'Ey Kudüs, ey hüzünler şehri
Ey gözlerinden kocaman yaşlar akan
Kim durduracak düşmanları
Ü zerine çullanan, ey dinlerin incisi
Kim silecek kanları duvarlarından
İncil`i kim kurtaracak
Kim kurtaracak Kur`an`ı
Kim kurtaracak Mesih`i kendisini öldürenlerden
İnsanlığı kim kurtaracak
Ey Kudüs, ey şehrim
Ey Kudüs, ey sevgilim
Yarın, yarın çiçek açacak limon
Sevinecek yeşil sümbüller ve zeytin
Gözler gülecek
Geri dönecek göçmen güvercinler
Tertemiz yuvasına
Ve geri dönecek çocuklar oynamaya
Buluşacak babalarla oğullar
Ey memleketim
Ey barış ve bereket şehri' (Nizar Kabbani`nin 'Kudüs' isimli şirinin son iki bölümü. Şiiri çevirisi ise İlyas Altuner`e ait).
'Kudüs belki de dünyanın tarihsel ve dini olarak Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların önem verdiği tek şehirdir. Kudüs şehri Arapça olarak El-Kuds veya Baitul-Maqdis (Soylu, Kutsal Mekân) olarak bilinir. Kudüs, Yavuz Sultan Selim`in fethiyle Kudüs-i Şerif adını alır.
Kudüs şairi merhum Nuri Pakdil`in:
'Tû r Dağını yaşa
Ki bilesin nerde Kudüs
Ben Kudüs`ü kol saati gibi taşıyorum
Ayarlanmadan Kudüs`e
Boşuna vakit geçirirsin
Buz tutar
Gözün görmez olur
Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin' dizeleriyle Kudüs`u ruhumuza nakşediyor.
Yine Pakdil, 'Kudüs sevilmeden insanlığa girilemez. Bizim eylemimizin evrenselliği ancak Kudüs`ten başlamaktadır. Kudüs, Peygamberimizin mucize coğrafyasıdır. Kudüs`ü bunun için çok düşünmeli, çok sevmeliyiz' diyor.
Kanuni Süleyman`ın Kudüs aşkı!
Osmanlı Devleti, Kudüs`te 400 yıl hüküm sürer ve bu kutsal şehir her Osmanlı padişahı devrinde devlet için büyük önem taşır. Kudüs`ün su sistemini Kanuni Sultan Süleyman getirmiştir. Sultan havuzları şeklindedir. Kanuni Sultan Süleyman, IV. Murat, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid Kudüs-i Şerif için pek çok hizmette bulunur. Sadece Kanuni Sultan Süleyman`ı örnek verecek olursam, şehrin surlarını yeniletir Kubbetüs`s-Sahra`nın yer döşemesini, Kudüs kalesini, Mescid-i Aksa`nın surlarını ve kapılarını restore ettirir. Şehrin imarı için 40 milyon akçe vakfeder. Kudüs`te yaptırdığı eserlerden sadece çeşmelerin sayısı 18`dir.
Filistin`e damga vuran üçisim.
Filistin`e eser bırakan üçönemli isim öne çıkar. Süleyman Aleyhisselam, Hirodus ve Kanuni Sultan Süleyman`dır. Davut (as) kırk sene Kudüs`ü yönetir ve aynı şekilde oğlu Süleyman (as)`da kırk seni yönetir. Kabe ilk mescit. Rivayetlerde Mescidi Aksa ile Kabe`nin yapılışı arasında 40 yıl vardır. Kubbet-üs Sahra 689-691 yıllarında Abdülmelik bin Mervan tarafından yapılmıştır.
İbrahim mescidi: Minber Nurettin Zengi, Yasin Suresi Abdülhamit tarafında yaptırılmıştır. Mescidi Aksa dediğimiz coğrafi alan olarak 144 dönümlük bir yerdir. Kubbet-üs Sahra`nın maketi ise beş yıl önce Türkiye tarafından restore edilmiştir. Ü zerine işlenmiş Yasin Suresi Abdülhamit tarafından yazdırılmıştır. Aksa içindeki yapılar için geneler olarak halk şayet taşlarda kurşun varsa Osmanlı yapısı, yoksa taştan ise Eyyubiler dönemi olarak bilinir.
Mahzun Şehir
Filistin diye mahzun bir coğrafya var.
Orada Kudüs var.
Peygamberlerin öyküsü var.
Çile var.
Meryem annemizin umudu, Hz. İsa`nın çilesi orada.
Hz. İbrahim`in evladı İsmail ile imtihanı burada.
Hz. Musa`nın mucizesi, Hz. Yakub`un gözyaşlarıyla suladığı topraklar burada.
Kudüs mahzun, gönüller yorgun.
Mescid-i Aksa ihtişamıyla güven ve umut saçıyor göğe.
Korkmayın, diyor.
Peygamberimiz Hz. Muhammed`in (s.a.v.) kokusu bu topraklarda. Hâlâ mucizenin esrarı var burada.
Kudüs, tüm peygamberleri çağırmış ve misafir etmiş bir belde.
Çoğunun doğduğu yer.
Hâlilürrahman ve Ebü l enbiya Hz. İbrahim burada misafirdir. El- Halil`e gidip, İsrail askerinin izniyle Hz. İbrahim Camii`ne girdiğimizde aklımız başımıza gelir belki.
Kudüs, zalimleri anlatıyor, katilleri işaret ediyor. 'Uyanın ve bir olun' diyor Kudüs!
Selahaddin gibi, Kudüs gibi bir yâr`in hasretiyle yanan âşıklardan biriyim.
Bundan ötürü Kudüs`ün mahzun yüzü, artık zihnimden hiçsilinmeyecek nereye baksam Kudüs`ün kederli ufkunu, mahzun mabetlerini, yok edilmeye çalışılan hürriyetini göreceğim
Güçlü ülkeler, gündeme takılan veya gündemi takip eden değil, gündem oluşturup diğer ülkeleri arkasına takanlardır. Türkiye bu bağlamda özellikle son yıllarda gündem oluşturmaya çalışıyor. Siyasî , sosyal, akademik ve kültürel alanda İslam coğrafyasının yaşadığı sıkıntıları uluslararası düzeyde tartışmaya açan ve bunu dert bilen tek ülke Türkiye`dir. Tek Müslüman ülke elbette Türkiye değil ama ne yazık ki Türkiye`den başka da uluslararası platformlarda İslam dünyasının yaşadığı acıları konuşan, bu acılara çare olmaya çalışan, çözüm üretmek için risk alan başka bir Müslüman ülke yok gibidir.
Patrik Sophronius!
Müslümanların 636`daki Kudüs muhasarası şiddetlenince Patrik Sophronius, şehrin surlarından seslendi: 'Şehri teslim etmek istiyoruz, ancak mü`minlerin emiri gelmeli.'
Hz. Ömer, şehre vardığında patrikle birlikte Hıristiyan ahali Şam kapısında kendisini karşıladı. Patrik köşeye çekilip ağlamaya başladı. Gönlü müteessir olan Hz Ömer, 'Ü zülme, rahat ol. Dünya dönektir gün vardır lehinedir, gün vardır aleyhinedir' sözleriyle teselli etmek istediğinde Patrik Sophronius cevap verdi: 'Saltanatı kaybettiğim için değil sizin hâkimiyetinizin sonsuza dek devam edeceğini anladığımdan ağladım. Zulmün hâkimiyeti bir andır adaletin hâkimiyeti ise kıyamete kadardır. Ben sizi fethedip geçen, sonra yıllar içinde kaybolup giden bir idare zannetmiştim.'
Hz. Ömer Kıyame Kilisesi`ni dolaşırken namaz vakti gelmişti. Peşimden gelecek Müslümanlar Ömer burada namaz kıldı diye oraya mescit inşa ederler' diyerek kilisede namaz kılmadı. Kilisenin dışında ve bir miktar uzağında bir yerde kıldı namazını. Daha sonraki dönemde Müslümanlar onun namaz kıldığı yere mescit inşa ettiler. Bu mescit bugün de ayakta. Mescidi gördüm. Yerden bir metre altta bulunan bu mütevazı mescit, yazın aşırı sıcağında bile çok serin.
Selahaddin Eyyübi
1187 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs`ü Hittin Savaşında haçlıların elinden geri almayı başardı. Kudüs halkına en iyi şekilde muamele yaptı. Kübbetü`s Sahra`nın üstündeki haçişaretini kaldırttı. Şehrin restore, mimari ve yenilenmesine çok önem verdi. Mescid-i Aksa`ya Nureddin Zenki`nin hazırlamış olduğu minberi hediye etti.
Osmanlılar 28 Aralık 1516`da Sinan Paşa önderliğinde, Yavuz Sultan Selim`in Mısır Seferinde Kudüs`e girdiler. Kudüs`ün Fethinden sonra Yavuz Sultan Selim Mukaddes Kudüs şehrini 31 Aralık 1516 tarihinde ziyaret etti ve şehrin ismini Kudüs-ü Şerif olarak değiştirdi.
Osmanlı Devleti Kudüs`e 400 yıl hâkim olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman, Sultan 4.Murad, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve 2.Abdülhamid Han Kudüs Şehri için pek çok hizmette bulunmuştur.
İsrailli askerler!
Hazreti Ömer`in fetih sırasında girdiği Şam Kapısı`ndan girişte surun üstünde eli tetikte bekleyen İsrailli askerler karşınıza çıkıyor. Surların alt kısmında ise Müslüman kadınlar meyve ve sebze satıyorlar. İlerledikçe İstanbul`un Mahmutpaşa`sını andıran manzaralarla karşılaşıyorsunuz. Biraz daha yol aldığınızda ise sanki İstanbul Kapalıçarşı` çıkıyor karşınıza. Bu bölgelerde esnafın hepsi Müslüman. Yolda ilerledikçe yer yer İsrail askerlerine rastlıyorsunuz.
Şam Kapısı`ndan yüzlerce metre ilerlediğinizde Aksa ile karşılaşıyorsunuz. Aksa Camii`nin bulunduğu külliyeye önceden yedi kapıdan girmek mümkünmüş. Şu anda ise sadece 4 kapıdan Aksa`ya giriliyor. Aksa`da ayrı bir atmosfer karşılıyor sizi. Namazgahların, şadırvanların, medreselerin kimisi çok eski, kimisi Selahaddin Eyyubi`den kalma, kimisi de Osmanlı eseri. Her yapının ayrı bir mimari özelliği var.
Aksa ve Sahra
Mescid`i Aksa ile Kubbetü`s Sahra karşı karşıya.
Adeta birbirine selam gönderiyorlar.
Barışın sembolü iki kutsal mekân.
Kubbetü`s Sahra, altınla kaplamalı büyük kubbeli yer.
İçine girdiğinizde ortada hemen Hacer`i Muallak (Asılı Taş) ile karşılaşıyorsunuz.
Peygamber Efendimiz`in Miraca çıkarken uğrayıp namaz kıldığı ve geri dönerken O`nunla gelmek isteyen taş. Efendimiz`in Sakin ol ve yerinde dur` işaretiyle yerinde kalmış.
Taşın hemen altında, Efendimiz`in, Hz. Zekeriya (a.s.) ve Hz. İbrahim (a.s.)`in makamları var. Buraları Müslümanlar ziyaret ederek iki rekat namaz kılıyorlar. Buralarda bulunup bu havayı teneffüs etmek fevkalade bir duygu.
Aksa`nın altında Yahudiler`in ağlama duvarı ve Hıristiyanlar tarafından kutsal sayılan çeşitli kiliseler var. Yahudiler özellikle günbatımı esnasında ağlama duvarına gelerek, kadın ve erkekler ayrı ayrı mekanlarda ayin yapıyorlar. Ağlama duvarı Aksa`nın kuzey tarafında, çukur bir yerde bulunuyor.
Mescid`i Aksa`da Cuma Namazı
Cuma günü mescide girer girmez bir atmosferle birlikte buruklukla karşılaşıyorsunuz. Ortalık ana baba günü. Tam bir bayram havası. Özellikle Filistinli çocuklar, Kudüs ve etrafından gelen Müslümanlarla Aksa, insan selinden geçilmiyor.
Müslümanların yüzleri pırıl pırıl, içten, canlı fakat hüzünlü. Selam verdiğinizde hele bir de Türk olduğunuzu söylediğinizde olağanüstü bir ilgiyle karşılaşıyorsunuz. Hemen hemen herkes Osmanlı`yı ve hassaten II.Abdülhamid Han`ı yad etmeden geçmiyor.
Eskiden İsrail ile yapılan anlaşmalardan dolayı Türkiye`ye biraz kırgınlar. Ancak şimdi İsrail ile Türkiye arasındaki uyuşmazlıktan dolayı Türkiye ve hassaten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`a selam gönderiyorlar. Aksa`nın hemen altındaki Yahudi bölgesinde ise alt kazıların yapıldığı gözden kaçmıyor. İsrail resmi makamları her ne kadar böyle bir şey yok diye açıklama yapsalar da, Aksa`nın altında kendilerince kutsal sayılan Süleyman Tapınağı`nı araştırma gayesiyle Aksa`nın desteklerini ortadan kaldırıyor.
SUUDİLER 100 YIL ÖNCE DE ALDATILDI
Birinci Dünya Savaşı başladığında Osmanlı ya bağlılığını bildiren Mekke Emiri Şerif Hüseyin, bir yandan da İngilizlerle anlaştı. İngilizlerin Şerife bağımsız bir Arap krallığı sözü verdiği bu anlaşmada Filistin ve Kudüs zikredilmemişti.
İngiliz taahhüdüyle hareket eden Şerif Hüseyin ve taifesinin aldatıldıklarını anlaması uzun sürmedi. Sykes-Picot Anlaşması nın ifşa edilmesiyle Filistin de uluslararası bir idare planlandığı ortaya çıktı. Herzl in ölümünden sonra Siyonistlerin lideri olan Chaim Weizmann 1. Dünya Savaşı nın devam ettiği yıllarda Siyonizmi uluslararası platforma taşıyarak, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri yle daha yakın ilişkiler kurarak 2 Kasım 1917 de Balfour bildirisinin yayınlanmasını sağladı.
İngiltere Dış İşleri Bakanı Lord Arthur J. Balfour un adıyla anılan ve Yahudilerin Filistin de bir yurt edinmelerini içeren bu mektupla Yahudiler emellerine ulaşmak için bir adım daha atmış oldu. Bu bildirge ile Araplara haklarının korunacağı teminatı verilmesine rağmen buna uyulmadı. Bu arada İngiliz ordusu komutanlarından Meraşel Allenby Filistin i işgal hareketine çoktan başlamış ve Kudüs ün güneyinde Bi rü s-sebi (Be er Sheva) bölgesini ele geçirmişti. 11 Aralık ta şehre girdiğinde ise Haçlı seferlerinin henüz bittiğini ifade etmiş ve böylece Kudüs teki 730 yıllık İslam hakimiyeti son bulmuş oldu.
Merhum Prof. Dr. Erol Güngör bugün Ortadoğu diye ifade edilen bölge için şu tespitte bulunur: 'Bizim tarihimizde Ortadoğu nun gerçek önemini kavrayarak buna uygun politikayı takip eden iki deha: Yavuz Selim ve II.Abdülhamid. Onların politikalarından sadece Türklerin değil, fakat bütün Ortadoğu devletlerinin çıkaracakları çok ders, öğrenecekleri çok şey vardır' der ve ayrıcı şu önemli notanın da altın çizer merhum Erol Güngöd: 'Hz. İsa yı çarmıha götürenler Yahudi olduğu halde Hıristiyanlar Müslümanlığa düşmandırlar, çünkü Yahudilik hiçbir zaman Hıristiyanlığa rakip olmamıştır. Batılı Hıristiyan, kültürün tesiriyle Arapları ve Türkleri sevmez, hatta bunlar arasında soy farkını dahi bilmez.'
Filistin`e yardımcı olacak Arap dünyası büyük bir keşmekeşin içinde. Hiçbir Arap ülkesinde istikrar yok. Arap rejimleri İsrail ile dostluklarını geliştirirken, Müslümanlara olan düşmanlıklarını artırıyorlar. İsrail bundan güçalarak, 'Bu toprakların mülkiyeti bize aittir' diyor. 1789 Fransız İhtilalinden beri İnsan Hakları Beyannameleri, Sözleşmeleri, Antlaşmaları, Prensipleri ve Kararları hiçbir işe yaramamıştır. VAROLMAK İÇİN YENİ BİR DÜ NYA KURULMALIDIR. Filistin`de 8 milyonluk siyonist İsrail`in hükmettiği bir dünyadan insanlığa hayır gelir mi?
Kudüs bizi bekliyor!
Kudüs mahzun, Kudüs masun, Kudüs bizi bekliyor!
Ne esaret ne korku hesap edilmelidir.
Bir an önce Kudüs`e imkânı olan her Müslüman gitmelidir!
Kudüs, işgali tanımıyor, reddediyor ve özgür istiyor!
Önümüze sürekli acılar çıkıyor.
Kucağımıza, kalbimize bombalar düşüyor.
Çocuğuna siper olan babanın kurşunlara göğüs gerişi, bir gencin diz üstü durup siper oluşu, bir annenin feryadı. Bu manzaralar dünyanın gözü önünde cereyan ediyor.
İsrail zalimce Gazze`yi şiddetli bir şekilde bombalar yağdırıyor.
Kudüs`e ise sürekli baskın yapıyor!
1948 yılında mülteci olan 800 bin Filistinli vardı. Bugün bu sayı 5 milyona çıkmıştır. Batı Kudüs 1948`de, Doğu Kudüs ise 1967`de işgal edilmiştir.1980`de Kudüs, İsrail tarafından başkent ilan edildi. Birleşmiş milletler Doğu Kudüs`ü işgal edilmiş kabul etmektedir. Zeytindağı, Hristiyanlar için çok önemli, 827 rakımlı bir yer. Kudüs`ün en yüksek tepesi sayılır. 40 bin Müslüman var. Kudüs`te Almanlar Protestanlığa, Fransızlar Katolikliğe, Ruslar ve Yunanlılar ise Ortodoksluğa sahip çıkıyor.
Kudüs, İslam dünyası için oldukça sıkıntılar yaşanan bir merkez.
Onların sıkıntıları yerinde gördüğünüzde ıstıraplarını iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Kudüs bizlere bir sorumluluk yüklüyor.
Kudüs`ü her zamankinden daha fazla ziyaret etme zamanı.
Ziyaret ederek Filistinli kardeşlerimize destekçi olduğumu göstermemiz onlar için çok büyük moral olmaktadır.
Ziyaret mekânları arasında en çok Kubbet-üs Sahra Camisi`nde yer alan, Hz. Muhammed (SAV)`in miraca yükseldiği yer olan Muallak Taşı`ndan etkilenmemek mümkün mü?
Ey hüzünlü Şarkın sembol şehri Kudüs sen ne zaman özgür olacaksın diye insanın avazı çıktığı kadar bağırası geliyor.
Ancak duyan olur mu acaba?