Allah’ın bir nimeti, başımızın üstünde taşıdığımız, toplumu ayakta tutan, birbirimize kenetlenmeyi sağlayan belki de en güçlü bağ.
Biz farkında olmadan aramızdan kaybolup gitti. Nerelerde aramadık ki onu. Kalplerde, gönüllerde, çehrelerde, hatta soluk tebessümlerde. Salih kimseler diye bildiklerimize sorduk. “Biz kendi cemaatimizle meşgulüz, kaybınızı bizde aramayın” dediler. Ailelere sorduk, “bizde yokluğunu hissettik, ama alıştık” dediler. Akrabalara sorduk, “herkes kendi aleminde, pek ihtiyacımız olmuyor, eskilerde kaldı” dediler.
Merhameti, vicdanların gizli kıvrımlarında, hesap gününün ateşinin azaldığı, aydınlığın loşlaştığı gizli girdaplarda aradık. Ama ne çare kaybımıza, aramızdaki bağa ulaşamadık. Neyi kaybettiniz? Dediler. Kıymetlimizi, Allah-u Teala’nın Rahman, Rahim ismi celillerinden kullarında tecelli eden merhamet duygusunu kaybettik. Kadrini bilmeyerek, hakkını vermeyerek kibir ve gösterişe dalarak. Kalpler kararırıp güzel söz söylemek zor gelince, birçok dertlerimize çare olacakken, aramızda yer bulamayıp çekip gitti. Hisleri neme lazımcılık sarınca, vicdanlar körelince, gönül alma unutulunca, kalp kırıldıkça bizi bırakıp gitti?
Allah-u Teala, sınırsız rahmetiyle tecelli ederken, biz ne hakla onun yarattıklarına merhamet duygusunu çok görüyoruz? Merhamet, dersle öğretilmez, öğrenilmez, gönül aynasının yansımasıdır. İnce yüreklerin, hislerin ifadesidir. Merhamet, vicdanlarda ince telden çalan bir nağme gibi, incitmeden, kırıp dökmeden, gönül almadır. Belki de kazanma sanatıdır. Merhamet, birbirimizi sımsıkı saran, hal ve hatır sorduran, suizanna engel olan, yardıma koşturan, ben değil biz ruhuyla yol aldıran duygu değil midir?
Caddelerde sıra sıra psikolog tabelaları, raflarda insanı anlatan kitaplar, kişisel gelişim tavsiyeleri; hepsi sevgi, şefkat, muhabbet yollarını öneriyor. Hepimiz huzur, selamet diliyoruz. Peki, neden elde edemiyoruz? Bir yerde eksiklik mi var? İnsanlar arasındaki dayanışma, paylaşma geçici menfaate dayanırsa avucumuzda ancak özünü kaybetmiş kabuklar kalır. Merhameti bile, kendimize merhamet edip yakıştıramadık ve bu nimetten mahrum kaldık. Bu nasipsizliktir.
Allah’ım bizi merhametinden mahrum etme.