O Müslümanın anlattıkları ve sorusu şu:
Bulunduğum yer, Kur`an Sünnet Şeriat İslam ahlakı hikmet ölçütlerine göre her geçen gün daha kötüleşiyor. Birkaçörnek vermek istiyorum:
Şehir Müslüman bir şehir ama halkın yüzde doksanı beş vakit namazı terk etmiş ve şehvetlerine uymuş.
Her çeşit azgınlık açıkta, açıkça, küstahça işleniyor.
İslamın yasakladığı içki, zina, kumar, uyuşturucu gırla gidiyor.
Kadınlara ve kızlara tacizler, tecavüzler...
Müstehcen yayınlar...
İsraf, sefahat, aşırı tüketim, aşırı konfor, gösteriş, statü...
Beyinsizliğin her türlüsü...
Riba yaygın hale gelmiş. Anasıyla zina etmek kadar çirkin günahın bulaşmadığı iş yok.
Şehir sözde Müslüman ama sabah namazlarında camiler boş sayılır.
İslamcı geçinen birileri İslam`ı ve Ü mmeti satmış durumda.
Şehirde elbette Müslüman var ama aralarında birlik, kardeşlik, tesanüd yok. Birbirinden kopuk bir parçaya ayrılmışlar, her kafadan ayrı ses çıkıyor, bazısı bazısıyla çarpışıyor
Medreseler resmen kapalı... Olgun Müslüman yetiştiren tarikatlar, tekkeler de öyle.
Ramazan geliyor, gündüzleri açıkta oruçyiyenin haddi hesabı yok.
Bazı namuslu kadınlar ... kıyafetiyle geziyor.
İş, çalışma, ticaret, iktisat hayatını tanzim eden Fütüvvet ahlakı ve teşkilatı elden gitmiş.
Şehirde suçpatlaması var. Hırsızlık, soygun, aldatma, hilekârlık...
İyilik desteklenmiyor, kötülük kösteklenmiyor.
Her türlü holiganlık, militanlık, bağnazlık (taassup)...
Hapishaneler, alabileceklerinin üçmisli suçluyla dolu.
Birileri masum çocuğuma putperestlik aşılamak istiyor.
Anlatmakla bitmez, bu kadarıyla yetiniyorum. Ey çare ve çözüm ehli âqil Müslümanlar, bana söyleyin, bu durumda ne yapayım?
CEVAP: Muhterem Müslüman kardeşimiz, imkânınız varsa o şehirden kaçınız, nakl-i hane ve tebdil-i mekân eyleyiniz.
Ü lkenizde Dârüleman bir İslam beldesi varsa oraya hicret ediniz.
Böyle emniyetli ve selametli bir yer bulamazsınız, kötülüğü daha az, ehven bir yere göçünüz.
Servetiniz müsait ise ve imkân bulursanız, Endonezya`nın en batısındaki Aceh Darüsselam özerk bölgesine yerleşmek için çalışınız. Orada İslam ahkâmının yüzde doksan beşi uygulanıyor.
Allah yardımcımız olsun.
Dinin içi boşaltılırsa, içi boşalmış bir çınar gibi yıkılır.
Tasavvufun içi boşaltılırsa, tasavvufla birlikte din de yıkılır.
Mü`minler birbirlerini sevmezler, iman kardeşliği hukukuna riayet etmezlerse imanlar tehlikeye düşer.
Bir âlim, salih, muhlis (ihlâslı), muttaqi Müslüman bin cahil, fasık, riyakârdan üstündür.
Salih Müslüman yaşamak için yer, cahil ve fasık ise yemek için yaşar.
Bir insanın hidayetine (doğru yolu bulmasına, mü`min olmasına) vesile olmak üzerine güneşin doğduğu ve battığı her şeye sahip olmaktan daha kıymetlidir.
Binalar kendi başlarına hizmet etmez. Hizmeti âlim, ârif, sâlih, ihlâslı, fedakâr, sadık, has hizmetkarlar yapar.
Namaz dinin direğidir. Namaz terk edilirse, yitirilirse din yıkılır.
Allahtan korkmayandan çok kork.
Bu cümleyi aklının en görünür yerine levha olarak as: En büyük keramet istikamettir, yani ilmin ve ahlakın ışığında ihlâslı doğruluk ve dürüstlüktür.
Yeme içmede Sünnet ölçüsü şudur: Midenin en fazla üçte biri yemekle, üçte biri su ile doldurulacak, geri kalan üçte biri hava olacaktır. Müslüman!.. Bu sınırı aşma.
Kadın ve erkek, insan olmak bakımından elbette eşittir ama Kur`an bazı konularda erkeklere üstünlük tanımıştır. Bunu inkâr eden dinden çıkar. (Kadınların erkeklerden üstün olduğu taraflar da vardır.)
Küstah bir herif, 1912 dünyasının harikası Titanic transatlantiği için, 'Bu gemiyi (hâşâ) Allah da batıramaz' demişti ve gemi ilk seferinde batmıştı.
Birtakım, Müslüman görünenler İslam`ı ve Ü mmeti ucuza sattılar.
Ganimet, harbî küffardan cihad fi sebilillah yapılarak alınır. Fıkıhta bunun hükümleri yazılıdır. Müslümanların mallarını, zekâtlarını (Kur`an`a, Sünnete, Şeriata, fıkha, ahlaka, vicdana aykırı olarak) gasb edenler mücahid değil, eşkıyadır.
Lüks israfa yol açar. İsraf ise haramdır. Harama helaldir diyen kâfir olur.
1985`te bulunan iki bin yıllık Barnabas İncili ne oldu? Şu anda nerededir? Satılmış mıdır? Satıldıysa kimler tarafından kimlere satılmıştır? Satıldıysa, alınan büyük paralar ne olmuştur? Bu ülkede bu sorulara cevap verecek yok mudur?
Pazar günü öğle yemeğini Odabaşı camii civarındaki çibörekçide yedim. İki kişilik hesap 25 lira tuttu. Börekler nefis değil, enfesti. Oradan Yıldız parkındaki Malta köşküne gittim, sütlü kahve içtim. Öğlen namazını parkın mescidinde kıldım. Ortaköy`deki büyük bir marketten kendime nevale, kediye mama aldım. Kedi mamayı beğenmedi, yemedi. Akşama doğru Recep bey ile birlikte İstanbul kaymakamlarından biri geldi. Çay içip sohbet ettik.
Yazılarım bazılarının hoşuna gitmez. Bereket versin ki okumuyorlar.
Yazılarımın az da olsa bir faydası olmadığını anladığım anda onlara son vermem gerekir.
Yerli kâğıt fabrikalarının satılması çok kötü oldu. Son krizden sonra kâğıt fiyatları ikiye katlandı. Küçük ve orta yayınevlerinin yüzde yetmişi kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Sahibi bulunduğum Bedir yayınevi de çok sarsıldı. Yerli fabrikalar üretim yapmış olsaydı, durum bu kadar kötü olmazdı.
Bağışladığım kitaplarımın ve evrakımın elli binden fazlası gönderildi. Gönderme işi henüz sona ermedi.
Kitaplarım için gizli ödenekten para aldığımı iddia eden kişiye: Bunu ispat edersen sana, halen ikamet ettiğim daireyi hibe edeceğim. Edemezsen, iftira ettiğin için alçak ve şerefsiz olacaksın.
Ü lkemi, halkımı, devletimi (düzeni değil) herkesten çok bendeniz sevmeliyim. Gerici tutucu desinler ama hain diyemesinler.