Her gece camın önüne geçip karşı kaldırımdaki söğüt ağacını izliyordu...
Bir gece, bir gece daha;
Güneşin ilk ışıklarıyla oda aydınlanmaya başlar. Kadın yorganın altında kımıldanır. Birden yüzündeki yorganı aşağı çeker, gözleri kamaşır. Cama doğru bakar. Yağmur sesi gelir. Hava kararmıştır aniden. Kadın yatağından çıkar ve cama gider. Dışarıyı izler. Söğüt ağacının dalında mavi bir şey fark eder. Dala takılmış bir poşete benzetir. Duş almak için banyoya gider. Beyaz bir bornozla çıkar banyodan. Saçlarına sardığı havluyu açar, nemli saçlarını elleriyle omzuna yayar;
Cama gider; Mavi şey yerinde yoktur. Ağacın dalı diğerleriyle birlikte sağa sola savrulur. Kadın bornozunu çıkartır, giyinmeye başlar. Bu arada cama doğru bakar hep. İçinde tuhaf bir his oluşur kadının. Gözünü aklını ağaçta gördüğü şeyden alamaz. Aceleyle saçlarını toplar, yağmurluk giyer ve ağacın önüne gider. Sağına soluna, dallarına bakar. Daha sonra evin penceresine bakar. Kadının ağaca baktığı yerde mavi bir baykuş görür.
Koşarak eve çıkar. Anahtarı kilide sokar fakat kapı bir türlü açılmaz. Kadın bağırmaya başlar.
'Kimsin sen? Nesin? Açşu kapıyı!'
Mavi bir taksi kadının üzerine su sıçratır. Kadın irkilir ve karşısındaki apartmanın camına bakar. Camda beyaz bornozlu bir kadın dışarıyı izliyordur elinde kahve fincanıyla.
Otobüs gelir, kadın otobüse biner, gider.