Çin ekonomisi, ülkede ekonomik reformların başladığı 1978 yılından sonra 35 yıl boyunca yılda ortalama yüzde 10 büyüdü.

 Bu hızlı büyüme sonucunda ülke ekonomisi 2014 yılı itibari ile, 1978 yılındaki büyüklüğünün 28 katına ulaşmış ve satın alma gücü paritesiyle bakıldığında, yani iki ülke arasındaki fiyat farkları hesaba katıldığında, ABD ekonomisini geçerek dünyanın en büyük ekonomisi konumuna gelmiş bulunuyordu.

Benzer bir süreç Doğu ve Güney Asya'nın genelinde de işliyor. Bu bölgenin günümüzdeki en büyük 10 ekonomisinin satın alma gücü paritesiyle toplam büyüklüğü 1970 yılında, Kuzey Amerika ve Avrupa'nın günümüzdeki en büyük 10 ekonomisinin toplam büyüklüğünün üçte birinden azdı. 

Bu Doğulu ekonomilerin toplam büyüklüğü batılı olanlarınkini 2011 yılında yakaladı ve geçti. Çin bölge ülkelerinin hemen hepsi için, ABD'nin yerini alarak en büyük ticaret ortağı durumuna geldi.

Batı uyandı 

Ve denizler ısınmaya başladı

Bu süreç aynı şekilde devam ederse odağında Çin olmak üzere Doğu-Güney Asya'nın dünyanın ekonomik, ardından da politik, merkezi konumuna geldiğini göreceğiz. 

Türkiye yaşamsal önemde sonuçları görmekte.

Çin’de değişim projeleri


Çin parasını ABD doları gibi bir uluslararası para yapma projesi.

Çin dışında Hong Kong başta olmak üzere RMB'nin işlem gördüğü merkezler oluşturuldu, merkez bankasının RMB'nin değeri üzerindeki kontrolü gevşetildi.

Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre 1998-2013 yılları arasında çalışanların ücretlerindeki yıllık ortalama artış batılı ekonomilerde yüzde 1,5-3 aralığındayken Çin'de yüzde 14 olmuştu.

Çin ekonomisinin sorunlarının çözülüp, çift haneli hızlarda olmasa da Batılı gelişmiş ülkeler ve dünya ekonomisine göre hızlı bir tempoda büyümeyi sürdürme olasılığı hiç de düşük görünmüyor. 

Türkiye'nin farklı bir dünya için hazırlıklı olmasında büyük yarar bulunuyor.