2013 yapımı bir filmden bahsedeceğim fakat konu Diana olunca filmden mi yoksa karakterin kendinden mi bahsetmem lazım bilemiyorum.
Bu zamana kadar Onunla alakalı çok belgesel izledim, tüm röportajlarını eksiksiz izledim. Charles ile birlikte olanlar, yalnız olduğu röportajlar, gazetecilerden kaçışları; Ve unutulmaz bakışları.
Filme bakacak olursak bu filmi daha öncede izlemeye çalışmıştım ama bu gün bir vesile ile tekrar karşıma çıktı ve içimden 'seni anmalıyım' dedim ve Diana`ya selam etmek istedim. Filmi izlemeye çalışmıştım dedim çünkü izlemek istemeyeceğim bir film.
Berbat!
Lady Di dendiği zaman aklıma gelen ilk şey derin bakışlarıdır. Filmde Di`yi Naomi Ellen Watts canlandırıyor ama bana göre asla canlandıramıyor. Tam bir felaket. Biyografik filmler ve oyunlar her zaman hassasiyet gerektirir performans açısından. Kaldı ki tarihe adını mıh gibi çakmış bir prensesten bahsediyoruz. Aykırı, hümanist, aşkı arayan, filmde de vurgulandığı gibi tam bir yengeçburcu. Yani kendiyle her zaman savaş halinde ama asla aceleci ve içi boş değil. Filmdeki Di karakterinin içi bomboş. Ben Di denince bakışlarıyla çok şey anlatan bir kadın beklerim.
Shakespeare`nin çok sevdiğim bir sözü var: 'Kimi büyük doğar, kimi büyük işler başarır, kimineyse büyüklük iliştirilir.'
İşte söz, işte öz! Lady Di büyük doğmuştu, filmdeki oyuncuya ise büyüklük iliştirilmişti. Ne saçrengi, ne göz makyajı, ne boyun kırışı;
Rezalet
Di`nin zerafetinde oyundaki saçma aceleciliği hiçbir zaman göremezdiniz. Bu kadar eleştiriyi neden yapıyorum Di`ye ve güzel kalbine büyük ve korkunçbir haksızlık yapılmış. Yazıma Di`nin gerçek fotoğrafını koyacağım; Çünkü girizgahta onun yüzünü görmek istiyorum.
Onun Michael Jackson ile bir araya gelişlerini hiçunutmam. İki mütevazı ve başarılı insanın sinerjisini orada görebilirsiniz. Küçücük bir sahne hayatınızı değiştirmenize sebep olabilir.
Film Prens ile ayrılmasının ardından yaşadıklarını resmediyor. Çok eksik. Yani Lady Di dendiği zaman Prens Charles ve Camilla Parker de akla düşüyor hele de Camilla Parker! En azından filmde Di`nin saraydaki son yıllarını ne halde geçirdiğini görmek isterdik. Camilla yüzünden nasıl eriyip gittiğini, nasıl kafese sıkıştığını görmek isterdik.
Bu film çok sıradan, içi boş bir romantik komedi. Hepsi bu. Di`yi canlandıran kadında çocuksu bir enerji var. Gerçek Di`de ise genlerinden kaynaklı bir vakar mevcut; O da çocuksuydu belki ama bakışlarındaki derinlik tüm enerjisini yıkıyor ve yerini asalete bırakıyordu.
Bildiğim gerçeklerden biri şudur ki bunu sıklıkla tekrarlarım filmi &ndash oyunu- oyuncu izletir. Öte yandan Di özel hayatında her zaman Dodi ile anıldı fakat burada asıl aşkı kalp cerrahı Hasnat Khan üzerinden yol alınmış ve doğru da yapılmış. Nihayet filmde bir doğru bulduk! Gerçek hayatta ise filmin ardından Hasnat isyan ediyor 'bu ilişkiyi sadece ikimiz biliyoruz, film tam bir saçmalık' diyor. Ama en azından Di`nin Dodi`yi değil, Hasnat`ı sevdiğini ve imkânsız aşkın bittiğini hazmedemediği için Dodi`ye sığındığını görüyoruz. Dodi`de filmde maalesef çok yüzeysel anlatılmış. Kaldı ki çoğumuz Di`yi Dodi ile duyduk gördük zamanında ve birlikte öldüler gerçek hayatta da;
Size şunu önerebilirim Di`nin röportajlarını ve onun için yapılmış belgesellerini izleyin, ardından da filmi. Böylesi daha sağlıklı olacaktır. Saraya girdikten sonraki hayal kırıklığı da beyaz perdeye aktarılmalı. Çok daha güzel başlayabilirdi ve iz bırakarak bitebilirdi film. İleri alarak izleseniz de bir şey kaybetmezsiniz.
Madem beğenmedin neden yazdın derseniz eğer, amacım sadece Di`ye bu satırlar aracılığıyla selam vermekti. O iyi bir kalpti, son yüzyılın en iyi prensesiydi, cesurdu. Çok sabretti, sevilmek istedi. Ve film güzel bir cümle ile bitti: 'doğrunun ve yanlışın ötesinde bir bahçe var, seninle orada buluşacağız.'
Selam sana sevgili Di;