8 Şubat 1921 salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi`nde Burdur Temsilcisi Mehmed  kif, meclis İstanbul`la ikiliği bertaraf etmek için karar aldığı hâlde yazılacak telgraf metninin gecikmesi üzerine kendisi bir müsvette kaleme alır ve bunu kürsüden okur. Geçen haftaki yazımızda Mustafa Kemal Paşa`nın da kürsüye gelerek bu konuyu enine boyuna ele aldığını yazmıştık. O, ilk önce Londra Konferansı`na Ankara Hükümeti`nin de davet edilmiş olması münasebetiyle bir değerlendirme yaparak bazı açıklamalarda bulunmuştur. Bu çağrı münasebetiyle 'İstanbul`la dahi' aramızda âdeta ilişkiler başlamış olmasıdır. Bunu olumlu bir gelişme olarak karşıladığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte ilişki ve yazışmaların kendi kullandığı kelimeyle 'ehemmiyetli' bir noktada durmuş olduğunu da belirtiyor. Çünkü Ankara`dan çekilen telgraflara cevaben Tevfik Paşa`dan gelen en son telgrafta hiçbir husus kabul edilmedikten başka ' Bizi bir de tarih ve vicdan muvacehesinde itham ediyor. İşte bu yazışma üzerine Heyet-i Vekile [Bakanlar Kurulu] kendiliğinden hiçbir muamele yapmadı, meclise arzetti ve Meclis o gün pek makul olarak son cevabın verilmesi kararını verdi. Fakat maatteessüf efendiler o karar o gün icra edilmek lazım gelirken o günden bugüne kadar geçti.'
Psikolojik sebeplerle Meclis`in 'son cevabı' ortaya koymakta zorlandığı, bu mesele etrafında bütünleşemediği yargısına varmak güçdeğildir. İlk harekete geçen, Vahideddin`i karşısına almacasına Mehmed  kif olmuş. Mustafa Kemal Paşa konuşmasının devamında Mehmed  kif`in bu girişimine değinmektedir.(...) 'Diğer taraftan da bazı arkadaşların beyan buyurdukları misillu bu beyannâme bu ithamlar karşısında tarihi vesidır. Ancak evvelce verimiş karar gereğince geniş bir suret tebliğ edilmek lazım gelirse, efendiler Burdur Mebusu  kif Bey biraderimizin yazmış olduğu şeyde bazı mühim tadilat yapılması lüzumunu görmekteyim ve bu hususları arz edebilmek için o takriri ele alayım. Baş tarafta Sevr Muahedesi`nin bazı maddelerini kabul etmektense Sevr Muahedesi`nin Heyet-i Umumiyesi`ni (tamamını) tadil etmek lâzımdır diyor. Bunu bugün Büyük Millet Meclisi`nin beyannamesinde zikretmek diplomatik bir hatadır. Biz bugün Sevr Muahedesi`ni kabul ettik ve bu azimde bulunduğumuzu birbirimize söylüyoruz. Fakat bundan sonraki muamelemizin kati ifadesi baş murahhasımızın sözüyle başlayacaktır. Bunun zamanı mıdır, değil midir? O ayrı. Başlı başına bir meseledir.
Konuşmasının devamında İstanbul karşısında zuhur eden lehimize bazı vaziyetlere Mehmed  kif`in 'istifadeye koşmak' ifadesine de itiraz ediyor. Ve diyor ki: Henüz bize yapılan teklifin ciddiyetine emniyet yoktur. Biz koşmuyoruz, fakat bazı haklarımızı dünyaya ilân etmek için gidiyoruz.
Mustafa Kemal Ankara Heyetinin Avrupaca tanınması için Tevfik Paşa`ya ricaya ihtiyacımız yoktur şeklinde birşey de söylüyor ve diyor ki: Böyle bir şeyi beyannamenizde söylemek giden murahhas heyetimizin kıymetini kesin olarak sıfıra indirmek demektir.
Bu kapsamlı konuşmada Mustafa Kemal Paşa`nın diplomatik Vahideddin ile münasebetlerin devamında 'Bir Milletle bir şahıs arasında yani Vahideddin arasında pazarlık hâlini almasını yanlış ve hatta çirkin bulduğu anlaşılıyor.Tarihin satır aralarına dikkat edilmesinin gereğini içimizde duymanın hâlâ zamanıdır. Varsayalım ki 1905 yılındayız. Bu çok zor tarihi kırılma noktası ise 1800`ler gibidir.Tekrar bu tarafa gelerek 2020`den geçen o yüz beş yıla bakalım. Şehrin tepesinden yani sorumluluk duygumuzun maya tuttuğu bilinçve soğukkanlılık gözünden kendi tarih meselelerimize, bu aynı zamanda gelecek meselelerimiz demektir, onurla bakalım.
Mustafa Kemal bu konuşmasında Mehmed  kif`in önergesinde hilâfet ve saltanat makamının Papalığa benzetilmesine de itiraz etmiştir. Bunu aşırı bulmuştur. Bu tablo, bir döneme haksızlık yapmaksızın tam bakmakla meydana getirilebilir. Tarih boks ringi millet de maçbitince çıkıp gitmeyecektir.