sahip, nadir devlet kuruluşlarından biridir. Teşkilat deyince 'ülkemizin en ücra köşelerinde ve ulaşılması güçbölgelerindeki orman köylerinde görevli orman işçisi ve orman muhafaza memurlarından, orman işletme şefi, mühendisi, müdürü ve genel müdürüne kadar ormancılık faaliyetlerinde görevli herkes' orman teşkilatının parçasıdır. Güncelde orman teşkilatının insan kaynakları boyutuyla operasyonel gücünün yaklaşık 50 bin kişilik bir personelden oluştuğunu söyleyebiliriz.

AY: Canla başla ve sürekli arazide çalışan orman teşkilatı mensuplarının özlük hakları v.b. sorunları var mı?

PORSUK: Bu sorunuza cevaben, özetle kamuda diğer alanlarda yaşanan 'benzer sorunların orman teşkilatı çalışanlar içinde geçerli olduğunu' söylemek isterim. Ayrıca tehlikeli arazi koşullarına sahip çalışma alanları ile yangın, üretim ve ağaçlandırma faaliyetleri bizim mesleğimizi 'çok tehlikeli sınıf meslek grupları' arasına sokmaktadır. Meslektaşlarımızın en önemli sorunları arasında 'orman yangın işçilerimizin mevsimlik statüde' olmaları, 'kadrolu olmamaları', sosyalite potansiyeli yüksek merkezlerden uzak yerlerde çalışıyor olmaları' nedeniyle, sosyalleşememe ve çalışma koşullarına göre 'özlük haklarının benzer koşullarda çalışan meslek gruplarına göre düşük olması' sayılabilir.

AY: Orman Genel Müdürlüğü sürekli duyuru yapıyor 'Küçük bir ihmal büyük bir afete sebep olabilir. Orman yangınına neden olmayın, bu ağır vebali almayın. Türkiye`de orman yangınlarının %90`ının insan kaynaklı nedenlerle çıktığını unutmayın.' Neden başarılı olamıyoruz?

PORSUK: Orman yangınları ile mücadelede neden başarılı olamıyoruz? sorunuza öncelikle, 'sorunu doğru tanımlayamazsanız', 'doğru çözümler üretemezsiniz' diye cevap verip konuyu açmak isterim. Ü lkemizde orman yangınları yönetimi sürecinde aslında bir başarısızlık söz konusu değildir. Türkiye, Akdeniz havzasında orman yangınlarıyla mücadelede en başarılı ülke konumundadır. Bu söylemler benim subjektif değerlendirmelerim olmayıp 'FAO gibi uluslararası kuruluşların bilimsel yangın istatistik verilerine göre' raporlara yansıyan objektif ifadelerdir. Bu alanda 'başarısız' olduğumuz bir alan ise 'algı yönetimidir.' Aslında doğru tanımlanamayan, kamu çıkar ve baskı gruplarında yanlış algıya neden olan algıyı doğru yönetememe sorunudur. Bununda en önemli nedenlerinin başında ise, orman yangını faaliyetlerinin kamuoyundan uzak bölgelerde meydana geliyor olmasıdır. 2021 yılında yaşanan orman yangınlarının insan faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelere ulaşması, kamuoyu tarafından 'orman yangınlarıyla mücadelenin ne kadar zor ve komplike bir süreçolduğunun' anlaşılmasına da önemli katkılar sundu. Türk orman teşkilatı, orman yangını yönetim sürecinde 'teknik olarak bugün dünyanın en gelişmiş teknolojilerini ve erken uyarı sistemlerini kullanan, insan kaynakları boyutuyla sürekli eğitimde olan' bir kaynağa sahiptir.

AY: Geçen yaz çok fazla ve büyük yangınlar çıktı.  Yanan bölgeler için nasıl bir yol takip ediliyor? Kaçyılda eski haline gelir? 

PORSUK: 2021 yılında yaşanan 'eksterm meteorolojik gelişmelere paralel olarak' güney bölgelerimiz ağırlıklı olmak üzere ülkemizde rekor sayıda orman yangını meydana gelmiştir. Kamuoyundaki genel algıların aksine hukuki boyutta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Orman Kanunu 'yanan alanların hiçbir sürette orman rejimi dışına çıkartılamayacağını' hüküm altına almıştır. Tabi orman yangınları konusunda da doğru algılandığınız kadar anlaşılabiliyorsunuz. Bu noktada bir anımı sizlerle paylaşmak isterim. Evliliğimizin ilk yıllarında bir yaz tatili esnasında eşimle şahit olduğumuz bir orman yangınında, eşim 'ormanlar yakılıyor bu alanlara kim bilir neler yapılacak' dediğinde, eşime 'bu alanların yasa gereği ağaçlandırılmak zorunda olduğu ve ormanlaştırılacağını' söylemiş ama, eşimi ikna edememiştim. Kendi kendime, bir ormancı olarak eşimi dahi ikna edemediğimi hayıflanarak söylemiştim. Yıllar sonra eşimle aynı yerden geçtiğimizde eşim o alanın ağaçlandırıldığını ve gençfidanlarla kaplı olduğunu gördüğünde bana inanmıştı. Biz ormancılar yaptığımız çalışmaların sonuçlarını çok uzun yıllar sonra gördüğümüz için algıyı yönetmemizde çok kolay olmuyor açıkçası.  Sonuçolarak geçen yıl yanan alanların tamamı ilgili bölgelerdeki müdürlüklerimiz tarafından yeniden ormanlaştıracaktır. Bu alanların eski haline gelmesi sahanın duruma göre uzun yıllar (20-30-40 yıl) alacaktır. Bu alanların büyük kısmında teşkilat tarafından çalışmalar tamamlanmıştır. Bu çalışmaların yapılıp yapılmadığını merak eden okuyucularımız merak ettikleri alanların bağlı bulunduğu müdürlüklerin internet sitelerinden durumlarını takip edebilirler, telefonla arayarak bilgi alabilirler. 

`height=

AY: 2017`de  Kore Cumhuriyetinden Ginseng Uzmanları Dr. Sungkyun Mor ile  YongDurk Park,  İçAnadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürü olarak siz  ve teknik elemanlardan oluşan heyetle  Gökçebey Orman Fidanlığını ziyaret etmişsiniz. Yabancı uzmanlarla iletişimin yararı nedir?

PORSUK: Tabi ben araştırmac-ormancı olduğum için kendi alanımızda 'ormancılık araştırma projeleri' yürütüyoruz.  Güney Koreli araştırmacılarla bir araya gelişimiz ortak araştırma projesi yürütülmesi gayesiyledir. Yabancı uzmanlarla tecrübe ve bilgi paylaşımının faydası, araştırma projelerinde her iki taraf tecrübe ve bilgi aktarımı yaparak tarafların gelişimi ile kurumsal kapasitemizin güçlenmesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca 'kendi alanınızda uluslararası network oluşturmanıza' da imkan sunmaktadır.

AY: Bildiğim kadarıyla yangın koordinasyon merkezleriniz, yangın gözetleme kuleleriniz var.. Gece özellikle, hem İHA lardan alınan  bilgiler hem de 'termal drone' desteğiyle sevk ve idareyi koordine ediyorsunuz. Doğru mu?

PORSUK: Yukarıda da bahsettiğim üzere Türk orman teşkilatı, orman yangınlarını önleme ve mücadele faaliyetlerinde benimsediği politika ve stratejiler doğrultusunda 'yangın mücadele operasyonlarında en gelişmiş ve kendine özgü yazılımsal modeller' kullanmaktadır. Bu sistemler inovasyon boyutuyla çok sayıda ödüle de sahiptir. Sabit gözetleme kuleleri ve hareketli hava unsurlarıyla ülke orman kaynaklarının tamamı 7 gün 24 saat gözlemlenmekte ve olağan üstü gelişmelere karşısında ivedi aksiyon alınmaktadır. Bu bağlamda orman yangınlarına yerinde müdahalede ortalama süre 15 dakikanın altına düşürülmüştür.

AY:  İBB   Bir gecede birçok asırlık ağacı kesti ve 'hastalıklıydılar' açıklaması yapıldı, ama çok eleştiri aldı. Orman Mühendisleri Odası Genel Başk. Hasan Türkyılmaz açıklama yaptı 'İBB nin, kalan çınarlar için bütün tedbirleri alması, güncel planlar yaptırması ve kamuoyu ile paylaşması gerek. Bir kez daha gece yarısı ağaçkatliamı operasyonu yaşamak istemediğimizi ve bu konunun takipçisi olduğumuzu belirtiriz' Bir uzman olarak bu ağaçlar tedavi edilebilir miydi? Özel bir yöntemi var mıydı?

PORSUK: Dünya mirasımız İstanbul`umuzun tarihi, doğal ve kültürel değerlerinin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasına yönelik gerek merkezi yönetimlerin gerekse yerel yönetimlerin ciddi çalışma ve projeler yürüttüğünü biliyoruz. İBB` nin geçmişten günümüze özellikle İstanbul`un tarihi ve kültürel gelişimine şahitlik etmiş doğal değerlerimizden olan 'anıt ağaçlarımızı yaşatmak için ciddi çalışmalar yaptığını' görebiliyoruz. Özellikle 'tek ağaçcerrahisi' alanında İBB bünyesinde geçmiş yerel idareler döneminde önemli 'bilimsel ve kurumsal birikimler' sağlanmış, bu alanda 'kitaplar yayınlanmış' ve çeşitli 'eğitim faaliyetleri' düzenlenmiştir. Tek ağaçcerrahisi kapsamında, bu tür anıt ağaçların tedavi ve gövde onarım uygulamalarının yaygın şekilde yapılarak yaşam sürelerinin uzatılmaya çalışıldığı yönünde güzel örnekler vardır. Tabi her canlı gibi ağaçlarda tohumdan filizlenmeyle başlayan yaşam serüvenini canlılığını kaybederek noktalamakta, ölümsüzlük gibi bir durum söz konusu olamamaktadır. Bu noktada özellikle tarihi, doğal ve kültürel değerler taşıyan bu tür kaynak değerlerinin ileriki nesillerle buluşturulmasına yönelik stratejiler ve izleme programları geliştirilmeli, buna bağlı olarak operasyon planlar yapılmalıdır. Güncelde İBB nin anıt ağaçstatüsündeki tarihi ağaçları bir gece yarısı kesmesine, kamuoyunun tepkisinin 'ilgili paydaşlarla yeterince iletişime geçilmemesi' ve 'bilgilendirme faaliyetlerinin yapılmamasından kaynaklı olduğunu' düşünüyorum. Anıt ağaçstatüsü taşıyan bu tür ağaçlar için, bilimsel gerekçelerle verilen kesim kararları 'kamuoyu özelinde gerekli PR (halkla ilişkiler) faaliyetleri yapılmaz ise' ve 'kamu çıkar ve baskı grupları ikna edilemezse' bilimsel gerçeklerin dahi kamuoyundaki olumsuz algı ve tepkiyi gideremediğini görüyoruz.

Şayet kesilen ağaçlar, 'bilimsel olarak yaşamını tamamlamış, tedavisi mümkün olmayan ve bulaşıcı hastalık taşıyarak' bulunduğu lokasyondaki 'diğer sağlıklı ağaçları da bulaş riskiyle' olumsuz etkileyecek ve iş güvenliği yönüyle, toplumsal olarak can ve mal güvenliğini tehlikeye atan durumdan dolayı kesilmesi zarurete arz ediyorsa

Kesilecek her ağaçiçin dijital ve kağıt ortamında dosya oluşturulmalı, bilimsel inceleme raporları ve ağaçların neden kesilmesinin zaruret arz ettiği görsel ve yazılı materyallerle desteklenerek kamu çıkar ve baskı gruplarının (OMO, TOD, TEMA, KENT KONSEYLERİ, vb) erişimine farklı platformlarda sunulmalı, gelebilecek itirazlara karşı yerinde itiraz sahiplerine inceleme yapma fırsatı verilmeli, kamuoyu ikna edilmeliydi. 

Bu ağaçların tedavi edilip edilmeyeceği hususunda kamuoyuna yeterli bilgilendirme yapılmadığı için bilimsel anlamda bir şeyler söylemenin çokta doğru olmadığını düşünüyorum.

Sonuçolarak İBB nin haklı gerekçeleri olsa bile süreci şeffaf yönetememesi kamuoyu açısından İBB` yi haksız çıkarmıştır.

Devam edecek..