Fransız fikir adamı Renan`ın sözüdür: popülerlik peşinde koşmak, ikinci sınıf bir hükümdarın veya devlet adamının fârik alâmetidir. Fârik ayırıcı anlamına geldiğine göre, yöneticiler için popülerlik peşinde koşmak, hiçde arzu edilecek bir tutum olmasa gerektir. Öyle ya, yukarıya aldığımız tanımlamada 'ikinci sınıf bir yönetici'den söz edilmektedir.
31 Mart 2019 Pazar`a bir iki gün kaldı. Konumuz Yerel Seçimler. Belediye başkanları yenilenecek, encümen üyeleri yenilenecek. Bir de hararetli bir muhtarlık seçimleri var. Onlar da önemli. Giderek daha kültürlü muhtarlarımız iş başına gelmektedir son dönemlerde.
Tam iyimser bir ruh haline bürünürken popülerlik üzerine başka bir tanımlamaya yer vermek durumundayız. F. Kieffer`in acı reçete gerektiren teşhisine bakınız: Bir de bozuk ayarlı bir popülerlik vardır ki, popülerliğin bu türlüsü, iyilik yapmak değil de, iyilik görmek kaygısına kendini kaptırmış kişinin harcıdır.
Günümüzde, bizde bu tür bir tutuma kendini kaptırmış belediye başkanları için kullanıyoruz: Popülarite peşinde!
Çoğunluk böyledir denemez. Fakat az da sayılmazlar hani. Bunların ikinci bir kere seçilme şansı pek olmaz, olmuyor...
Türkiye`deki İngilizce-Türkçe sözlükler arasında en kapsamlılarından biri olan, K. M. Vâsıf Okçugil`in İngilizce-Türkçe BÜ YÜ K LÛ GAT [İstanbul, Kanaat Kitabevi, 1943] oldukça ayrıntılı karşılıklara yer vermiştir. Bunlar arasında: POPULAR-Avama mahsus: halkı memnun edecek şekilde halk tarafından yapılmış herkesin anlayabileceği tarzda pahalı değil muğlak değil avam arasında cari olan kalabalık: izdihdam halinde.
Bilmem katılır mısınız? Bu kelimenin izahlarının en sonuncusu bana halk psikolojisinin çok telâşlı bir fotoğrafı gibi göründü birden. Bir belediye binasının önünde biriken kalabalık.
Haklı talepleri olabilir. Haksızca, hakları olmayan birşeyler istiyor da olabilirler. Belediye yönetimi, bir sonraki seçim uğruna, şehrin yararına olmayacak talepler karşısında tavize yanaşmaktadır belki.
Belediye doğru işler planlıyordur da, hemşeriler yanlışa eğilimlidir. En hafifi, bir ilçenin belediyesi son derece kullanışlı, sağlam çöp bidonlarını mahalle mahalle sokak sokak dağıtmıştır da, sokağın sakinleri, üstelik çoğu birkaççocuklu babalar çöpünü ağzı açık bidona atar ve o bidonun kapağını lapatarak evine dönmez! İnsan şaşıyor, evler kış soğuğunda bile karasinek dolu, o vatandaşın evinde de öyle, fakat o çöp bidonunun kapağı kapanmaz bir türlü...
Ne diyeceğiz buna?
Herhalde denecek söz kısa ve duru olmalı. Vatandaşta kendini ve komşusunu düşünmek hassası gelişecek... Kendini başkasının yerine koyacak o kişi.
Belediyecilikte kültür yetmezliği
Bu pek üzerine kaygı geliştirilmeyen bir husustur aziz okurlar. Bilgi çağı vs. diyoruz ya durmadan. Boşunadır. Bir örnek: Bir palmiye estetiğidir gidiyor. Karadeniz`e en yakın yerleşim yerlerine bile, bir Akdeniz iklimi ağacı olan palmiye dikiliyor. Sayın başkanlar, bu güzelim ağaçbir güney enlemleri ağacıdır. Trakya ikliminde, Balkanlardan kopup gelen soğuklarda ömrü uzun olmayacaktır. Siz, sadece şimdiki zamana mı ayarlıdır belediyecilik imajınız, tasavvurâtınız?
Oysa bu İstanbulumuzun geleneksel ağacı çınar ağacıdır. Edebiyatımıza da girmiştir. Bizans`tan kalma, hatta 1000 yaşında çınarlar vardır. Fatih atalarımız, cami bahçesine yâsin okuyarak çınar dikerlerdi. Gölgelerinde ferahlıyoruz yaz günleri. Ü stelik çınar ve çam insanda moral artıran bir etkiye de sahiptir. Siz hiçikindi ile akşam arası çınarlardan şakıyıp duran kuş orduları görmediniz mi ömrünüzde? Palmiyeye kuş konmaz beyler.
Demek ki belediyecilik insanın mutluluğunu hedef alacak bir hizmettir. İnsan odaklı bir hizmet olmayacak da neye hizmet edecek?
Bunlar önemsiz ayrıntılar deyip çıkamazsınız ki. Sorumluluk, insan için her ne varsa önemsemek demektir. Bunun bir adı da Adalet olmaz mı? Adalet sadece suçişlendiğinde mi gerekli?  Palmiye-çınar karşılaşmasından yola çıkarak daha büyük sorunlara doğru zihnimiz gidebilir. Lütfü Yılmaz`ın da dediği gibi şehrin ruhu betonlaştı adeta.
İstanbulumuzda sekiz parti büyükşehir belediye başkanlığına aday göstermiştir 2019`da. Bağımsız olarak adaylığını koyanlar ise, dikkat buyurulsun, bunun tam üçmislidir. Yirmi dört bağımsız adaydan bahsediyoruz... bağımsız adayların bu kadar fazla oluşunu, idealist belediyeciilik özlemine bağlıyorum biraz da.
Bunlardan biri de Lütfü Yılmaz. Kendisi ile aynı irfan ocağındanız. Lütfü Bey Yüce Diriliş Partisi İstanbul İl Başkanlığından istifa ederek, adaylığını gerçekleştirdi.
Yüce Diriliş Partisi kurucusu ve genel başkanı Sezai Karakoç5 Mart`ta bir görüş yayımlamıştı: Seçim İçin başlığı altında. 12 Mart`ta da Bir Çağrı`yı yayımladı. Bu bildirinin başlığı bugün ve yarın için çok önemlidir. Bir Manifesto değer ve önemi var.
Seçim İçin bildirisinde İstanbul bağımsız adayı Lütfü Yılmaz ve Eskişehir bağımsız adayı N. Ercan Tortop için seçmenlerden oy istedi. Büyük şair, büyük düşünür Sezai Karakoçadeta bilgeliğini konuşturur: Bugün, ABD, Rusya, Çin, Hindistan ve Avrupa Birliği dışındaki devletler, her an istilâya, saldırıya, baskıya, ekonomik-siyasî ve hatta silâhlı müdahelelere mâruz kalabilir.
Ana ilke olarak Fikir-Ağırlıklı-Demokrasi uğrunda düşünce üreten bir parti lideri var önümüzde. Bir kere Belediyeciliğin sadece imardan ibaret olmadığını söylemekte. Ve uyarısı var: ASIL BEKA...
Gerçekten, siyaset ortamında dar anlamda bir Beka psikolojisi görüyoruz. Fikirler toplum bünyesinde kan ve lenf sistemi örneği dolaşsın ki yaratıcı bir demokrasi özelliğimiz olsun. Yani avamî olmasın.
Bu nedenle, Sezai Karakoçtarihî bir uyarıya imza atmıştır: İslâm ülkeleri, altmış yıldır söylediğimiz üzere, birliklerini kurmadıkları için, bugün, bu tehlikeyle karşı karşıyadırlar. Asıl 'beka sorunu' budur.
Altmış yıldır, yani 1959`dan, özellikle Diriliş`i yayımladığı Nisan 1960`dan beri onun sayesinde Türkiye`de toplum müthiş bir Alternatif Düşünce kazanmıştır. İslâmî demez Karakoç, İslâm der, İslâmın Dirilişi der, İnsanlığın Dirilişi der. Ruhun Dirilişi der. Çok okunan eserlerdir eser bütünü.
Lütfü Yılmaz, 1974 yılında Amasya`da doğdu. Merzifon İmam Hatip Lisi`nden mezun. İ.Ü . Hukuk Fakültesi`ni bitirdi. Öğrencilik yıllarında İ. B. Belediyesi bünyesinde Ü niversiteli Gençlik Merkezi İnsan Hakları Komisyonu Başkanı oldu. Komisyonun yoğun ve etkin, ülke çapında yayılan ve ulusal medyada karşılık bulup duyarlılık oluşturan kampanya ve mitinglerin düzenlenmesinde hem fikir hem de eylem olarak aktif şekilde görev aldı. İ.S.K.İ. Hukuk Müşavirliği`nde avukat olarak görev aldı. Fotoğraf sanatçısıdır Lütfü Bey.
Eskişehir adayı Eskişehir`in tek bağımsız adayı. Eskişehir`in Sesi İSTİKBAL gazetesi onunla bir konuşma yayınladı. A. Ü . Siyasal mezunu (1985). 1992`de (ABD) Marylan Ü . 'Uluslararası Finansman' alanında yüksek lisans derecesi aldı. Ankara`da Hazine Müsteşarlığında Başkontrolördü. 'Bir şehrin başına gelebilecek iki büyük felâkettir 'kaba güç' ve 'ucuz zevk'. İki sorunun temelinde de bir 'uygarlık nosyonuna' sahip olmamak yatmaktadır.' Gibi çok önemli bir görüşe sahiptir.  Eskişehir adayı Ercan Tortop da şunu hatırlatmıştı, Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul`a ihanet ettik sözünü sarfetmek zorunda kaldı.
Ü yesi bulunduğum Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı Sezai Karakoç`un destek verdiği iki adayı da kutluyorum.