6 sanatçı/şefin konuşmacı olarak  katıldığı 'Müzik İcra Kurumlarının Kurumsallaşması  Sorunu Çalıştayı' 23 Ocak, 2022, , saat 14.00 de çevrimiçi yapılmıştır.... 
Çalıştayı youtu.be/NYRJBaCg7SE izleyebilirsiniz
Konuşmacıların dile getirdiklerini  aktarmaya devam ediyoruz:
Doç. Naci Özgüç / Müzik Ve Güzel Sanatlar Ü niversitesi, İcra Sanatları Fakültesi, Kompozisyom ve  Şeflik Bölüm Başkanı
'Devletin tiyatrosu, operası olur mu? 
Devletin orkestrası olur mu? 
Devlet kadrolu sanatçıları beslemek zorunda mıdır? 
Memur sanatçı olur mu? 
Yıllardır üzerinde tartışılan, zaman zaman da kasten ısıtılarak gündeme getirilen bu sorular (ki bunlara bir çok yenisini de eklemek çok mümkündür), kuşkusuz bu konuda kafa yormuş çoğu insan tarafından farklı açılardan ele alınıp farklı çıkarımlara ulaştıracaktır onları. 
Ben ise bu konuya değerli büyüğüm, bir Atatürk ideoloğu ve saygıdeğer Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Yılmaz Büyükerşen` in sözleriyle başlamak isterim: 'Devlet nasıl hizmet ettiği vatandaşlarına birey ayrıt etmeksizin eşit hukuk düzeni, güvenlik, kaliteli sağlık ve eğitim seviyeleri (ve bir sürü şey daha) sağlamak zorundaysa, tüm bu hizmetler nasıl vatandaşlarının verdikleri vergilerin sonucu birer hak` ise, vatandaşların kaliteli sanata ulaşmaları da verdikleri vergilerin bir sonucu olarak hak` tır.' 
Yani nasıl devletin okulu, hastanesi, kadrolu ve maaşlı doktoru, hemşiresi, öğretmeni, lisesi, üniversitesi varsa, devletin tiyatrosu, operası, resim galerisi, kadrolu ve maaşlı dansçısı, kornocusu, rejisörü, şarkıcısı da bal gibi olur ve olmalıdır. 
Çünkü küresel sanatlar (bir etnokültürel kökten çıkmış olsa bile artık küresel olarak çoğul toplumların kabul ettiği ve toplumlararası iletişimde dil, ırk, din vs farkı olmaksızın ortak bir paylaşım paydası haline gelmiş sanatlar) tüketim anlamında her ne kadar birer tercih olmaya devam etse de, eğitim anlamında birer zorunluluk olmaya devam etmekte.
Tam da bu noktada popüler kültürden farklı bir yöne doğru viraj alıyor küresel klasik sanatlar. Ayrışmanın temel sebeplerinden biri popülarist yaklaşımın 'daha çok satanın daha değerli olduğu' kapitalist devşirme söylemi. Yani her şeyden bir maddi getiri elde etmeye programlanmış bir dünya düzeni, icra edilen her tür sahne üstü, şarkı, dans vs türü eylemi halkın ne kadarının ilgiyle izlediğinin hesabını yaparak bu eylemler üzerinden rant elde etme hesapları yaparken, politik sebeplerle de bu küresel klasik sanatları kendi kendine varolma, özelleşme gibi savaşların ortasına atıyor. 
Devlet bu yüksek değerleri sırtında birer kambur, birer yük olarak görerek bir şekilde diğer varolma savaşı veren sektörler gibi malzemeden çalmaya, ucuza maletmeye, satılabilir hale getirmek için eğilmeye, seviyesizleşmeye, kalitesizleşmeye zorluyor. 
Sonuç?: Yozlaşma;  
Saygun öğrencilerine bir gün demiş ki: 'Çocuklar, bizlerin ve sizlerin öyle yüce bir mesleğimiz var ki, bizim misyonumuz halka inmek değil, halkı kendimize çekip yükseltmektir; ' 
Devlet vatandaşına kaliteli sağlık hizmeti vermelidir, parası olmayanın da tedavi edilmeye hakkı vardır, bu vatandaş olmanın bir gereğidir, destek çekilirse parası olmayan vatandaş ölür.. 
Devlet vatandaşına her seviyede kaliteli eğitim vermelidir, parası olmayanın da eğitim görme hakkı vardır, bu vatandaş olmanın bir gereğidir, destek çekilirse parası olmayan vatandaş cahil kalır;  
Devlet vatandaşına kaliteli kültür/sanat hizmeti vermelidir, parası olmayanın da bu hizmetlere erişimi olmalıdır, bu vatandaş olmanın bir gereğidir, destek çekilirse hem kültür yozlaşır, hem de parası olmayan vatandaş;  
Kalite sorunu mu? 
Tamamen başka bir tartışmanın konusu olsa bile iki kelam edilebilir: Yeni yasalarla, özendirmelerle, yeni sanat kurumları açarak, oralarda çalışacak olanları kılı kırk yararak seçerek ve seviye düşümlerinde o kadroların garanti olmadığını göstererek ama, her an işsizlik korkusu kılıcını sanatçıların boyunlarının üzerinde sallandırmadan gayet güzel yöntemler bulunabilir. Mesele doğru insanlarla yola çıkıp çözüm niyetli yaklaşımlarda.'